"Son iki hafta içindeki yaşananlar, Türk Ekonomisinin ne kadar cılız ve kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi. Dünyanın herhangi bir yerindeki Kelebek Tesiri'nin her an Türkiye kıyılarında kasırga ve fırtınaya dönüşmesi mümkün."
Kadir Gürcan | samanyoluhaber.com
Butterfly Effect Bu Olsa Gerek!
Süveyş kanalına sıkışan dev transatlantiği kurtarma çalışmaları için harcanan gayret netice verdi. Hepimiz, sıkış-tepiş bir otobüs yolculuğundan kurtulmuş gibi sevindik. Kargo'dan acil bir paket beklediğimiz yok ama, beklenmedik kazanın uyardığı ilgi gerçekten önemliydi. Butterfly Effect denen kaos teorisine birebir uyan bir olaya tanıklık ettik. Kutuplardaki küçük bir hışırtının, okyanuslarda büyük dalgaları tetiklediğini iddia eden Butterfly Effect (Kelebek Etkisi) oldukça popüler.
NASA'nın Mars çalışmaları ve Çılgın Milyarder Elon Musk'ın masraflı XSpace tecrübeleri ile kulak kabarttığımız uzaya göç teorileri, okyanusta gece-gündüz demeyip gezen kasaba ya da nahiye büyüklüğündeki yüzen şehirleri dikkatimizden kaçırmış. Süveyş Kanalı'nda transatlantiğin saplandığı çamuru temizlemek için olay yerine sevk edilen koca iş makinalarının, dev geminin yanında sinek kadar kaldığını görünce şaşkınlığım bir kez daha arttı. Bir kaç kareden, dünya ticaret hacmini tartacak halimiz yok da, “Bu kadar ne taşıyorsunuz be birader!” şaşkınlığımızı mazur görün.
Geçen hafta itibariyle kazadan dolayı meydana gelen ticari kayıp günde 10 milyar dolar civarındaydı. Hadise, tahminlerin ötesinde büyük olmalı ki, kanalı tıkayan gemi için “Şuna bir omuz atın, yokuş aşağı motoru bir vurduralım belki çalışır!” esprisi bile yapılamadı. Akdeniz'i Türk Gölüne çevirmeye niyetli yerli bahriyeli takımından konu ile alakalı bir açıklama gelir diye bekledik ama, olmadı. Durumdan vazife çıkarıp, olaya atlamak için fırsat kollayan kesekağıdı stratejistler de en az bizim kadar şaşkın. Belli ki, akılları bu tür ağır sıklet dünya karşılaşmalarına yetmiyor. Onların bütün cakaları, Akdeniz'de devriye gezen orta ölçekli filikalara söküyor.
Dünya ticaret yollarının yön ve mecra arayışları yeni değil. Bulunduğumuz coğrafyanın efsane İpek ve Baharat Yolu üstünlüğü, tarih öncesi devir kadar uzak kaldı. Ortak kullanımlar için açılmış olan ticari bağlantı noktalarında bütün ülkelerin belli bir konsensus ve regülasyonlara riayetleri kaçınılmaz. Okyanusta gece-gündüz vızır vızır seyr ü sefer eden ticaret gemileri, sürekli atan ekonomik nabız için hayati öneme sahip. Bu yüzden, Türkiye gibi, siyasi ve ekonomik problemleri savmak için sahip olduğu coğrafik avantajları tehdit unsuru haline getiren ülkeler için tedbirler geliştirilmiş. Olmadık zamanda zorba bir budalanın “Yakarım, yıkarım, kapatırım, çıkarım...” saçmalıkları için ekonomik yaptırımlar tek çare. Piyasalara tehdit unsuru olabilecek ve akışı aksatacak, sürekli ya da geçici damar tıkanıklığı ve kan pıhtılaşma tehlikelerine karşı aşırı duyarlılığı şimdi daha iyi anlıyoruz.
Saray'ın afra-tafralarına tempo tutan Meclis Başkanı, Boğazları konu alan Montrö Anlaşması konusunda devirdiği çamın farkına varınca, iki ayağı ile firene basınca, ön camdan fırlamakla kalmadı, makam aracına da onulmaz hasarlar verdi. Herhalde kırmızı telefondan “O kadar abartmayalım. Bir ay içine iki uluslararası anlaşma girer mi, hercai!” uyarısı gelmiş olmalı ki, Meclis Başkanı “Ben öyle bir şey demedim!” demek zorunda kaldı. İktidar kanadının huyudur. Nefislerine uyup her şeyi söylerler sonra da inkar ederler.
Bir hafta önce Uzak Doğu Menşeli Butterfly Effect İstanbul Borsasını asfalta yapıştırmıştı. Artçı sarsıntılar, sürekli hale geldi. Saray meddahları, Türk Ekonomisi'ne karşı yeni bir Haçlı Seferi'nin başladığını duyurdular. Yeni bir seferberlik, yeni bir toparlanma, kefere ve fecere'ye karşı tek vücud olup yastık altındaki kefen paralarını bu uğurda feda etme gereğine dair salya-sümük yazılar yazdılar. Saray ve Damat'ın gemi dolusu iç ettikleri dolar açığını, zaten kıt kanaat geçinen Anadolu insanından toparlamak, Saray'ın kalibresiz ve kabiliyetsiz orta oğlanlarına düşüyor.
Saray ve iktidar, her gün yeni bir kaosa sürükleniyor. İç siyasetteki çöküş, ülkenin dışarıdan gelecek bütün tesirlere karşı direnç ve motivasyonunu bitirmiş durumda. Süper güç olma hayallerinin boş olduğunu onlar da fark etti. Mevcudu muhafaza etmek için, her gün biraz daha küçülmekten ve dünyaya kapanmaktan başka çareleri kalmadı. Dolar krizini “Süveyş Kanalı'nda sıkışan transatlantik, Türk ekonomisine karşı kurulmuş bir tuzak!” diyerek, komplo teorileri ile izah gayretleri bu yüzden.
Son iki hafta içindeki yaşananlar, Türk Ekonomisinin ne kadar cılız ve kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi. Dünyanın herhangi bir yerindeki Kelebek Tesiri'nin her an Türkiye kıyılarında kasırga ve fırtınaya dönüşmesi mümkün. Bundan böyle iç siyasette hart-hurt edip, rajon kesen tükenmiş siyasetçilerin, dünya piyasalarında ciğerleri kaç kuruş ediyormuş, göreceğiz. Saray ütopyalarının birer birer bittiğini gören yalaka yazar-çizer, ya kullanım süreleri bittiği için bitpazarına düşecekler ya da yüksek dozajda 'pudra şekeri' ile kendilerini bitirecekler!
Kutuplardaki Butterfly Effect, okyanuslarda dev dalga ve tsunamiler'e sebep oluyor da, bağırırken küçük dili görünen Saray niye bir tek yaprak kıpırdatmıyor? Bunu cevabını da nüktedan okurlara bırakıyorum!