Hangi yaştan sonra artık ihtiyardır? Bu zor sorunun yanıtını ben Erdal İnönü’nün anılarında bulmuştum.
O da hukuk profesörü Vasfi Raşit Sevig’le yaptıkları bir sohbette öğrenmiş “doğru cevabı”...
Sevig Hoca, aralarında Erdal İnönü’nün de bulunduğu öğrencilere “hangi yaşı ihtiyarlık sınırı kabul ettiklerini” sormuş.
Hepsi farklı yaşlar söylemişler.
O, hiçbirini beğenmeyip kendi cevabını vermiş:
“İnsan, yaşamına yeni bir yön verme iradesini gösterebildiği sürece gençtir. Bu iradeyi gösteremeyip ‘Artık yaşamımı değiştiremem’ diyorsa gençliği gitmiş demektir.”
* * *
Türkiye, zaman makinesinin ayarlarıyla oynuyor bir süredir... Kopmuş takvim yapraklarını umarsızca eski yerine yapıştırmaya çalışıyor; akreple yelkovanı ters yöne ittiriyor, kurumuş yaprakları teyelliyor düştükleri dallara...
Tarih denilen nehri tersine akıtmaya çabalıyor.
Çünkü “Benjamin Button’un Tuhaf Hikâyesi”ndeki gibi, gençler ihtiyar doğmuşçasına bitap, ümitsiz, naçar görünüyor buralarda...
Yaşlılar, onların enerjisini harcarmışçasına enerjik, ümitvar, muhteris...
Belki kendilerinden iyisi gelmediğini düşündükleri için, belki ülkenin onlarsız yapamayacaklarına inandıkları için, belki ölüme meydan okumak için, belki yaşlılıklarını unutmak için çekilmiyorlar köşelerine... Ve ihtiyarlamak istemeyen ak saçlıların “buruşuk siyaset”i damga vuruyor ülkenin geleceğine...
* * *
Adeta Erdal İnönü’nün sözünü ettiği iradeyle ihtiyarlamadıklarını kanıtlamaya çalışıyorlar.
Necmettin Erbakan 83 yaşında “Hasta yatağımızdan kalktık, ilaç dolu bavullarımızla yola döküldük” diyerek dönüyor siyasete...
86 yaşındaki Rahşan Ecevit, DSP kurultayında, kendi adayını seçtirmeye çalışıyor.
85 yaşındaki Süleyman Demirel, 76 yaşındaki Hüsamettin Cindoruk’u getiriyor eski partisinin liderliğine...
Cindoruk yaşlılık imalarına Mevlana ile cevap veriyor: “Genç adam aynada bazı şeyleri göremez, ama yaşlı adam bir tuğladan gerçekleri görebilir.”
* * *
Hırs mı?
İhtiras mı?
Koltuk tutkusu mu?
Hepsinin bulaştığı tehlikeli bir kokteyl olabilir, onları bu yaşta hatıra yazmak yerine siyaset yapmaya; dünyayı dolaşmak yerine iktidara sataşmaya iten...
Ama itiraf etmeli ki, ruhen yaşlanmış gençler de “Dinsin gözyaşınız, yetiştik çünkü biz...” heyecanı yaratamadı siyasette...
Bugün görevi devralması beklenenler, zaten 60 model siyasetçilerin veliahda tahammülsüzlüğü nedeniyle “yok” hükmündeydiler.
80’de hepten yok edildiler.
“Aynada kendilerini göremez” hale geldiler.
12 Eylül doğumlular orta yaşlı oldu bugün...
Tahribat ortada...
* * *
“Yeni” karşısındaki güvensizlik arttıkça, gelen gideni arattıkça, gençlerden ümit kesildikçe, “Akil adamlar” ihtiyacı doğuyor “gençliğe emanet edilmiş” ülkede... Kürt sorunu, 82 yaşındaki İlter Türkmen’i göreve çağırıyor.
74 yaşındaki Türkan Saylan, hasta yatağından sürdürüyor direnişi...
Dünya “değişim” diye ayaklanırken burada “tecrübe”, siyasette aranan hasletlerin en kıymetli tahtına yerleşiyor.
Yaşlıya talep, yurt sathındaki muhafazakârlaşmanın, değişim kaygısının bir gizli yüzü, bir yan ürünü olarak zuhur ediyor.
Ve “siyasetin ihtiyarlar heyeti”nin, “yaşamını değiştirme iradesi göstererek”, işbaşı yaptığı Türkiye, kendine yeni bir yön verme iradesini kaybediyor.
İhtiyarlıyor; bir gençlik bayramının arifesinde...