Birleşen Gönüller ile ilgili muhteşem bir yazı daha

Birleşen Gönüller ile ilgili muhteşem bir yazı daha
Veysel Karani Gümüşdereli'den filmin neden izlenmesi gerektiğiyle ilgili çarpıcı bir yorum...

Birleşen Gönülleri izleyip yapıma hayran kalan Veysel Karani Gümüşdereli, filme neden gidilmesi gerektiğini madde madde sıraladı...

İşte Gümüşdereli'nin o yazısı:

Garip duygularla seyre dalmıştım filme. Dizlerimin üstünde öylece... Heyecanla karelerin birbirini takip edişini izliyor, filmi kendimce ve almış olduğum eğitime göre değerlendirmeye çalışıyordum. Bir süre sonra beklentilerimi tamamen çemberin dışına çıkardım. Ön yargılarımı da... Zira beklenti ve ön yargı destekli bütün cümleler bu film için haksızlık olurdu. O hikayeye dahil olduğunuz anda Zümrüd-ü Anka’nın kanatlarına takılıp ona eşlik etmemeniz de mümkün değildi.

Öncelikle “Dilek”ler Yunus’a ulaştı, “Niyaz”lar da “Cennet”le “sır”landı.Ve o destansı hikaye avaz “Avaz” “Bedel” oldu...

O sırada, benim için “Kaf Dağı”nın ardına benzer bir mekanda olduğum için farklı duygularla seyretmiştim Birleşen Gönüller’i... Bir kaç seferde ancak bitirebilmiştik seyrini zaten... Yıllardır, Yeşeren Ümitler belgeselini hazırlarken dinlediğim hatıralar aklıma gelmişti. Her bir karede o hatıraları görmek bambaşka bir duyguydu. Dünyanın dört bir tarafında Yunus muallimle Dilek muallimin yaşadıkları ne kadar da benziyordu birbirlerine. İşin özünde fedakarlık vardı, adanmışlık vardı, sevda vardı ve ideallerle zenginleşen hayatlar vardı. Filmi seyredip de “bu kadar da olmaz” diyenlere, “Evet, bunların hepsi gerçek. Yaşanmış hikayeler” diyebiliriz. Seyredecek olanlara da seyrederken, adanmışlık mefkuresini göz önüne almalarını tavsiye edebiliriz.

Bu düşünceler içerisinde filmi bitirdiğimde çarpıldığımı hissetmiştim. Senaryoyu ilk okurken de ağladığımı hatırladım sonrasında. Demek ki etkili bir senaryoyu, böylesine etkili bir şekilde buluşturabiliyormuşuz biz de...

Aylar sonra bir kez daha seyretme imkanını gala akşamında buldum. Bu kez daha profesyonel bir salonda daha profesyonel imkanlarla seyredecektim. Bu arada nicedir görüşmediğimiz dostlarla da bir araya gelmenin, yeniden sohbet etmenin hazzını yaşadık birlikte. “Birleşen Gönüller” fevkalade bir espriyle yıllardır bir araya gelememiş dostları da buluşturmuş- birleştirmiş oldu böylelikle.

Film başladı, salonda herkes koltuğuna yaslandı. Neticede yaşanmış iki hikayenin gerçeklerle zenginleşen resmi vardı perdede. İkinci kez seyretmenin etkisiyle salondaki insanların nasıl tepki vereceğini düşünürken, filmin kısa sürede insanları içine aldığını farkettim. Bir süre sonra,kıymetli yazar Ahmet Turan Alkan Beyfendi'nin de ifadesinde olduğu gibi “mendiller fora”ydı. Duyguların zirveye ulaştığı anlardaki alkışlar da bunu ispat ediyordu zaten. Bu yüzden gala, hedefine ulaşmış bir şekilde sona erdi.

Bir seans daha olmalı diye düşündüm. Bir seans daha olmalı ki, gerçek anlamda o duyguyu yaşayabileyim. Aklımda “Böyle giderse yakında bunlar “Avatar” kalitesinde film çekerler” yorumu vardı. Bu yorum bile nasıl bir işin başarıldığını ortaya koyuyordu.

Üçüncü kez yine salondaydım. Ailemle birlikte... Onların da bu filme gelmek istemesi hakikaten önemliydi. Film yine müthiş bir duygu yoğunluğuyla başladı... Dinlediğim hatıralar da bir kez daha canlandı. Bir ideali yaşamak ve o ideali paylaşmak hakikaten zor. Bunu yapabildiğinizde zaten aynı yolun yolcusu olmuş oluyorsunuz. Yaşanan her şey bir şekilde sizi alıp aynı çizgide buluşturuyor. Sebepler dairesinde Kader de bu değil midir zaten? Birbirinden bağımsız gibi görünen iki hikaye ve birbirinden tamamen uzak gibi görünen kahramanlar...

Zümrüd-ü Anka’ya eşlik ederken birden kendinizi Cennet’le, Niyaz’ın cennetinde buluveriyorsunuz. Onların yaşadıklarına eşlik ediyorsunuz. Bir filmi değerli kılan unsurlardan birisi de budur aslında: Kendinizi filmin karakterlerinden birisi gibi hissetmeniz... Niyaz’ın hasretle ve acıyla yandığı çığlığında, cennet’in sevdayla zirve noktaya ulaşan vefasında...

Böylesine bir girişten sonra, sizce bir filme neden gidilir?

Cevaplar belki de şöyle olabilir:

a) Konusu çok güzeldir, içselleştirilmiştir

b) Yönetmeni kendisini kanıtlamıştır

c) Oyuncuları pek bir meşhurdur, seviliyordur.

d) Oyunculuk muazzamdır

e) Görselliği muhteşemdir

f) Senaryosu bir bütün halinde dört dörtlüktür

g) Müzikleri harikadır

h) Hepsi

Yukarıda saydığımız ya da unuttuğumuz daha başka sebeplerden dolayı sinemaya gidilir ve film seyredilir çoğunlukla. Bazen bu maddelerden sadece birisi yeterli olabilir. Bazen de çoğunluğun sağlanması gerekir. Ancak o zaman gidilir film izlemeye değil mi? Özellikle sinema söz konusuysa...Seçici olmak iyidir. Sonuçta hem zaman hem de maddi kaynak ayırıyorsunuz...

Birleşen Gönüller, bu anlamda size inanın yepyeni pencereler açacak. Oyuncular dünya çapında meşhur olmayabilirler.Ancak bu filmde öylesine güçlüler ki o anı yaşayanlarla birebir aynı şeyi paylaşıyorlar sanki. Bütün o güzel mesajlar tatlı bir dokunuşla süzülüyor yüreklere... Bir bütün halinde, sıkmadan, koparmadan...

Zaman ve mekan sanat işçiliği Türkiye’de böylesi filmler de çekilebiliyormuş mesajını güçlü bir şekilde ulaştırıyor seyirciye. Özellikle 1940 yıllardaki görsel zenginlik üst düzeyde... Ve Zümrüd-ü Anka hikayesinde... Masalsı havanın gerçeklikle buluşması diyebiliriz buna biz. 1990 lı yıllardaki manzaralar ise gerçeklik algısını arttırmaya yönelik görevini üstleniyor. Bunu da başarılı bir şekilde aktarıyor. Eleştiriler hep mi olumlu olur? Tabii ki hayır. Ancak filmin bütünlüğü içerisinde kusurlar birer birer eriyip gidiyor...

Film sona erdiğinde, yapılmak istenen her türlü engellemeye rağmen, adanmış insanların neden yollarından dönmediğini anlıyorsunuz bir kez daha. Zorluklar yaşanıyor, sona eriyor ve yeniden tekrarlıyor. Adanmışlık da zaten bu noktada devreye giriyor...

İlk filminde bütün ekip arkadaşlarıyla birlikte gayet başarılı bir iş çıkartan yönetmen Hasan Kıraç beyefendi, hassas bakış açısıyla görselliğe ve hikayeye olan hakimiyetini ortaya koymuş. Bir ilk film için hakikaten bulunması zor bir karakter olsa gerek bu durum... Tebrikler ve dualar bu filmde emeği geçen herkese...

Ne var biliyor musunuz? Nicedir iyi bir film seyretmediyseniz eğer “Birleşen Gönüller” sizin bu derdinize derman olabilecek nitelikte bir film. Etrafınızdaki insanlarla birlikte gidin ve yaşatma idealiyle dopdolu olan insanların halini birlikte yaşayın...

Gerçekten değer...

Ha bir de ağlayın... Ağlamanıza ket vurmayın mümkünse... Çünkü, “ağlayabilirsek anlayabiliriz...”

Muhabbetle...

@vkgben

[email protected]

31 Ekim 2014 11:17
DİĞER HABERLER