Son günlerde meydana gelen patlamalarla birlikte bu bombalar nasıl bulunuyor sorusu akıllara geliyor.
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Koray DÜZGÖREN “ Şu ortalıkta dolaşan MKE bombaları pazarda mı satılıyor?”başlıklı yazıda aynı soruyu soruyor. İşte Düzgören’nin Yeni Şafak’taki yazısı...
Şu ortalıkta dolaşan MKE bombaları pazarda mı satılıyor?
Akşam Gazetesi'nde bir haber: (Arada bir başka gazetelerde de bu tür haberlere rastlayabilirsiniz) "PKK ve dinci örgütlerde MKE bombası bilmecesi" başlığı altındaki haberde, 'polisin ve askeri istihbarat yetkililerinin, Makine Kimya Endüstrisi (MKE) yapımı bombaların PKK'nın ve radikal dinci teröristlerin eline nasıl geçtiğinin soruşturma konusu yapıldığı' anlatılıyor.
Haberde, yakalanan örgüt elemanlarının ifadelerinin alındığı, güvenlik birimlerinin MKE yetkililerinin görüşlerine başvurdukları belirtiliyor ve son günlerde yapılan eylemlerde kullanılan ve aramalarda ele geçirilen MKE bombalarının bir listesi veriliyor:
"Hakkari'nin Beytüşebap İlçesi'ne bağlı Çağlıca Köyü'ndeki bir evde dinamit lokumları ile MKE yapımı 12 adet el bombası ele geçirildi. Yine Hakkari'de öğrenci servisine yapılan saldırıda MKE bombasının kullanıldığı iddiası araştırılıyor. Son 1 yıldır çeşitli illerde gerçekleştirilen eylemlerde de MKE bombasına rastlandı. Adana'nın Seyhan İlçesi'nde DSİ sulama kanalında bulunan bombanın MKE yapımı olduğu belirlendi. Ağrı'nın Diyadin İlçesi'ne konulan bombanın da MKE yapımı el bombası olduğu anlaşıldı. Van'da iki ayrı demiryoluna yerleştirilen bombaların da C-3 plastik patlayıcıya bağlı MKE yapımı el bombaları olduğu ortaya çıktı."
Buna Şemdinli, Yüksekova Hakkari ve çevresinde patlayan bombaları da ilave etmek gerekiyor. Söz gelimi, Şemdinli'de Umut Kitabevi'ne atılan el bombası MKE malıydı ve benzerleri, yakalanan jandarma görevlilerinin arabasında da bulunmuştu.
Gazetenin haberinden, MKE bombalarını, 2000-2003 arasında terör örgütleri Hizbullah ve El Kaide'nin de kullandığını öğreniyoruz. Emniyete göre, Van ve Gaziantep'te 2000-2004 arasında Hizbullah'a yönelik operasyonlarda, 224 MKE el bombası ele geçirilmiş. İstanbul'daki El Kaide operasyonunda da 2 adet MKE sis bombası bulunmuş.
Şu MKE'nin bombalarına bakın. Kimlerin elinde bulunuyor? PKK, Hizbullah hatta El Kaide..
En son önceki gün, Erzincan'da meydana gelen ve üç çocuğun hayatını kaybettiği patlamaya da MKE yapımı bir bomba ya da patlayıcı maddenin sebep olduğunu öğrenirsek hiç şaşmayacağız.
Bu noktada aklımıza hemen, Meclis Şemdinli Komisyonu'na yaptığı açıklamalar nedeniyle, Genelkurmay'ın talebi üzerine hükümet tarafından görevinden alınan Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un ifadesi geliyor. Sıradan bir vatandaş değil, dikkatinizi çekerim. Ne demişti Uzun Hakkâri, Yüksekova ve Şemdinli'deki patlamalar için? Uzun, Komisyon'a bakın neler söylemiş:
"Örgüt (PKK) bazı olayları üstlenmiyor. Olabilir. Beklenmedik sonuç vardır. Başka birisi eylem yapıyordur burada. Burada bizi şüpheye götüren şey... Olayların sayı sıklığı, örgüt disiplinine uymayışı bizi tedirgin etti. Normal değil. Bir anormallik var. Halktan insanlar zarar görmediği halde örgütün üstlenmediği olaylar var. Yani başka bir güç bu anormalliği yapıyor." (Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan o garip bombaları da burada tartışmak lazım aslında...)
"Bu patlamaların arkasında kim var?" sorusunu tabii ki yanıtlamıyor. Buna karşılık bakın, "Termal kamerayla izlenen yere (Daha önce Şemdinli'de meydana gelen büyük patlama) 1 Kasım'da 150 kilo patlayıcı nasıl girdi?" sorusuna nasıl cevap veriyor: "Yani kilit bozulmuş efendim. Evin içinden olursa her şey girer. Van, Diyarbakır, İzmir ve İstanbul'da 81 kilo plastik patlayıcı yakaladık. Bunlar PKK'nın. Oraya (Şemdinli) girse de yakalanır.
Bir başka soru: "Niye yakalanmadı?"
Cavap: "Orada kilit bozuk efendim."
En son bir soru daha: "Kim soktu?"
Cevabı istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz:
"Ben bir hüküm veremem. Ama fotoğrafı yan yana koyun, görünüyor."
Görünüyor, ama görmek isteyenlere...
O nedenle istediğiniz kadar sorun:
"Bu MKE bombaları pazarda mı satılıyor ki böyle her örgütün eline kolayca geçebiliyor?"
Yanıtlayacak bir makam olmadıktan sonra...
Koray DÜZGÖREN / Yenişafak