Bağımsız bir sokak markası. Ağırlıklı olarak futbol kültürü, tribün kültürü ve sokak kültüründen esinlenlenerek üretiyorlar ürünlerini.
Farklı sektörlerde çalışan üç arkadaş Asım Duman, Koray Özdemir ve Bilal Arıcı sokak, futbol ve tribün kültüründen öykülerini tişörtlerle anlatıyor. Tişörte taşıdıkları isimler arasında Steve McQueen, Eric Cantona gibi idoller var. 'Sokak markası' diye tanımladıkları Ultras Project'in hikâyesini Asım Duman anlatıyor
Bu tişörtler 'tribün' kokuyor!
Ultras project nedir?
Bağımsız bir sokak markasıyız. Ağırlıklı olarak futbol kültürü, tribün kültürü ve sokak kültüründen esinlendiğimiz ürünler üretiyoruz. İlk koleksiyonumuzu geçen yaz çıkardık. Bir kaç sene önce eBay’den futbol ve taraftarlık kültürüyle ilgili bir tişört sipariş etmiştik. Kalite olarak büyük hayal kırıklığı yaratmıştı. Bu da “Neden kendi istediğimiz ürünleri biz yapmayalım ki” fikrini doğurdu. Mottomuz “Şikâyet etme kendin yap.” Türkiye zaten tekstil cenneti. İki, üç tişört yaptık sonra kataloğumuzu genişlettik. Blog havasında bir internet sitesi yaptık. Ve sitemiz üzerinden çıkış yaptık. Az sayıda basılmış, özel ve herkes gibi giyinmek istemeyenlere hitap ettik. Aldığımız geri dönüşler de çok iyi oldu. İnsanlar bu tip ürünleri ya yurtdışından alıyordu ya da hiç alamıyordu. Tasarımını beğendiğimiz ürünlerin kalite bakımından vasat olması ortaya çıkış nedenlerimizden bir tanesi. Güçlü ve özgün tasarımın mutlaka kaliteli bir kumaş ve baskı türüyle desteklenmesi gerektiğine kanaat getirdik. Başkalarının yapmadığı da buydu aslında.
Röportajdan önce her ürünün bir hikâyesi olduğunu söylediniz...
Evet, biz her ne yaparsan yap bir hikâyesi olmalı diye düşünüyoruz. Her ürünün arka planında bir öykü var. Bu da ürüne değer katıyor. Derdimiz giydiğimiz şeylerin anlam taşıması, bizi anlatan bir şeyler ifade etmesi. Yoksa bir tişörtte anlamsız bir cümle yazdığında hoşumuza gitmiyordu. Biz ürünlerimizde hikâyeler üzerinden gittik.
Ürünleriniz sınırlı sayıda basılıyor değil mi?
100 adedi geçirmemeye çalışıyoruz. Sınırlı sayıda ürün üretmek önemli. Marka değerlerimizden birini de bu teşkil ediyor. Giyindiğimiz şeylerin az kişide olması o ürünü daha anlamlı kılıyor. Biten ürünler konusunda çok talep geliyor ama ikinci partiyi asla yapmıyoruz. Bu tavrın getireceği ticari dezavantajı ileride bol çeşitli koleksiyonlarla giderebileceğimizi düşünüyoruz.
Steve McQueen, Eric Cantona gibi isimlerin tişört ve sweatshirt’lerini yaptınız. Yerli isimler de olacak mı?
En sevdiklerimizden başlayalım dedik. Ben Steve McQueen’i çok severim. Ama Steve McQueen’le ilgili bir ürün bulamıyordum. Diğer markalar yeni yeni getirtiyor. Eric Cantona’yı yaptık. O başlı başına bir futbol kültürü objesi, onu es geçemezdik. Cantona bizim kitlemizin de seveceği bir isimdi. Cantona ürünü yapma fikri Ken Loach’ın ‘Looking For Eric’ filminden sonra aklımıza geldi. Güzel referans oldu bizim için. Türkiye’den isimler de yapılabilir ama biraz sıkıntılı bu işler Türkiye’de. Rıdvan Dilmen, Metin Oktay, Baba Hakkı gibi isimlerle ilgili çalışmalar yapmak isteriz. Futbol kültürü tarafından benimsenmiş isimler ya da alt kültüre ait isimler olabilir. Ama Türkiye’de tescil meseleleri de var. Bu konunun başımızı ağrıtmasını da istemeyiz. Rıdvan’ı yaptığımız zaman bir sıkıntı yaşayabiliriz mesela. Cantona en azından başımızı ağrıtmaz. (gülüyor)
Yeni ürünlerde kimler olacak?
Tasarım süreci spontan şekilde gelişiyor. Çok önceden tasarladığımız işler yok. Not defteri taşıyoruz devamlı. Anlık esinlenmelerden oluşuyor tasarımlar. Sonra tartışmasını yapıyoruz. Önümüzdeki sezon için yazar Jack Kerouac var mesela. Kerouac yol metaforu açısından değer verdiğimiz bir isim. Onunla ilgili Türkiye’de bir ürüne rastlamadım. Futbolla ilgili Roberto Baggio, yine Eric Cantona ve bir de geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Socrates ile ilgili bir tişört yapacağız. Alt kültüre, sokak ve tribün kültürüne ait şeyler olacak.
Radikal