''İster Erdoğan’ı yalayan film yapın, ister onu uçakla kurtarın... Ya da maketlerinizle yanına gidip şirinlik muskasını oynayın, el ele verin. Fark etmez, bizzat Erdoğan da dahil, kimse için güvenli bir liman yok artık bu ülkede. Çünkü hukuk yok, çünkü iz’an akıl, fikir, idrak bitip tükendi…''
“Bütün dünya buna inansa bir inansa, hayat bayram olsa!
İnsanlar el ele tutuşsa birlik olsa, uzansak sonsuza!”
Şarkı sözü
Önce Posta gazetesinden şu haberi bir okuyalım: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ o geceyi anlattı: ‘Kalkıştan önce kokpitteki iki pilota “Bana mertçe söyleyin, kimden yanasınız?” diye sordum. Pilotlar da kararlılıkla “Sizden yanayız. Hem de sonuna kadar. Sizi ve ailenizi gideceğiniz yere ulaştırmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Öleceksek de birlikte öleceğiz” cevabını verdiler…”
Ne gaddar da etkileyici bir mertlik öyküsü değil mi?
Finali ilginç ama yazının sonuna kadar beklemenizi tavsiye ediyorum.
Şimdi biraz tarih okuyalım.
Afrika kıtasının batı bölümünde yer alan Burkina Faso, denize kıyısı bulunmayan bir kara ülkesidir. ‘Onurlu insanlar” anlamına gelen (tebessüm eden insanlar da deniyor) isminin tam aksine bir kaderi var kaderi de derisinin rengi gibi siyah olan bu ülkenin.
Geçmişte Fransa sömürgesi olan ülke 1960 yılında Yukarı Volta adı ile bağımsızlığa kavuştu. Ancak emperyalist devletler ellerini bir türlü çekmediler bu acılar ülkesinden. Sonrası darbeler ve cuntalar resmigeçidi gibidir. 4 Ağustos 1983 tarihinde Thomas Sankara önderliğinde devrim gerçekleştirildi…
Yine de sular durulmadı ve tâ ki, 1987 tarihinde de Blaise Compaoré önderliğinde gerçekleştirilen darbeye kadar.
17-25 Aralık operasyonlarının ardından içerde ve dışarda tek derdi Cemaat ile mücadeleye ve soykırım olan Tayyip Erdoğan ve iktidardakiler, özellikle yurt dışındaki okulların kapatılması için daha önce bırakınız haritadaki yerlerini bilmesini, adlarını dahi duymadıkları ülkelere konsolosluk açmaya başladılar. Bu tarihlerde Türkiye Cumhuriyeti Vagadugu’ya büyükelçilik açtı. Aynı tarihlerde pıtırak gibi çoğalan yardım derneklerine şahit oldu Türkiye. Yüzlerce belki binlerce dernek ve vakıf. Hemen hepsinin Tayyip Erdoğan’ı destekleyen ilanlarda ismini görmek mümkün.
Bir şey daha oldu, bu derneklerde birdenbire Afrika aşkı depreşti ve her yıl yüzlerce kampanya düzenlenmeye başladı. Keçi yardımından tutun da, iftarlık kumanyaya kadar pek çok enteresan yardım kampanyaları düzenlediler. Tabii bu kampanyalarda her zaman birer devlet kurumunun sponsor olarak katkıda bulunduğunu da hatırlatalım.
İşte yardım yapan bazı dernekler ve tarihleri; elbette en başta İHH, ki bu dernek Tayyip Erdoğan’ın kesinlikle listebaşı derneği. Meşhur Mavi Marmara olayından Mısır’da darbe öncesi yardım ve faaliyetlere kadar hemen hepsinde İHH ismini görmek mümkün. Keza Suriye’ye yapılan ilaç ve insani yardımlarda da bu derneğin ve başkanının ismi geçer. Diğerleri; Cansuyu Derneği (2013), Hüdayi Vakfı (2014), Hasaneyn (2014), Fosapa (2014), Sebil İnsani Yardım Derneği (2015), Sadakataşı Derneği (2016), Yetim Der (2016), Hayrat Yardım Vakfı (2016), Ribat Derneği (2016), Ay-Der (2016), Hasene Derneği (2017), İnsana değer veren dernekler federasyonu (2017), DİTİB (2017), Mika-Der (2017)…
Bunlar 15 dakika içinde hemen bulunabilecek kısa liste. Eminim resmi makamlarda bunun onlarca katı fazlası vardır.
Esas enteresanlık bundan sonra yaşanıyor.
Demokrasiyi yurt içinde kimselere bırakmayan AKP ve Erdoğan, Burkina Faso’da yaşanan darbeye sessiz kalıyor, bırakınız darbeyi kınayan açıklama, daha sonrasında askeri yönetime silah yardımı yapıyor!
Kabataslak bir akış yazarsak şöyle.
Burkina Faso darbeler tarihi.
2012’de Erdoğan’ın bu ülkelere olan ilgisinden sonra iç karışıklıklar başlıyor.
Bu esnada yüzlerce yardım derneği bu ülkelere gidiyor.
Burkina Faso’nun haritada yerini bile gösteremeyecek olan kişi ve kurumlar birdenbire yardımsever kesiliyor.
2015’de askeri darbe yaşanıyor ve askeri yönetim başlıyor.
Erdoğan iktidarı bırakınız darbeyi kınamayı, yeni yönetime silah yardımı yapıyor.
Darbe sonrası bu kez darbeciler birbirine düştü. İktidar tenis topu gibi, bir o generale bir bu generale geçip dururken halka kan ve gözyaşı düştü.
Bir eski devlet başkanının adamı General Honore Traore başkanlık görevini aldığını açıkladı, bir sert politika yanlısı başka bir General Issaac Zida… Kan gövdeyi götürdü Burkina Faso’da.
İDDEF, 2017 Nisan’ında Burkina Faso’da Mahmud Ustaosmanoğlu Medresesi açtı. En ilginç açıklamalardan birini ise bizzat darbeyi yapan General General Gilbert Diendere’nin, halkın darbeye olumlu bakmadığını ve gerekli dersleri aldıklarını söylemesiydi.
Ülke seçim sath-ı mailine girdikten sonra bir dizi darbe girişiminde bulunuldu ve nihayetinde yapılan seçimleri Başbakan Roch Marc Kabore büyük tartışmalar neticesinde kazandı. Tabii Türkiye yönetimi ile çok iyi ilişkiler içinde olduğunu ayrıca vurgulamaya gerek yok sanırım.
Aslında başkasının acılarının üzerinde yükselmese eğlenceli bile sayılabilecek bu ülke tarihini okumak çok heyecanlı.
TC tarihinin en enteresan dış işleri bakanı olarak tarihe geçeceği şüphesiz olan Mevlüt Çavuşoğlu geçtiğimiz günlerde Burkina Faso’yu ziyaret etti. Çavuşoğlu’nun ayağının tozuyla söyledikleri şunlar: “iki ülke arasında savunma sanayi alanında neler yapılabileceğini konuştuk, TİKA, AFAD ve Kızılay ile tüm Afrika'ya insani ve kalkınma yardımlarımızı ulaştırıyoruz. İnsani ve kalkınma yardımları bakımından ABD'den sonra dünyada ikinciyiz.”
İnsani yardım denilince akıllarınıza neyin geldiğini tahmin ediyorum ama ilgisi yok elbette!
Çavuşoğlu konuşmasının devamında şu cümleleri de etti: “15 Temmuz darbe girişimini en iyi anlayan ülkelerden birinin Burkina Faso’dur!”
Ne kadar para o kadar köfte mantığıyla yapılan diplomasi elbette böylesi cümleler kuracaktı!
Zaten Çavuşoğlu’nun dilinin altındaki bakla hemen çıkıvermişti bile: “Bu darbeyi gerçekleştirmek isteyen örgütün Burkina Faso’da da dernek ve okulları var. Bu konuda hem beklentilerimizi hem de birlikte hangi adımları atabiliriz, bunları da değerlendirdik. Masum sivil halkı uçaklarla bombalayan ve üzerinden tanklarla geçen bu hainler her yerde her şeyi yapabilir. O yüzden bunlar sadece Türkiye için değil, bulundukları her yer için bir tehdittir."
Hani kişi kendi bilir herkesi, sözü var ya galiba böyle bir şey tam da…
Bir ülkede elçilik aç, hemen sonra yardım derneği adında kerameti kendinden menkul yüzlerce tuhaf isimli dernek oralarda cirit atmaya başlasın, ardından iç karışıklık baş göstersin, askeri darbe yapılsın, cuntaya silah yardımı yap, sonra dünyanın en barışçı hareketini, “darbeci” diye bulunduğu ülkeye şikayet et. İkna olmazlarsa, kesenin ağzını aç. Tüm devlet kurumlarından hortum hortum yardım aksın, resmi makamları kayıt dışı paraya doyur, sonra da ‘bizi en çok siz anladınız’ deyiver!
Mısır ve Suriye’den sonra Burkina Faso da aynı kaderi yaşadı nedense!
Bu satırları yazarken dünya sinema tarihine ‘çekilmiş en kötü film’ olarak liste başı giren Reis filminin yapımcı ve yönetmeni Ali Avcı’nın F.TÖ’den tutuklandığı haberleri düştü. O Avcı ki, her fırsatta cumhurresini yalamaktan asla çekinmemiş, her türlü bakanlık, müsteşarlık toplantısında en öne atlayıp, canımız sana feda Reis nidalarıyla ön saflarda çarpışmış, demokrasi nöbetlerinde çektiği selfileri sosyal medya hesaplarında büyük bir gururla paylaşmış, doğrusu hiç de fena olmayan paralar kazanmıştı.
Son olarak Uyanış isimli projesiyle büyük oynamıştı. Öyle böyle değil, daha film proje halindeyken çektiği bir iki sansasyonel plan ile hazırladığı teaser en AKP trolü mahfillerde bile, bu kadar da yalanmaz, şeklinde yorumlanmıştı.
İşte bu Ali Avcı dün bu ülkede herkesin karşılaşabileceği bir suçlama ile tutuklandı. Eminim Avcı’nın dostları ‘Bizim Ali suçsuzdur’ yerine telefondan onun ismini silmekle meşgullerdir. Hani neme lazım, onlara da bulaşır mulaşır bu bela…
Oysa hiç merak etmesinler, değil telefon listesinden silmek, telefonu çamaşır makinasında yıkasalar bile benzer kaderden bir gün kendilerinin de kaçamayacaklarını bilmeleri lazım.
Neden mi?
Yazının başında anlattığım olayın kahramanı olan uçağın pilotu var ya. İsmi Barış Yurtseven. İşte bizzat Erdoğan’ın hayatımı kurtardı diye sağda solla övdüğü kaptan pilot Yurtseven de F.TÖ’cü suçlamasıyla işten atıldı, hakkında soruşturma yapılıyor.
Biz ise elbette şaşırmıyoruz. Zira şaşırma özelliğimizi köreltti bu iktidar.
O kadar ki, yarın bizzat Erdoğan da F.TÖ’den tutuklanacak ve biz ‘belliydi abi’ deyip bize ne faydası var, demeye devam edeceğiz.
İster Erdoğan’ı yalayan film yapın, ister onu uçakla kurtarın... Ya da maketlerinizle yanına gidip şirinlik muskasını oynayın, el ele verin. Fark etmez, bizzat Erdoğan da dahil, kimse için güvenli bir liman yok artık bu ülkede. Çünkü hukuk yok, çünkü iz’an akıl, fikir, idrak bitip tükendi…
Seyfi Mert