'Bütün basının karşı çıkması gereken operasyonel süreçle karşı karşıyayız'

'Bütün basının karşı çıkması gereken operasyonel süreçle karşı karşıyayız'
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili İdris Baluken, muhalif medyaya yönelik gerçekleştirilen polis operasyonlarını eleştirdi. Baluken, muhalif medyaya yönelik operasyonların Saray'dan planlanmış, AKP'ye talimatlandırılmış kendisine muhalif olan bütün sesleri tamamen kısmaya yönelik operasyonlar olduğunu savundu.

Baluken, "Saray ve AKP bugün kendisine karşı olan bütün muhalif güçlere karşı açık bir savaş kararı almıştır. Sindirme konseptinin bütün ayaklarını devreye sokmuştur. Bu yapılan operasyonların tamamı siyasi operasyonlardır. Buna karşı bütün basın kurumlarının güçlü bir tepki göstermesi, güçlü bir duruş göstermesi gerekir. Bir ülkede basın özgürlüğü yoksa o ülkede demokrasiden söz edilemez. Bu nedenle şiddetle kınanması gereken, bütün basın kurumlarının karşı çıkması gereken bir operasyonel süreçle karşı karşıyayız. Eğer güçlü bir duruş ortaya konmazsa yarın çok geç olabilir. Yarın Türkiye'de demokrasiden, basın özgürlüğünden farklı muhalif seslerin kamuoyuna, halka görünür olmasından söz etmek mümkün olmayabilir." dedi.

Halkların Demokratik Partisi Grup Başkanvekili İdris Baluken, TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Toplantının ardından Baluken basın mensuplarını sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, 'HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Doğu ve Güneydoğu'da sandık kurulamaz açıklamasında bulundu. Bunu biraz daha açar mısınız?' sorusuna Baluken, şu cevabı verdi: "Şu anda bütün bölgede sağlıklı bir seçimini yapılabilmesinin koşulu yoktur. Yüzlerce yer güvenlik bölgesi ilan edilmiş. Bir çok büyük ilçe ve kent merkezi insansızlaştırılacak şekilde ağır bir baskıya maruz bırakılmış. Sokak ortasında neredeyse her gün gençlerin infaz edildiği fiili bir olağanüstü hal uygulaması devreye konulmuş. Köylerin ve ormanların yakılması özellikle yerleşim yerleri arasındaki yolların güvenliği ile ilgili durum hergün kamuoyunda etraflıca tartışılıyor. Bu ortamda sağlıklı bir seçimin yapılabilmesinin koşulları şu an için mümkün değildir. Biz bu savaş konseptinin devreden çıkması gerektiğini söylerken barışla ilgili çözümle çatışmasızlıkla ilgili bir an önce bazı adımlar atılması gerektiğini söylerken aynı zamanda sağlıklı bir seçimin 1 Kasım'da yapılması ile ilgili bu kaygıların giderilmesi konusunda bütün kamuoyunun dikkati oraya çekmek istiyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu savaşın seçimlere kadar aynı şekilde hatta boyutlanana kadar devam edeceğini söylüyor. 'Sonuna kadar savaşacağız' diyor. 'Gerekirse adam gibi ölmeye devam edeceğiz' diyor. Milli Güvenlik Kurulu'nda savaş kararları almaya devam ediyor. Atanmış bir memur 'eliyle başını kaldıranın başını ezeceğiz' diyor. Böylesi bir ortamda sağlıklı bir seçimin yapılması mümkün değil. Bu konuda ben Saray'ın, AKP'nin önündeki ihtimalleri söylemiştim. İki şeyi hedefliyor. Birincisi savaş ortamında halkın sandığa gitmesini engellemeye çalışıyorlar. Özellikle HDP'nin yüzde 90 ve üzerinde oy aldıkları yerlerin tamamında katliam üstüne katliam yaparak seçimle ilgili halkı açık şekilde tehdit ediyorlar. İkinci ihtimal savaş konseptiyle beraber düşmeye başlayan oylarının belli biri kritik aşamadan sonra seçim ertelemesi ile ilgili bir planlamanın böyle bir kozun kendi ellerinin altında olmasını istiyorlar. Bu iki amaçtan dolayı savaş yürütüyor. Saray'ın savaşı derken bundan bahsediyoruz. Şu an ki savaş 1 Kasım seçimlerinde halkın iradesini gasp etmeye yönelik bir savaştır. Buradan bütün Türkiye halklarına seslenmek istiyorum. AKP bu yürüttüğü savaşla PKK'yı bitiremeyeceğini çok iyi biliyor. Bizden daha iyi biliyor. Bu yöntemlerle PKK'nın tasfiye olamayacağını çok iyi biliyor. Bu savaş 1 Kasım tarihi göz önünde bulundurularak devreye konulan ve yürütülen bir savaştır. Hedefi de mevcut siyasi iradeyi tamamen değiştirerek AKP'ye ya da Saray'a tek başına iktidar olma olanağı yaratmaktır. Bu koşullarla ilgili sağlık bir seçim ortamının şu anda olduğunu söylemek mümkün değil. Seçim güvenliği ile ilgili bazı düzenlemelerin çatışmasızlığı ön görecek, bazı somut adımların kalıcı barışa ruh kazandıracak, bazı somut gelişmelerin bir an önce hayata geçmesi gerekiyor."

SARAY VE AKP KENDİSİNE KARŞI OLAN BÜTÜN MUHALİFLERE KARŞI AÇIK BİR SAVAŞ KARARI ALDI

Başka bir gazetecinin, 'Muhalif medyaya yapılan operasyonların devam edeceği iddia ediliyor. Neler söylersiniz?' sorusuna karşılık Baluken, şunları kaydetti: "Basın özgürlüğü uzun süredir Türkiye'de tamamen rafa kaldırılmış durumdaydı. En fazla basın özgürlüğü ihlallerinin yapıldığı dönem AKP'nin 13 yıllık hükümet yaptığı dönemdir. Saray ve AKP bugün kendisine karşı olan bütün muhalif güçlere karşı açık bir savaş kararı almıştır. Sindirme konseptinin bütün ayaklarını devreye sokmuştur. Bu yapılan operasyonların tamamı siyasi operasyonlardır. Saray'dan planlanmış AKP'ye talimatlandırılmış kendisine muhalif olan bütün sesleri tamamen kısmaya yönelik olan tamamen baskılamaya yönelik operasyonlardır. Buna karşı bütün basın kurumlarının güçlü bir tepki göstermesi güçlü bir duruş göstermesi gerekir. Bir ülkede basın özgürlüğü yoksa o ülkede demokrasiden söz edilemez. Medya yürütme-yargı-yasama kadar önemli olan toplum adına denetim görevini yapan bir kuvvet olarak değerlendirilmelidir. Belli ki AKP diğer 3 kuvveti nasıl kendi tahakkümü altına aldı ise medyayı da tamamen tahakküm altına alma medya üzerine bir vesayet yaratma arayışı içerisindedir. Bu nedenle şiddetle kınanması gereken, bütün basın kurumlarının karşı çıkması gereken bir operasyonel süreçle karşı karşıyayız. Eğer güçlü bir duruş ortaya konmazsa yarın çok geç olabilir. Yarın Türkiye'de demokrasiden, basın özgürlüğünden farklı muhalif seslerin kamuoyuna, halka görünür olmasından söz etmek mümkün olmayabilir." CİHAN
03 Eylül 2015 12:14
DİĞER HABERLER