Mehmet Ali Birand önceki gün yazdığı bir yazıda ülke içi barışın sağlanması, PKK’nın dağdan inmesi, BDP’nin mecliste yerini alması için Öcalan’ın ev hapsine çıkması gerektiğini belirtiyor.
Neyse, ben Birand’ın yazısını iyi niyetli olarak kabul ediyorum. Ama Öcalan ev hapsine geçerse PKK’nın dağdan ineceğini düşünmesi saflıktır, en azından. Fransa’da yargılanan PKK’nın Avrupa sorumluları, Türkiye üzerinden geçerek dünyaya dağılan uyuşturucunun yüzde 80’ine yakın bir bölümünün, PKK tarafından denetlendiğini açıkladı. Bu, PKK’nın Columbia’da kurulu en büyük uyuşturucu dağıtım örgütü Maddelin ve Meksika’daki Beltran-Leyva’dan sonra, dünyanın üçüncü dev uyuşturucu karteli olduğu gerçeğini kanıtlıyor. Uyuşturucu muhafızlığı yılda milyarlarca dolar demektir ki, PKK’nın böylesi bir geliri bırakıp, çiftçiliğe, esnaflığa geçiş yapacağını düşünebiliyor musunuz? Buna kargalar bile güler yahu!
Öte yandan, bağımsız milletvekili seçilen Aysel Tuğluk, Apo isterse meclise gireceklerini söylüyor açıkça. Yani BDP’lilerin ağzından çıkan demokrasi, özgürlük lafları salt Öcalan için. Gelin görün ki, Apo boykotu desteklediğini açıklıyor ve kargaşaya açıyor kapıyı, ardına kadar!
Bakınız, YSK ve mahkeme kararlarını eleştirebilir, yanlış gördüklerinizi dile getirebilirsiniz. Ama şantaja boyun eğmesini kimse isteyemez devletin! PKK adlı korku filminin başoyuncusu Öcalan, figüranıysa BDP’dir. Apo ağanın amacı, Türkiye’nin güneydoğusunda belirli il ve ilçeleri kapsayan bir Kürdistan Özerk Bölgesi kurmak. Bunu yaparken Kürt kökenli vatandaşlar falan yok aklında. Eroin var, kokain var, esrar var, milyarlarca dolar ve euro var!
Diline hakim olacaksın!
Evliliğin, hele de ilk yıllarında diline hakim olacaksın. İlk kez aynı evde, birlikte yaşayan insanlar, baba evinde edindikleri alışkınlıklarını taşırlar yeni kurdukları yuvaya. Örneğin, ailelerince el üstünde tutulan kızlar, eşlerinden de aynı ilgiyi beklemekle kalmaz, her söylediklerinin anında yerine getirilmesini ister. Kocası karşı çıkmaya ya da sorgulamaya kalktı mı da, dilini tutmak yerine anında saldırıya geçer. “Ben aslında seninle evlenmeyecektim, ailem zorlamasaydı!” gibisinden son derece yaralayıcı bir lafla başlar sonra da ağzına geleni söyler. Koca eğer çenesini tutmazsa, kavga büyür, onarılmayacak yaralar açılır ve boşanmaya uzanan yoldaki ilk kilometre taşına ulaşır yeni evliler. Onun için evlilik rayına oturuncaya kadar bazı lafları yutmak, içinden ona kadar saydıktan sonra konuşmak gerekir. Susmak zordur, kavga etmekse çok kolay. Önemli olansa zoru seçebilmek
Garsonların ilgisi
Yıllar geçtikçe garsonların ilgisi de artıyor, bilmem fark ettiniz mi. Yıllar önce, bahşiş verdim mi teşekkür ederlerdi sadece. Sonra hesabı ödedim mi ‘kendine dikkat et abi’ demeye başladılar. Son yıllardaysa “aman abi, doktora altı ayda bir gidip, tepeden tırnağa muayene olmayı unutma sakın! Sen daha bize lazımsın!” diyorlar. Düşünüyorum da acaba garsonlar müşterilerine daha mı özenli davranıyorlar yoksa...ben mi yaşlanmaya başladım!