Anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu, Adil yargılanma hakkının, her ortam ve şartta geçerli olması ve korunması gereken bir hak olduğunu belirterek, OHAL ortamında en çok bu hakkın ihlal edildiğini vurguladı.
KHK ile ihraç edilen akademisyenlerden olan Anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu, Adil yargılanma hakkının, her ortam ve koşulda geçerli olması ve korunması gereken bir hak olduğunu belirterek, OHAL ortamında en çok bu hakkın ihlal edildiğini vurguladı. Kaboğlu, “Adil yargılanma güvencesi, özellikle OHAL ilanıyla çok daha gerekli hale geldi. OHAL’in bir an önce sona erdirilerek olağan anayasal düzene geçiş ile adil yargılama arasında doğrudan ilişki var. Ne var ki, diğer kitlesel ağır hak ihlallerinin yanı sıra en çok ihlal edilen hak, adil yargılanma hakkı oldu. Oysa, adil yargılanma, usule ilişkin bir hak olarak, bütün hakların güvencesidir. Eğer yargı mensupları bu güvenceye sahip değiller ise, iktidar partisi mensupları dışında hiç kimse bu güvenceye sahip olamaz. Ne var ki, bu hukuk dışı ve adil olmayan bu fiili uygulama sürdürülebilir değildir” dedi.
‘Orası birilerine dalkavukluk etme makamı değildir’
Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün konuşmasını değerlendiren Kaboğlu, “Diyecek bir şey bulamadım. Çünkü bu sözlerin tartışılacak hiçbir yanı yok. Bu konuşmanın ardından binlerce, yüz binlerce yurttaş sokağa çıkıp, “istifa et, senin yerin orası değildir, orası birilerine dalkavukluk etme makamı değildir” biçiminde haykıramayış belki de en üzücü yanıdır. Danıştay üyelerinden kaçının onu protesto edebildiği bir diğer husus. Güngör’ün kendisinin ya da yakınlarının güçlülerle ne tür irtibatları olacak, izlenmesi gerekir. Ancak onu izlemek de muhalefet partilerinin görevi olsa gerek” ifadelerini kullandı.
‘Size biat edenleri değerli görüyorsunuz’
İbrahim Kaboğlu, Everensel’e verdiği röportajda KHK’lar aracığıyla hukukun katledildiğini belirterek, açlık grevindeki KHK mağdurları için şunları söyledi; “Bu yapılanın ne kadar vahim bir haksızlık olduğunu ve haksızlığın düzeltilmesi için insanın ölümü bile göze alabileceğini göstermeleri bakımından her iki açlık grevcisi mağduru desteklemek gerekiyor. Fakat onlara şunu da söylemek gerekiyor; aslolan yaşamdır. O bakımdan tabii bize, demokrat kesime de görevler düşüyor. Birinci olarak onları açlık grevinden vazgeçirip, dayanışma halkalarını genişletmek, yeni seçenekler oluşturmak gerekiyor. İkincisi, iktidarı teşhir etmek gerekiyor. “Siz başka ülkelerde ölüm olduğu zaman onu iktidarınızı pekiştirme aracı olarak kullanıyorsunuz ama içerdeki insan yaşamını hiçe sayıyorsunuz. Veyahut da ancak size biat edenlerin yaşamını değerli görüyorsunuz” dememiz gerekiyor. KHK’ler, hukuku katletme aracı olarak kullanılıyor. KHK’leri bir fırsat olarak muhalifleri ölesiye cezalandırmak için kullanıyorsanız o zaman siz hiç inançlı değilsiniz. Çünkü hukuka inanmayan insan kesinlikle inançlı değildir. İnançlı olmayan insanlardan çok büyük zararlar gelebilir.”