Bu fotoğraflar niçin hatırlanmıyor?

Bu fotoğraflar niçin hatırlanmıyor?
Yıllarca terörle mücadele etmiş polis müdürü Hanefi Avcı, nasıl olur da terör örgütüne yardım ve yataklıktan tutuklanır? Avcı'yı cezaevine götüren süreci anlamak için iki fotoğrafa yeniden bakmalıyız.
[Haber Analiz - Ali Akkuş] Fotoğraflardan biri 4 yaşında yetim kalan Şevval'in babasına son vedası. Diğeri ise PKK'nın Kandil kampında uçaksavarın başına oturmuş sırıtarak poz veren Orhan Yılmazkaya'nın resmi. Kamuoyu bu iki fotoğrafla tanıdı Devrimci Karargah örgütünü. Tarih 1 Aralık 2008. AK Parti İstanbul İl Başkanlığı binasında patlama meydana geldi. Patlamada aralarında polis memurlarının da bulunduğu 10 kişi yaralandı. Ağır yaralanan polis memuru Hüsnü Uyan kurtarılamadı. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu olan Uyan, Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görev yapıyordu. Bir yıl sonra takvimler 27.4.2009'u gösterirken bu kez İstanbul Bostancı'da çıktı çatışma. Bütün Türkiye canlı yayında izledi o anı. O gün Emniyet Amiri Semih Balaban şehit oldu. 2,5 yıl Hakkari'de terörle mücadele eden Balaban, müdürlerinin ifadesiyle 'civan gibi bir çocuktu'. Geride gözü yaşlı polis memuru bir eş ile 2 yetim bıraktı. Türk İnterpolü'nde görevli polis memuru Filiz Balaban ile evli olan Semih Amir'in arkada bıraktığı kızları Şevval 4, Elif 2 yaşındaydı. Bu iki olayın arkasında Devrimci Karargah örgütünün bulunduğu tespit edildi. Örgütün lideri Orhan Yılmazkaya çatışmada öldürüldü. Çanakkale Bayramiç ilçesi nüfusuna kayıtlı olan Yılmazkaya, 1987'de Kabataş Erkek Lisesi'ni, 1994'te ise İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirmiş. Bir gazetede ve çeşitli dergilerde çalışan Yılmazkaya, "Aydınlık Kubbenin Altındaki Sıcaklık: Türk Hamamı" isimli kitabın yazarı. Bu özellikte bir ismin PKK'nın Kandil kampında ağır silahlarla çekilmiş fotoğrafları Türkiye'yi hayretler içinde bırakmıştı. Polisin ulaştığı her yeni bilgi hayretleri daha da derinleştirdi. Yılmazkaya'nın bazı medya yöneticileri ile yakın ilişki içerisinde olduğu ortaya çıktı. Vatan Gazetesi'nin internet yöneticisi Aylin Duruoğlu örgüte üyelikten yargılanıyor hâlâ. İstanbul polisi, Duruoğlu'nun gönül ilişkisinde olduğu bir gazetenin yayın yönetmeninin bile ifadesini almayı ihmal etmedi. Nihayetinde onlar için bu örgütü çözmek izzeti nefis meselesiydi. İki polis şehit olmuş ve arkada babalarının ölümünü kabullenmek zorunda kalan yetimler bırakmıştı. Uzun süre geçmesine rağmen örgütü çözmek mümkün olmadı. Ta ki Avrupa'dan gelen ihbar mektubuna kadar. O mektupta örgüte polis içinden haber gittiği yer alıyordu. Köstebeği bulma arayışına giren polis, karargah örgütünü bilen, emniyete gidip gelen Necdet Kılıç üzerine yoğunlaştı. Kılıç'ın bir istihbaratçı gibi profesyonel davranışları şüpheleri iyice artırdı. Telefonları takibe alındı. Fakat tam bu noktada herkesi şaşkınlığa uğratan bir başka isim takıldı ağa. O da Hanefi Avcı'dan başkası değildi. Bu dinlemeler esnasında Kılıç'ın istihbaratçı Hanefi Avcı ile yakın arkadaş olduğu anlaşıldı. Cep telefonu olmasına rağmen Avcı'yı ankesörlü telefonla ve sadece makam hattından arayan Kılıç'ın adresinden başka sinyallerin alınması soruşturmanın derinleşmesine neden oldu. Avcı işte burada Kılıç'ı polisten kurtarmak için kurduğu tezgaha düştü. Kılıç'ın evinde iki ayrı şahsa ait görünen ama ardışık rakamları içeren iki telefonun verdiği sinyaller, deşifre etti bütün sırları. Bu iki telefondan birini Hanefi Avcı, diğerini edebiyat öğretmeni kullanıyormuş meğer. İddiaya göre Kılıç'ın tanıştırdığı edebiyatçıya gönlünü kaptıran Avcı, sadece kefil olmakla kalmamış, emniyetin izlemelerinden de haberdar etmiş dostunu. Avcı'dan aldığı bilgilerin kılavuzluğunda yol alan örgüt yöneticileri, tam yakalanma aşamasındayken ülkeyi terk etti. Öğretmen Kezban Küçük'le 'fikir sevgilisi' olan Avcı, deşifre olacağını anlayınca ön almak için öç alma yoluna gidiyor. Olmuş veya olması muhtemel bütün olayları cemaate bağlıyor. Uyguladığı psikolojik harekâtı yıllarca özel haberlerle beslediği gazeteciler aracılığı ile yapıyor. Bazı gazeteciler kalemlerini sopa, klavyelerini silaha çevirmiş her taşın altında cemaat arıyor. Şehit olan emniyet amiri ile iki yetimi, Hanefi Avcı'nın vicdanına bırakalım. Avcı'dan beslenen gazetecilere gelince... İki yıl önce şehit olan polis memurunun mezun olduğu okula bir daha bakar mısınız? Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Üstelik 28 yaşında. Hanefi Avcı'nın yardım iddiasıyla tutuklandığı örgüt öldürdü onu.
01 Ekim 2010 08:05
DİĞER HABERLER