Ekonomist Atilla Yeşilada Paraanaliz.com'da yer alan yazısında Türkiye'nin yaşadığı krizi analiz etti. İzlenen politikaların krizi çözemeyeceğinin altını çizen Yeşilada Türkiye'nin buhrandan çıkmasının zor olduğunu söyledi.
ATİLLA YEŞİLADA- PARAANALİZ.COM
Ben yeni fikirlerin insanıyım. Aynı şeyi uzun süre yapamam, delerim dağları geçerim, aşarım kendimi. Megalomanya? Hayır, ama öyleyse bu güzel milletin %89’u benimle aynı arazı paylaşıyor. Bir ankete göre halkımızın %89’ı tipinden memnunmuş! Yahu, ben 1.80 boyunda bir tıfılım, sokakta yürürken kendimi Gülüver Devler Ülkesinde sanıyorum. Almanya’ya gittim, millet benimle konuşmak için yere eğildi. Bacaklarım 75 santim, normalde %2-5 civarında olan Neandartal kromozomları bende %10, Amerika’da zencilerle basket oynadım, heriflerde bacak 1.20! Kadın güzelliği konusuna hiç girmeyeceğim, sonra beni linç ederler. Bir makalemde “Bas bas paraları Leyla’ya” deyimini kullandım, feminist kardeşlerimden öyle bir papara yedim ki yemin billah ettim, güzellik konusunda ölseler ağzımı açmayacağım. Türkler tiplerinden memnun, AKP’den de memnun, demokrasiden de, futbol takımlarından da, medyadan da, mazohizm kalıtımsal olabilir mi abi?
Neyse konuya geri döneyim. Size geçen makalemde çıtlattım. 3cü kitabım “Buhran Yılları: 2019-2020’ye” başladım. Bazı kısımlarını makaleler yoluyla aktarıp multi-processing ve preempitive-marketing yapacağım. Bunalımdayız, önce bunu kabul etmek lazım. Bakalım tahminleri her daim doğru çıkan JCR’nin Başkanı Orhan Ökmen ne demiş: “Ökmen üretim verilerinin sınırlı bir daralmaya; krediler, otomotiv satışları, beyaz eşya gibi talep bazlı verilerin ise daha ciddi bir daralmaya işaret ettiğini bildirdi”.
Her fani ekonomi bunalıma girer, utanacak bir şey yok. Mühim olan çabuk çıkmak, ama bizimkinden çıkamayız.
2008-2009 Büyük Finansal Krizi 1929 Büyük Buhranı’ndan bu yana kapitalist dünyanın atlattığı en büyük badireydi, zor yırttık. IMF’ye göre yaraları hala tam kapanmadı. Ama, Başkanım Erdoğan haklıydı. Bize teyet geçti. Çünkü o zaman özel sektörün borcu sıfıra yakındı, bütçe fazlası veriyorduk ve para politikası sıkıydı. Gevşedik, verdik gazı, aştık yokuşu. Sonra, Fed ve AMB krizden çıkmak için QE yaptı. Yani alabildiğine para bastı. Başta Çin ve biz, tüm Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ, Piyasalar = GOP) yağı bol bulmuş kasap gibi borçlandık.
Bu kez bunalımdan çıkarken Fed ve AMB’nın piyasadan dolar ve Euro likiditesini çektiği bir ortamla boğuşacağız. Enflasyon %25, para ve maliye politikası “etkisiz eleman”. Her sene 220 milyar dolar dış finansman bulması elzem bir ekonomi için çok çetin bir sınav bu.
Ekim’de global piyasalar çöktü, çünkü uzun süredir “QE’den çıkış bize komaz” diyen fon yöneticileri sonunda manzarayı çaktı. QE’den çıkış kalbe saplanan keskin hançeri çıkartmak kadar acılı olacak. Anlatayım da, sevgili kardeşim Berat Albayrak’ın düştüğü şu hataya düşmeyin, ey CEO’lar, ey GM’ler:
“Önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının devam edeceği görülmektedir”.
Nasıl olacak bu?
Bu sene en çok kazandıran mali varlık grubu? US cash, yani, ABD kısa vadeli Hazine bonoları. Daha Fed’in parasal normalleşme sürecinin ortasına dahi gelmedik ve nakitte-dolarda kalmak karlı yatırım, kim gelir herkesin kendi tipine aşık olduğu Türkiye’ye?
Ama umut fakirin ekmeği, ban ban ye. Göya piyasalarda yaşanan bozgun Fed’i faiz artırmaktan caydıracakmış. Yok öyle bir şey, ABD ekonomisi %3.5 büyüyor, işsizlik %4’ün altında, Trump bütçe vasıtasıyla verdikçe gazı veriyor. İki araştırmaya göre Fed’in faiz artırımlarına ara vermesi için yüksek kredi notlu özel sektör tahvillerinin 150 baz puan, junk tahvillerin de 300 baz puan değer yitirmesi gerekiyor. Bunlar büyük ölçüde GOÜ bono-tahvilatla atbaşı fiyatlanır.
Hazine 5 yıllık vadede %7.25 ödedi borçlanmak için, biz junk notundayız, bir 300 baz puan daha yüksek maliyet ödesek? 2021 bütçesinde faiz gideri için ne yazılmış? “Özellikle 2021 yılındaki bütçede de faiz giderleri kalemindeki artışın devam edeceği ve 171.3 milyar liraya ulaşacağı beklentisi yüksek faizle borçlanmaya devam edileceğinin habercisi”. (Ahmet Ulusoy, Yeni Şafak)
Rakamla yüzyetmişbirmilyartürkişlira, Baba değil, Dede, Dede.
QE başlağından bu yana GOÜ’de borç stoku/GSYİH 40 puan arttı, bizde 50-55 puan kadar, hangi kurdan hesapladığınıza bağlı.
Biraz aritmetik yapalım ya, daha az dolar basılıyor, daha fazla ABD bono-tahvili piyasa çıkıyor, ve bizim GOÜ ekibi burnuna kadar borçlu (grafik aşağıda), çoğunun vadesi geliyor önümüzdeki 3 yılda. Eğer hızlı büyüyen, yüksek katma değer üreten bir ülkeysen, daha yüksek maliyetler ödeyerek bu borcu çevirirsin. Yok bizim gibi resesyondaysan, ekonomi politikan hacamat ve sülük yapıştırmakla basur tedavisine benziyorsa? Belki de çeviremezsin. Borcu çeviremezsen geri ödersin, yani kaldıraç azaltırsın. Yani, Türkiye’den para çıkar, sabit sermaye yatırımı ve konut alımı gibi kredi gerektiren mallar için para bulunmaz, ekonomi dalında solar.
Bunlar fantazi ya da projeksiyon değil. Biraz Çin’i okuyun. İç pazarda ihraç edilen özel sektör tahvillerinde temerrüt miktarı 10 milyar dolara yaklaşırken, off-shore ihraçları 3Ç2018’de bıçak gibi kesildi. Eğer Çin gibi lebi-derya kaynakları olan ve devletin kredileri yönlendirdiği bir ekonomide özel sektör yokluktan kavruluyorsa, bizim özel sektör şapkasını önüne koyarak düşünmek zorunda: Ben bu badireyi nasıl atlatacağım?
Gelecek sene bu zaman, küresel finansal koşulllar olarak özetlediğimiz, Türkiye’ye kredi ve sıcak para akıtan kanallar iyice tıkanmış olacak. İçerde ise kaynak bitti, aşağıdaki kredi grafiğine bakın. Tarihi bir kredi daralması yaşıyoruz, hergün 2 şirket konkordato ilan ediyor. Dikkat edin, ithal ilaç kıtlığından kamuya iş yapan müteahhitin hakedişini alamayışına, üniversite hastanelerinin trajedisine kadar, bir çok anektot artık devletin de yaraya merhem olamadığını gösteriyor.
Bu bunalım başka, öncekilerden çok farklı, çok derin, çok boyutlu. Ankara hala bu gerçeği göremedi, onun yönlendirdiği medya da sizi “bir kaç ayda atlatırız” diye oyalamakla meşgul.
Zor dostum zor.