Hafta başında Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Ofisi'nde yapılan bir panel havuz medyasının propagandasıyla Türkiye'de gündem oldu. Bu panelin perde arkasını panele katılan Gazeteci Levent kenez yazdı
İsveç merkezli düşünce kuruluşu Stockholm Center for Freedom (SCF) kurucularından olan iki Gazeteci Abdullah Bozkurt ile Levent Kenez BM İnsan Hakları Konseyi'nin 40. oturumunun devam ettiği BM Cenevre Ofisi'nde Türkiye'deki ifade özgürlüğü konulu panelde konuştular. Hafta başındaki bu panel Türkiye Dış İşleri bakanlığı tarafından her türlü engelleme girişime rağmen, yapıldı. Başta Anadolu Ajansı olmak üzere yandaş Havuz Medyası tarafından her türlü karalama girişimi ile itibarsızlaştırılmaya çalışılsa da büyük ilgi gördü.
Türkiye'nin engelleme çalışmalarının da katkısı ile daha da ilgi çeken Panele konuşmacı olarak katılan Gazeteci Levent Kenez
TR724.com'da Türkiye'de çok tartışılan haberin perde arkasını yazdı.
İşte Kenez'in kaleminden 'BM’de neler yaşandı?'
Evvelsi günden beri Birleşmiş Milletler’de düzenlenen panelle ilgili olarak havuz medyasının ‘artık iyice delirdi’ bunlar dedirten haberlerine denk gelmişsinizdir.
Medeni dünyaya anlatacakları olmadığı için yalandan, iftiradan başka yapacak bir şeyleri de kalmayınca mecburen bunu yapıyorlar ve kimseyi inandırmayınca yine gelip size küfreden çaresizliğe tanık oluyorsunuz. Hukuk dışı, kanun dışı işlerinizin anlatılmasını istemiyorsanız bunları yapmayacaksınız. İnsanları haksız yere hapse atmayacaksınız. İnsanları güpegündüz sokak ortasında kaçırmayacaksınız. İşkence yapmayacaksınız. Hepinizi isim isim kayda geçirmek ve unutulmamanızı sağlamak da maalesef bize düşen. Yıllar önce yine sizin iktidarınızda Türkiye’nin nasıl AB reformları yolunda ilerlediğini soranlara anlatıyorsak şimdi de nasıl uzaklaştığını anlatıyoruz. Gidip-gelen sizsiniz biz aynı yerdeyiz.
Çok az kişinin haberinin olacağı organizasyon, havuz sayesinde çok daha geniş bir kitleye ulaştı. Bu diplomasi zekasını ayrıca tebrik etmek gerekir. İfade özgürlüğünün masaya yatırılacağı paneli iptal etmeye kalkarak bizim yükümüzü de hafiflettiler. BM’de herkesin bir yeriyle güldüğü bir işe imza attılar.
En azından birilerinin, uluslararası arenada yaşanan mağduriyetler ve hukuksuzluklar ilgili bir şeyler anlattığı duyulduysa şahsım adına çok sevindirici, motive edici bir şeydir. Havuza ve programa katılan devletin memurlarına bu açıdan müteşekkirim. Bugün elimizden sadece bu geliyor. Yoksa BM’ye gitmişsin falan çok da tın. Ha bu arada ayıptır söylemesi geçen Haziran’da da BM’de konuşmacıydım. Şimdiden söylüyorum başka işim çıkmazsa bu yaz yine geliyorum bu sefer işi sıkı tutsunlar. Bu diplomatik zeka daha önce de Güney Afrika’da bir gazeteye yazdığım yazının altına yorum yazma nezaketi gösterip yukarıda yazdıklarımın hepsinin ne kadar doğru şeyler olduğunu ispat eden sayın büyükelçi de görmüştüm. Aynen devam ediyorlar.
Keşke programı baştan sona kaydeden AA, haberini görüntülü de paylaşsaydı. Nasıl bir propaganda yapmışız açık açık görülseydi. Zaten programı kaydetmesini sağlayan da biziz. Çünkü BM’deki panellerde görüntü almak organizatörlerin iznine bağlı. Organizasyonu yapan yetkililer AA’nin kayıt yapmak istediğini bize sorduğunda “Elbette yapabilir, bizim için bir mahsuru yok, memnun da oluruz” cevabını vermemizdir çıldırtan. 15 Temmuz’da Genelkurmayın önündeydim diye övünen AA muhabirinin paneldeki konuşmalardan bir şey çıkaramamış olması da yapılanın herhangi bir propaganda değil sadece yaşananların aktarımı olduğunun en büyük ispatı yoksa çevire çevire verirlerdi.
Peki ne yaşandı? Aslında panele konuşmacı olarak katılan gazeteciler olarak bizim için bir şey yaşanmadı. Planlandığı gibi programa katıldık, konuşmamızı yaptık, sorulara cevap verdik, bitti.
Tam Stockholm’den yola çıkacağım zaman panelin organizatörlerinden birisi BM’ye akreditasyon ile ilgili bir sorun yaşayıp yaşamadığı mı sordu. Ben de az önce konfirmasyon bir kez daha geldi deyince derin bir oh çekti.
Neyse sağ salim vardıktan sonra öğrendik ki aman Allah’ım Daimi Temsilcilik’teki memurlar yemeyi içmeyi kesmiş panelin iptali için canhıraş bir şekilde işe koyulmuşlar.
Organizasyonu yapan NGO’lardan tutun katılımcılara kadar herkesi arayıp taciz ediyorlar. Bu kanaldan sonuç alamayacaklarını görünce de BM’de bu işlere bakan sekreterliğe teknik tabir edebileceğimiz organizatörlerin statüsü vs ilgili şeyler karalayıp gönderiyorlar bu da olmayınca bu sefer katılımcıların tehlikeli kişiler olduğu, binaya girmelerinin tehlike arz ettiğini, havuzdaki yalan haberlerle süsleyerek sunmuşlar.
BM teamülleri gereği tam üye bir talepte bulunduğu için bunu işleme sokuyor. Tabii ülkelerin kendi vatandaşlarını şikayet edip konuşma yapmasınlar diye hangi ülkeler girişimde bulunur çok iyi bildikleri için de bıyık altından gülseler de bir araştırma yapmışlar. BM’nin Cenevre ve New York’ta iki güvenlik merkezi var, bu iki kanaldan bilgi istemişler ve İsviçre yetkilileri ile de temasa geçmişler. Her iki yerden de sorun yok cevabı gelince de bizim temsilciliğe panelde görüşmek üzere cevabı vermişler.
Şimdi paneli iptal ettiremeyip bizim de kayıtları sildiremeyince doğal olarak diğer plan yani teröristler BM’de konuştu, propaganda yaptı şeyini servise geçtiler. Seçim dönemi de olduğu için masa başında bir de PKK’yı eklemişler. Al sana mis gibi havuz haberi. Bizim gibi teröriste kurban olun siz. Avrupa’da PKK’lı görünce yolunu değiştiren adamların artistliği sana bana.
Aslında olayın özü şu, bu panel yapıldıktan sonra Ankara’dan, oradaki çalışanlara “Herifler gelmiş, konuşmuş siz orada ne işe yararsınız!” diye fırça yiyeceklerini bildikleri için kendilerince ön alma, kraldan çok kralcı görünme işleri uğraşan memurların halt yemesi.
Bu kraldan çok kralcıların kapalı kapılar ardından AKP’ye, Erdoğan’a, Çavuşoğlu’na nasıl sövdüklerini az çok biliyoruz. Bir büyükelçinin muhatabına “Mecburiyetten bunları söylüyorum” dediğini bizzat tanığı aktarmıştı. Ama bir de yaranmak için çalışanlar yok mu! Bir Cumhuriyet kadınıyız, Atatürkçüyüz diye lafa gelince bin basan çağdaş memurların bu rejime nasıl köpeklik yaptıklarını bildiğimiz gibi. Yarın öbür gün aradan sıyrılacaklarını sanan bu kişilerin de kayda geçirilmesi gerekiyor.
Neyse durum bundan ibaret. Medeni dünya böyle işte. Bizim ayrıldığımız gün İHH’nın da aynı salonda paneli vardı. Hapishanedeki kadın ve çocuklar ile ilgili. Ama Suriye’deki. Mutlaka çok faydalı geçmiştir. Eğer ayrılmamış olsam onların gelip BM çatısı altında olunduğu için kendilerini de zorlayarak efendi efendi bizi dinledikleri gibi ben de katılıp benzer çalışmayı Türkiye’de de yapıp yapmayacaklarını sormayı isterdim.