Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından bugün yayınlanan yeni raporda, Türkiye’de 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından yürürlüğe giren olağanüstü hâl (OHAL) uygulamasının ağır insan hakları ihlallerine yol açtığı belirtildi. BM, Türkiye’ye OHAL’i sonlandırma çağrısı yaptı.
28 sayfalık rapor Türkiye’de polis, jandarma, askeri polis ve güvenlik güçleri tarafından dayak, elektroşok, suya batırma, cinsel taciz gibi kötü muamele ve işkence yöntemlerinin kullanıldığı belirtiliyor.
Raporda, OHAL’in rutin şekilde uzatılmasının ve yürürlüğe giren 20’yi aşkın kanun hükmünde kararnamenin (KHK) “binlerce kişinin hakkının ihlal edilmesine yol açtığı” belirtildi. BM raporunda ihlaller arasında; işkence, kötü muamele ve keyfi gözaltıların yanı sıra düşünce özgürlüğünün ve çalışma hakkının kısıtlanması sayıldı.
BM’nin raporunda, Türkiye’nin “derhal OHAL’i sona erdirmesi, kurumların normal işlerliğine geri döndürülmesi ve hukuk devleti düzenini yeniden tesis etmesi gerektiği” ifade edildi.
Raporda, “Kanun hükmünde kararnamelerin sayısı, sıklığı ve ulusal güvenlik tehdidi ile bağlantıdan yoksunluğu olağanüstü hâl yetkilerinin hükümete yönelik her tür eleştiri ve muhalefetin boğdurulmasında kullanıldığını gösteriyor” denildi.
“Muhaliferin susturulmasında kullanıldı”
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad El Hüseyin, gözaltına alınan veya görevinden uzaklaştırılan kişilerin sayısının “afallatıcı” olduğunu söyledi.
BM yetkilisi, Türkiye’de son 1,5 yıl içinde yaklaşık 160 bin kişinin gözaltına alındığını, 152 bin kamu çalışanının görevinden uzaklaştırıldığını ve bunun “tamamen keyfi” şekilde yapıldığını ifade etti. “Öğretmenler, yargıçlar işinden uzaklaştırıldı veya haklarında dava açıldı; gazeteciler tutuklandı, medya kuruluşları kapatıldı veya internet sitelerine erişim engeli konuldu… Türkiye’de arka arkaya uzatılan olağanüstü hal açıkça, çok sayıda insanın haklarının ciddi ve keyfi bir biçimde kısıtlanması için kullanılmıştır, Açıkça görülüyor ki Türkiye’de olağanüstü hâlin arka arkaya uzatılması çok sayıda kişinin insan haklarının ciddi ve keyfi bir şekilde ihlal edilmesi için kullanıldı” dedi.
“Hamile ve yeni doğum yapmış kadınları hapse atmak tümüyle zalimane bir uygulamadır”
Yüksek Komiser Türkiye’de cezaevlerine atılan hamile ve yeni doğum yapmış kadınlara da dikkat çekti. ““Türk makamlarının, hamile olan ya da yeni doğum yapmış 100 kadını, çoğunlukla terör örgütleriyle bağlantılı olduğundan şüphelenilen kocalarıyla “iştirakleri” olduğu gerekçesiyle nasıl gözaltına alınabildiklerine dair raporlardır. Bazıları çocuklarıyla, bazıları çocuklarından şiddetli bir şekilde ayrılarak gözaltına alınmıştır. Bu sadece ölçüsüz değil, tümüyle zalimane ve kesinlikle ülkeyi daha güvenli hale getirmekle ilgili bir durum değil,” dedi.
“Gülen grubu hedef halinde”
Rapor, özel mesajlaşma uygulamaları kullandıkları için ya da sosyal medya hesabı kontaklarının incelenmesi neticesinde Gülen Hareketi’ne dâhil oldukları düşünülen ve bu sebeple ihraç edilen birçok kişinin durumuna dair bilgiler de içeriyor. Rapor, “Kararnamelerin, söz konusu bağlantının niteliğini açıklamayan ve yetkililere geniş yetkiler veren ‘terör örgütleriyle iltisaklı ve irtibatlı’ kavramına yaygın olarak atıf yaptığını” belirtiyor. Ciddi usul ihlalleri olduğunu vurguluyor. Cemaat üyeleri için “Kendilerine karşı somut bir delil sunulmadı ve birçoğu kendilerine karşı yürütülen soruşturmadan habersizdi.” deniyor.
Raporda, Türkiye’nin güneydoğusunda güvenlik güçlerinin “ağır ve ciddi” insan hakları ihlalleri işlemeye devam ettiği belirtildi. Bunlar arasında öldürme, işkence, aşırı güç kullanımı, evlerin yıkılması ve Kürt kültürünün tahrip edilmesi olduğu da ifade edildi. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi, bölgedeki durumu değerlendirebilmek için bölgeye giriş izni verilmesini de talep etti.
AKP'den tepki
Türkiye Dışişleri Bakanlığı raporla ilgili açıklama yaptı. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri El Hüseyin’e atfen, “Bu belgeye imzasını atan Yüksek Komiser’in bir süredir Türkiye’yle ilgili konularda tarafsızlığını ve nesnelliğini yitirdiği ve ülkemize karşı şahsi önyargılar beslediği başka vesilelerle kamuoyuna yaptığı açıklamalarda da açıkça gözlenmektedir” iddiasında bulunuldu.