Cemaat soruşturmalarında birçok hukuksuzluk ve keyfilik göze batarken iddianame düzenleme aşamalarında da bu kural tanımazlık dikkati çekiyor.
İşte bir ilimizdeki cemaat iddianamesinin detaylı anatomisi ve hukuk fakültelerindeki öğrencilerin bile yapmayacağı düzeyde hataların özeti... (İl, mahkeme, savcılık ve konu edilen şahıslar mahfuzdur)
Kopyala yapıştır yöntemiyle doldurulan iddianamelerden birini inceleyeceğiz. İçeriğinde baştan sona, hukuk adına utanç verici çelişkilerle dolu. Kısaca bunlardan birkaçına bakmak gerekirse, öncelikle iddianamenin "temel"ini oluşturan hususa yüzlerce sayfa içinde sadece bir kaç paragraf ayrıldığını ve en büyük tutarsızlığın da burada olduğunu söylemek gerekir.
İddianameye göre, "Terör Örgütü Kime Denir?" Bunun cevabı 3713 sayılı kanuna göre bir örgütün, terör örgütü sayılabilmesi için;
- Cebir ve şiddet içeren devletin bütünlüğüne yönelik fiiler ile,
- Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir."
Peki, "Kim Terör Örgütü Suçlusudur?"
Aynı Kanunun 2. maddesinde “Terör suçlusu; birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensupları olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi terör suçlusudur. (syf 57)
1. ÇELİŞKİ:
Cemaatin üzerine atılan 15 Temmuz silahlı darbe teşebbüsünden önce, onu silahlı terör örgütü sayabilecek bir eylemi olmuş mu? Bu sorunun cevabı "hayır". Bu nedenle sayın savcı, Yargıtay'ın "terör örgütü" tanımlamasıyla ilgili mevcut olan ve halen geçerli binlerce içtihadını görmemiş. Sadece Ergenekon soruşturmasında ortaya çıkan tek bir içtihada gönderme yapmış. Yani cebir ve şiddetin maddi olmasa da, manevi de olabileceği, her an olma ihtimali. Ama Yargıtay'ın o kararındaki bu kabulün, tek başına suç oluşturan bir çok delille desteklendiği ise nedense görmezden gelinmiş. Bu anlamda hiç bir delil toplamaya da gerek görmemiş. Asıl önemli olan ise, Savcı terör örgütü kabulüyle ilgili binlerce aksi yönde delile rağmen kendi tezi doğrultusunda bir içtihat bulabilmişken, "terör örgütü suçlusu" ile ilgili kendi tezini kuvvetlendirebilecek hiç bir içtihat bulamamış.
2. ÇELİŞKİ:
Savcı, yer verdiği gerekçelerle iddianamede cemaatin bir terör örgütü olduğunu "İLK KEZ" ortaya koyuyor. Çünkü daha eski bir karar yok. Eğer böyle bir yargı kararı olsaydı, bu mutlaka iddianamede yer alırdı. İşte Savcı'nın kendi ifadeleri: "Yargıtay kararında da anlaşılacağı üzere, söz konusu yapılanmanın 3713 sayılı yasanın 1 ve 7. Maddelerinde öngörülen terör örgütü olarak vasıflandırılmasının gerektiği anlaşılmıştır."
3. ÇELİŞKİ:
Sn. Savcı, her ne kadar cemaati bu kararı ile terör örgütü ilan etmiş ise de, hemen ardından tezini değiştirerek cemaatin aslında 17 Aralık 2013'de de bir "darbe"ye kalkıştığını söylüyor:
"Emniyetteki mensupları ve Adliyedeki Savcı ve hakimlerin aracılığıyla 2013 yılı 17 ve 25 Aralık operasyonları ile terör örgütünün amaçlarına ulaşmada önlerinde tek engel olarak kaldığını düşündükleri Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin darbe ile çalışamaz hale getirilmesi..."
Ancak burada da, pek tabii ki, bu "darbeye teşebbüs" suçunun hangi silah, asker veya elverişli kanuni unsurlarıyla işlendiğine dair yine bir delil aramak beyhude... "Darbe yaptılar" o kadar...
4. ÇELİŞKİ
Savcı 2013 ve devamındaki süreçteki "darbe teşebbüsleri"ni delillendirmek yerine, değil bir iddianamede, gerekçeli bir kararda dahi yer verilmeyecek ithamlar, suçlamalar, hakaretler ve subjektif düşüncelere yer verilmiş: "Birçok soruşturma süreci ile devam eden Türk Silahlı Kuvvetlerini itibarsızlaştırma amacı güden operasyon dalgaları ile Türk milletinin gözbebeği ordumuzu sindirme sürecinin başlaması ve vatana ihanetin geldiği son noktalardan birisi olarak Özel Harp Dairesindeki Kozmik Odada arama yapılması..."
5. ÇELİŞKİ:
İddianame, bu yanlış temel üzerine kurulunca, bundan sonra delillendirmeye çalışılan suçlamaların hiçbirinin bir "örgüt" kapsamında değil, ancak kanuni unsurları oluşuyorsa ferdi suçlar oluşturabileceği de es geçilmiş. Bu hukuksuz ve mantıksız yöntem yetmezmiş gibi, bu temele oturtulmaya çalışılan birçok iddia da delillendirilmek yerine, itham edilmekle yetinilmiş. İşte bunlara bir örnek:
"Şüphelilerin yukarıda belirtilen kurumların personel alımı ile alakalı düzenlenen sınavlara girmelerini X ili Y mahallesinde bulunan muhtelif dairelerde organize ettikleri, hatta bu öğrencileri daha önceden ayarlayarak tesir ettikleri sınav komisyonunda sınava tabi tutulmasını sağladıkları, sınav komisyonlarına yerleştirdikleri kendi elemanları vasıtası ile bu öğrencilerin sınavları kazanmalarını sağladıkları ..."
İlkokul seviyesinde bilgi sahibi bir kişinin bile aklına elbette şu sorular gelir: HANGİ KOMİSYON, HANGİ TARİHTE GÖREV YAPMIŞ, KİMLERDEN OLUŞUYOR, KİM KİME NASIL TESİR ETMİŞ, O KOMİSYONDAKİLER HAKKINDA NİÇİN BİR İŞLEM YAPILMAMIŞ, BİR ÖRGÜT SÖZ KONUSU İSE O KOMİSYON ÜYELERİ BU İDDİANAMEDE NİÇİN YOK?
6. ÇELİŞKİ:
İddianamede şüphelilerin terör örgütü üyesi olduklarına dair delil olarak şu gösterilmiş:
"Şüphelinin, Fem Dersanesine gittikleri, üniversitede örgüt evlerinde kaldıkları DEĞERLENDİRİLDİĞİ..."
Bu iddia hiçbir şekilde delillendirilmeye gerek görülmemiş. Zaten bu "DEĞERLENDİRİLDİĞİ" söyleminin anlamı şu: Ben bir delil bulamadım, ama kanaatim o yönde!
7. ÇELİŞKİ:
Sn. Savcı'nın attığı her yanlış temel kaçak yapılar misali herşeyiyle yanlış hale geliyor. Örneğin örgüt üyesi olduğu kabul ettiği bu kişilerin yine hakkında soruşturma bulunan kişilerle olan telefon irtibatları da "en sağlam" deliller olarak iddianame de ciddi bir yer kaplıyor.
Yine sn Savcı çok ciddi bir delil(?) ortaya koymuş:
"Şüphelilerden ikisinin ... tarihinde birlikte yurt dışı gezisine gittiği ve birlikte döndükleri tespit edilmiştir." Tabi böyle olunca, sn.Savcı tespitini yapıştırmış: "gezinin örgütün faaliyetleri kapsamında yapıldığı DEĞERLENDİRİLDİĞİ..."
8. ÇELİŞKİ:
Ciddi delil olarak yer verilen ancak ne olduğu anlaşılamayan excel kayıtları, örgütün şifreleri olarak kabul edilmiş:
"Bir başka şüphelinin evinde yapılan aramadaki el konulan harddiskte, excel sayfasında değerlendirme notu ve 5 rakamının yazdığı bunun da muhtemelen örgütün değerlendirme notu olduğunun DEĞERLENDİRİLDİĞİ..."
Yine akla gelen ama cevap bulamayan basit sorular şunlar: O tabloda bir isim var mı, varsa o isim gerçek mi, bu kişiye o notu kim niye vermiş, hakkında not verilenle veren arasında nasıl bir ilişki var?
İşin en tuhafı da bu harddisk bilgisi en sağlam delil, bu kişi de örgüt üyesi olduğuna en fazla inanılan kişi olduğu için, diğer şüphelilerin bu kişiyle, sonrada birbiriyle telefon irtibatlarının olması OTOMATİKMAN onları da terör örgütü üyesi yapmış...
Anlamsız ve hukuki değerlendirmeler, iddialardan uzak çelişkiler o kadar çok ki, hepsine yer vermeye bu satırların da sayfaların da tahammülü yok. Özetlemek gerekirse; bir yolsuzluk soruşturması ve bir darbe teşebbüsünün "cemaatin işi" olduğu varsayımıyla (ki bunların hiçbiri ispatlanabilmiş değil) cemaat terör örgütü kabul ediliyor bu iddianameyle. Suçların kanuniliği, suçun şahsiliği, aksi kanıtlanıncaya kadar herkesin masum kabul edilmesi gibi Anayasal güvenceler şimdilik askıda... 15 Temmuza kadar silahlı bir eylemi olmadığı kabul edilen cemaat üyelerinin geçmişte yaptığı her faaliyet suç(!) kabul edildiği için, ilerideki silahlı faaliyet için onlar üç yıl öncesinden terör örgütü üyesi kabul edilmişler. Ve her biri tutuklu olan bu teröristlerin 15 yıla kadar cezalandırılmaları isteniyor! Ah nerde o idam cezasının olduğu günler değil mi? O yetkiyi Sulh Ceza Hakimleri'ne verirdik olur biterdi...
Dr. Ali Uyandıran / Analiz