Bu mektubu sizlere...

19 Ağustos'ta görevden azledilen, 22 Ekim'de tutuklana Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı Kayseri Bünyan Kapalı Cezaevi'nde mektup gönderdi. Mızraklı Erdoğan rejiminin hukuksuzluklarına karşı "ortak mücadele" çağrısında bulundu.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti tarafından görevden alınarak yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı, cezaevinde bulunan seçilmiş bir belediye başkanı olarak başta muhalefet partileri olmak üzere kamuoyuna "ortak mücadele" çağrısında bulundu. 

Mızraklı, "Türkiye’de Kürtlerin seçme ve seçilme haklarının gasp edilmesine karşı somut adımlar atmaya, muhalif siyasi partiler ve hareketler üzerinde baskının kaldırılması için ses çıkarmaya ve adaletin tesis edilmesi için mücadele etmeye çağırıyorum." dedi.

CEZAEVİNDEN SESLENDİ: BU MEKTUBU SİZLERE...
 
Tutuklu bulunduğu Kayseri, Bünyan Cezaevinden mektup gönderen Selçuk Mızraklı, cezaevinde yaşadıklarını anlattı. 

Adalet sisteminin tek partinin (AKP) hizmetinde olduğunu kaydeden Mızraklı, "Adalet bu ülkede sadece mahkeme duvarlarını süsleyen bir kelime olmanın ötesine geçmemektedir." dedi.

Selçuk Mızraklı'nın mektubu:

"Bu mektubu sizlere 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde yüzde 62,9 oy oranı ile seçilmiş, ancak 19 Ağustos 2019'da görevden alınarak yerine kayyım atanmış ve 22 Ekim 2019’da tutuklanmış olan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olarak yazıyorum.

"KÜRTLERİN YAŞADIKLARI ŞEHİRLERİN YÖNETİCİLERİNİ SEÇEMEYECEKLERİNE DAİR AÇIK BİR BEYAN"

2016 yılı itibarıyla Türkiye'nin kayyım atanan 95 HDP belediyesinden biri olan Diyarbakır'ı 31 Mart 2019 seçimlerinde yeniden geri alarak yerel demokrasinin inşasına geçmemizden sadece 4 ay sonra bir kez daha kayyım atanmış, iktidar, seçim ile alamadığı Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir belediyelerini bir kez daha hukuksuzca gasp etmiştir. 

19 Ağustos 2019 günü yerel demokrasiye indirilen bu darbe, AKP iktidarı tarafından kamuoyunda yaratılmak istenen 'terör' algısının aksine doğrudan Kürtlerin seçme ve seçilme haklarına yönelik olmuştur. 

Yaşanan irade gaspı, gerekçeli bir hukuk kararı değil, Kürtlerin yaşadıkları şehirleri yönetecek kişileri seçemeyeceğine yönelik açık bir beyan olmuştur. 

"KAYYIM ATAMA YAZILARI MAZBATAMIZI ALMADAN ÖNCE HAZIRLANDI"

Kürt kimliğimiz nedeniyle bizlere dayatılan bu baskı politikası inanılmaz derecede bir hukuk garabetini de beraberinde getirmektedir. 

Anayasa'nın belediye başkanlarının görevden alınmasını “görevleri ile ilgili suçlara” bağlayan 127. maddesini çiğneyen AKP iktidarı, OHAL sürecinde 5393 sayılı Belediyeler Kanunu'nda kanun hükmünde kararname (KHK) ile yaptığı hukuksuz değişikliğe dayanarak bizleri belediye başkanlığı dönemimizle hiçbir ilgisi olmayan kovuşturma ve soruşturmalardan dolayı görevden almıştır. 

Hatta kayyım atama yazıları seçimlerden 1 gün sonra 1 Nisan 2019 tarihinde bizler henüz mazbatalarımızı dahi almadan hazırlanmıştır.

"MASUMİYET KARİNESİ UZUN ZAMANDIR İSTİSNAYA DÖNÜŞMÜŞ"

Türkiye'de bir hukuk katliamı yaşanıyor. Masumiyet karinesi uzun zamandır bir istisnaya dönüşmüş durumda. 

Örneğin, 22 Ekim 2019'da tutuklanmış olmamın gerekçelerinden biri 2016 Mayıs ayında Mardin’in Nusaybin ilçesinde tutuklanan H.B.A. isimli kişinin yerel seçimlerden sadece 11 gün önce 20 Mart 2019 tarihinde aleyhimize verdiği kurmaca bir ifadedir. 

H.B.A. isimli şahıs 3 yıl boyunca tutuklu olmasına rağmen pişmanlık yasasından faydalanmak için 20 Mart 2019’da 'itiraf' ta bulunarak benim cerrah olarak çalıştığım hastanede bir 'örgüt üyesi'ni gece nöbetinde ameliyat ettiğimi, bağırsaklarını kestiğimi ve sabah taburcu ettiğimi söylemektedir. 

NE BÖYLE BİR OLAY NE DE BÖYLE BİR TANIK VAR

Böyle bir olayın yaşanmayışı bir yana, bunu iddia eden H.B.A. adlı kişi bu olayı bir arkadaşından duyduğunu iddia etmektedir. Dolayısıyla ortada ne yaşanmış bir olay ne de bir tanık vardır. 

Yine bahsi geçen tarihlerde bir cerrah olarak gece nöbetim olmadığı gibi, neredeyse 40 yıllık bir doktor olarak şunu söyleyebilirim ki gece bağırsaklarını kesmek gibi kritik bir ameliyat yaptığınız birinin sabah hastaneden taburcu edilmesi veya çıkıp yürüyerek hastaneyi terk etmesi tıbba aykırıdır. 

Bir duyum üzerinden itiraflarda bulunduğunu açıkça ifade eden H.B.A. isimli şahıs cezaevinde ağırlaştırılmış ömür boyu hapisle yargılanırken yaptığı bu 'itiraf' sayesinde Eylül 2019’da serbest bırakılmıştır. 

Aynı şahsın 2017'de başka iki kişi üzerine örgüt üyesi olduklarına dair verdiği itiraf ise başka bir mahkeme tarafından 'itibar edilmeyerek' reddedilirken, söz konusu kişinin ifadeleri biz siyasi kişilikler içinse kabul görmektedir. 

"SİYASİ PARTİ FAALİYETLERİNE KATILMAK SUÇ SAYILAMAZ"

Tutuklanma gerekçelerinden biri de üyesi olduğum siyasi partinin faaliyetlerine katılmış olmamdır. Üyesi olduğum siyasi parti HDP, 6 milyon oy almış Türkiye’nin 3'üncü büyük partisidir ve siyasi partinin gerçekleştirdiği faaliyetlere katılmak bir suç olamaz. 

Ben 24 Haziran 2018’de HDP’den Diyarbakır milletvekili seçildim. Milletvekilliğini 2019 yılında belediye başkanı seçilmem ile birlikte bıraktım. 

Bununla birlikte vekil olduğum süre içerisinde hakkımda başlatılan soruşturmalar belediye başkanlığından alınmamda gerekçe olarak önüme konulmuştur. 

Ne kürsü dokunulmazlığı olan bir milletvekilinin ne bir siyasi parti çalışanının ne de bir şehrin vatandaşının siyasi parti faaliyetleri kendini demokratik olarak niteleyen hiçbir ülkede suç sayılamaz. Türkiye hariç! 

"KAYYIMLARI MEŞRULAŞTIRMAK İÇİN HER TÜRLÜ DEZENFORMASYON MEŞRU GÖRÜLÜYOR"

Yerlerine kayyım atanan diğer eş başkanlarımızın dosyaları da benzer biçimde mesnetsiz iddialarla donatılmış, en basit parti faaliyetleri olan basın açıklamalarına katılım bile suç ve tutuklanma gerekçesi sayılmıştır. 

Yandaş basında çıkan ve bizleri hedef gösteren yalan haberler dava dosyalarında ‘delil’ olarak kullanılmaktadır. Kayyım atamalarını kamuoyu önünde meşrulaştırmak için her türlü dezenformasyon meşru görülmektedir. 

19 Ağustos 2019’dan bu yana 15 HDP belediyesine (Diyarbakır, Van, Mardin, Kulp, Karayazı, Nusaybin, Hakkari, Yüksekova, Kocaköy, Kayapınar, Bismil, Erciş, Cizre, Saray, Kızıltepe) AKP Hükümetinin İçişleri Bakanlığı tarafından kayyım atanmış ve 12 belediye eşbaşkanı tutuklu bulunmaktadır. 

"ADALET SİSTEMİ TEK PARTİNİN HİZMETİNDEDİR"

Masumiyet karinesinin her gün çiğnendiği bu süreçte ben de cezaevine giren sayısız arkadaşlarımdan ve siyasi tutuklulardan biriyim. 

Tutuklanınca ilk üç gün tek kişilik hücrede bırakıldım. Daha sonra da ailemden çok uzak olan Kayseri Cezaevi'ne benimle aynı gün tutuklanan Kayapınar ve Kocaköy belediyelerinin kadın eşbaşkanları ile birlikte sevkim yapıldı. 

Kayseri Bünyan Cezaevi'nden mektup gönderen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı, "Muhalif siyasi partiler ve hareketler üzerinde baskının kaldırılması için ses çıkarmaya ve adaletin tesis edilmesi için mücadele etmeye çağırıyorum." dedi.

Cezaevleri hak ve hukukun olmadığı işkencehanelerdir. Buradaki siyasi tutuklu ve hükümlüler ağır baskılar altındadır. Günlük gazetelerden dahi yoksun, yoğun hak ihlallerinin olduğu bu yerlerde en masum insan haklarından bile mahrum kalacağımızı biliyorum. 

Adalet bu ülkede sadece mahkeme duvarlarını süsleyen bir kelime olmanın ötesine geçmemektedir. Tüm adalet sistemi tek partinin hizmetindedir. 

"MUHALİF KESİMLER ÜZERİNDEKİ BASKININ KALDIRILMASI İÇİN MÜCADELE EDELİM"

Cezaevinde bulunan seçilmiş bir belediye başkanı ve siyasetçi olarak uluslararası kamuoyunu, hak örgütlerini ve demokrasi güçlerini Türkiye’de Kürtlerin seçme ve seçilme haklarının gasp edilmesine karşı somut adımlar atmaya, muhalif siyasi partiler ve hareketler üzerinde baskının kaldırılması için ses çıkarmaya ve adaletin tesis edilmesi için mücadele etmeye çağırıyorum."

11 Kasım 2019 13:21
DİĞER HABERLER