Dershanelerin kapatılması hakkında son kararı vermek üzere olan Anayasa Mahkemesi oturumundan bir kesit: Mahkeme Başkanı Zühtü Arslan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya soruyor: “1 milyon 50 bin lise mezunu öğrenci var. Dershaneler kapatılırsa bu öğrenciler üniversiteye nasıl hazırlanacak?” Avcı'nın “Halk eğitim merkezlerinde.” cevabı üzerine Pak Eğitim İş Sendikası avukatı Mehmet Kasap, “Bunun için 200 bin derslik ihtiyacı var. Hangi personel ve altyapı ile yapacaksınız?” sorusunu yöneltiyor. Soruya sinirlenen Avcı, “Cevap vermek istemiyorum.” diyerek minder dışına kaçıyor.
Devlet adamlığı zor sorular karşısında belli olur. Bakan Avcı bunun gibi pek çok soruya cevap hazırlamadan çocuklarımızın geleceği üzerine kumar oynuyor. Ya tutarsa mantığı ile uygulamaya konulan sistem değişiklikleri çocukları deneme tahtasına çevirdi. Öğrenciler ve veliler her yaz tatilini bakanlığın başlarına açtığı gaileyi bertaraf etme mücadelesiyle geçiriyor. Bakanlık, rutin işi olan sınav yapma ve öğrencileri yerleştirme konusunda skandalsız sezon geçirmiyor. Geçen sene, şehirlerarası yerleştirilen çocukların geri dönüşü aylarca sürdü. Bu yıl sınavlarda hatalar birbirini takip ediyor. Vaziyete bakılırsa yine asıl çıngar kayıtlarda çıkacak. Herhangi bir objektif kritere dayanmadan görevden aldığı okul yöneticileriyle ilgili Danıştay kararını uygulamıyor. Mahkeme kararına direnmenin suç olması yanında aylarca yöneticisiz kalan okullar var.
Takıntılı ideolojik hamlelerin faturası eğitim sisteminin bütün paydaşlarına çıkıyor. Buna rağmen bakanlık boyundan büyük işleri sürdürme çabasında. Dershaneleri kapatmak bunların başında geliyor. Dershane meselesi ilk gündeme geldiğinde de yazmıştım; ihtiyacı ortadan kaldırın herkes minnettar kalır. İhtiyaç duyulmayan kurumlar da kendiliğinden kapatır. Sınav devam ediyor ve test usulünden de vazgeçilemiyor. İhtiyaç had safhada ama dershanelere kilit vuruluyor. Niye? Sihirli sözcük ‘paralelle mücadele'. Devletteki bütün hukuksuzluklar ve beceriksizlikleri örten kalın bir şal bu.
Yola çıkılırken neler vaat edilmişti? Dershaneye ihtiyaç kalmayacaktı; başarı oranı sıfır. Dershaneler özel okula dönüşecekti; yüzde 10'u bile dönüşemedi. Tam tersine sınav sistemine uyum sağlayıp öğrencisine üniversite kazandırmak için okullar dershaneye dönüşüyor. Üniversite kazanmak için masrafa girilmeyecek, evdeki inekler satılmayacaktı! Şimdi ineği değil evi de satmak gerekebilir. Okula dönüşen dershanenin fiyatı 5-6 kat artacak. Saati 100 liradan başlayan özel dersi ancak zengin çocukları alabilecek. Devlet okulları bile hafta sonu kursu için fahiş ücretler talep ediyor. Kimse mağdur olmayacaktı; 60 bin öğretmen MEB'in kapısında bekleyen atanamamış 300 bin meslektaşının yanına katıldı. O kurumlarda çalışan 40 bin civarında yardımcı personeli kimse anmıyor bile.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ