Kurtarma faaliyeti için madene giren bir madenci, gaz sensörlerinin kapalı olduğunu fark etti. Burada çalışan işçilere sebebini sordu, “Üretimi yavaşlattığı için kapatıldı.” cevabını aldı.
Manisa’nın Soma ilçesinde 301 madencinin hayatını kaybettiği facianın üzerinden 5 gün geçti, ancak olayın meydana geliş sebebi hâlâ netlik kazanmadı. Kurtarma faaliyetlerine katılan iki madencinin Zaman’a anlattıkları ise ocakta hayatın ne kadar ucuz olduğunu gösterdi. İşlerini kaybetmekten korktukları için “İsimlerimizi yazmazsanız konuşuruz.” diyen, biri İmbat AŞ diğeri de Soma AŞ’de çalışan madenciler, önemli bir ihmali dile getirdi. İşçiler, Soma AŞ yöneticilerinin, oksijen sensörlerinden gelen değerlerin normal olduğu yönündeki açıklamasının doğru olmadığını söyledi. İmbat AŞ çalışanı, “Ocağa girdiğimizde gaz sensörleri çalışmıyordu. Madende görev yapan işçilere sensörlerin neden çalışmadığını sordum, üretimi yavaşlattığı için kapatıldığını söylediler.” dedi. Soma AŞ’de çalışan diğer madenci ise “Denetleme yapılacağını bir hafta önceden haber alıyorduk. Ocak içerisinde her şey bir hafta içerisinde mevzuata uygun hale getiriliyordu.” diyerek yerin altındaki pazarlıklara dikkat çekti.
Yerin altında yaşanan can pazarını anlatan İmbat Kömür İşletmeleri AŞ’de çalışan maden işçisi, Soma Kömür İşletmesi’ndeki patlamanın yaşandığı günden itibaren arama kurtarma faaliyetlerine katılmış. Soma’daki her evde kömür acısının dumanının tüttüğüne işaret eden işçi, facianın hemen ardından yaşananları ve çalışmalar sırasında karşılaştıkları manzarayı şöyle anlattı: “Çalıştığımız maden ocağının hemen yanındaki Soma Maden Ocağı’nda patlamanın meydana geldiği haberini aldık. Çalıştığımız ocağa yakın olması nedeniyle olaya ilk müdahalede İmbat AŞ olarak görev aldık. Arama kurtarma ekibi oluşturuldu. İşletme tarafından 4 gündür yerin altında kalan işçi arkadaşlarımızı kurtarmakla görevlendirildik. İlk gün aşırı ısı nedeniyle ilerleme sağlayamadık. Farklı bir maden ocağında çalışan biri olarak işletmede olması gereken fakat göz ardı edilen eksiklikler dikkatimi çekti. Ocakta oksijen sensörlerinin çalışmadığını gördüm. Patlamadan önce de sensörlerin çalışmadığı ve üretimi aksattığı için etkisiz hale getirilmiş. Sensörler ne kadar geri planda görülse de hayati öneme sahip cihazlardır. Çünkü sensörler ocak içerisinde oksijen miktarını ölçer. Değerler 0,7’yi geçtiği takdirde cihaz otomatik olarak üretimi durdurur. Bu nedenle sürekli çalışması gereken bantlar durmuş ve üretim aksamış oluyor. Oksijen sensörleri çalışıyor olmuş olsaydı facia konusunda önceden haberdar olunacaktı. Ayrıca madenlerde emniyetçiler dediğimiz personeller görev yapar. Her vardiyada en az 60 emniyetçi görev yapıyor. Emniyetçiler patrondan da daha yetkilidir. Çünkü risk gördükleri yerde ocağı boşaltma yetkisine sahiptir. Emniyetçilerin yaptığı ölçümler doğrultusunda kazma vurulur ve ocakta işe başlanır. Emniyetçilerin yaptığı ölçümlerde elde ettikleri bulgular iyi araştırılmalı. Çünkü yer üstündeki kontrol ekibine yapılan ölçümler rapor ediliyor. Ayrıca hayati öneme sahip başka bir hadise ise karbonmonoksit maskelerinin denetimsiz olması. Çünkü kurtarma ekibine katılan arkadaşlar, cesetleri bulduklarında birçoğunun maskesinin takılı olmadığını tespit etmiş. 15 günde bir periyodik olarak kontrol edilmesi gereken maskelerin, otomatik olarak çalışmasını sağlayan iplerin kopuk olduğu anlaşılmış.”
"DENETİMLERDEN BİR HAFTA ÖNCE HABERDAR OLUYORDUK"
İşten atılma korkusu sebebiyle ismini vermeyen Soma AŞ’de çalışan maden işçisinin anlattıkları da yer altındaki pazarlığı gün yüzüne çıkarıyor. İşçinin sık sık “İsmimi yazmayacaksınız değil mi?” sorusu ne kadar tedirgin olduğunu gösterdi. Aynı korku Soma’daki bütün madencilerde mevcut. Arama kurtarma faaliyetlerinin ilk ekibinde görev aldığını söyleyen maden işçisi yaşadıklarını şöyle anlattı: “Paşa vardiyasında (16 ile 24 saatleri arasındaki mesai) çalışıyordum. Ocağa vardığımda patlama olduğunu söylediler. Ardından amirin beni görmesiyle birlikte maden ocağına kurtarma ekibine katıldım. İlk etapta yürüme bandında bir arkadaşımızı baygın bir halde dışarı çıkardık. Görüş mesafesinin sıfır olduğu ocak içerisinde arkadaşlarımızın cesetlerini ellerimizle yoklayarak bulduk. Bu şekilde madenden dumanlar arasından 8 kişiyi çıkarttık. Patlamadan yaklaşık 2 saat sonra ocağa verilen hava akışının yönü değiştirildi. Bu da içeride olan işçileri yanılttı. Temiz havanın geldiği yöne doğru yönelen işçiler kirli hava ile karşılaştı. Belki de bu, ölü sayısının artmasına neden oldu.”
"SENSÖRLERİ ÖLÇEN CİHAZLARIN GÖSTERGE DEĞERLERİYLE OYNAMAK MÜMKÜN"
Aynı işçi, denetim noktasındaki aksaklıkları şöyle dile getirdi: “Eğer denetimler zamanında ve mevzuata uygun yapılsaydı bugün bunlar yaşanmamış olabilirdi. Çünkü denetimlerden bir hafta önce müfettişlerin ocağa geleceğinden haberdar oluyorduk. Bu şekilde ocak içerisindeki tüm işleyiş mevzuata uygun hale getiriliyordu. 5 yılı aşkındır bu madende çalışıyorum. İçerisinde uygulanması gereken ‘acil eylem planı’ hiçbir zaman hayata geçirilmedi. Maden ocağındaki işçiler ton başına göre prim alıyor. Bu sebeple adeta yarış atı gibi kullanılıyoruz. Maden içerisindeki sensörler, kağıt üzerinde normal çalışır. Ancak uygulamada farklılıklar olabiliyor. Ocağın içerisindeki oksijen, metan ve karbon değerlerine yönelik uyarılarda bulunan cihazların gösterge değerlerinde oynama yapılabiliyor.”