Gazeteci Yazar Veysel Ayhan Türkiye'nin en büyük probleminin Erdoğan'ın “öfkeli baba”nın kinini topluma aşılaması olduğunu yazdı.
Erdoğan, “Geleceği Etkileyecek Siyasi Liderler” kitabında çocukluğunu söyle anlatıyor: “… hemen şikayet etmiş beni. Bunlardan haberim yok tabii. Babam içeri giriyor… Allah rahmet eylesin… Alıyor beni tavana asıveriyor. Ancak ellerimden mi, koltuk altlarımdan mı bağlamış onu hatırlamıyorum. Orada on-beş, yirmi dakika kalmış olacağım ki dayım gelip beni kurtarıyor.”
Yani çileli ve dayaklı bir çocukluk geçirmiş. Bu “terbiye” usulünü faydalı bulmuş olmalı ki Wikileaks’te yayınlanan e-maillerden ve psikolog yorumlarından bunu kendi çocuklarına tatbik ettiğini tahmin edebiliyoruz.
Dolayısı ile artık Tayyip Erdoğan nasıl bir baba ise Türkiye öyle yönetiliyor ve yönetilecek. Diktatörlüklerde liderler kendilerini toplumun “baba”sı olarak görür.
Libya diktatörü Kaddafi halka ”Ben sizin babanızım” diyordu. Romanya diktatörü Çavuşesku, fakir Romen halkının “çavuşu” ve “ebedi babası”ydı. Karısı Elena Çavuşesku’nun son sözleri “Ben sizin annenizim” cümlesi idi.
NEFRETİ TOPLUMA AŞILADI
Erdoğan, sadece kendi çocuklarına “baba”lıkla yetinseydi bir derece… Ama 80 milyona “baba”lık yapmaya kalkıştı.
Markette dayak yiyen vatandaş… Yuhalattığı yaslı anne… Mersinli çiftçiye “Hadi ananı al git buradan” fırçası… “nankör” diye azarlanan işçiler… Dayak yiyen ve tokatlanan bakanlar, danışmanlar… Yabancı liderleri ve bakanları argo sözlerle “paylamalar”… Ey… Ey… diye önüne gelene sayhalanmalar.
Hadi bunu da yapıp yetinse… Ama yetmiyor.
En büyük problem bu “öfkeli baba”nın kinini topluma aşılaması. Toplumun “Tayyip”leşmesi.
40 kişilik bir sınıf düşünün. Tek bir öğretmen var. Ve bu öğretmen her gün o sınıfa aynı dersi yapıyor. Sınıfı oluşturan kırk kişinin yirmisine, diğer yirmiye karşı kin ve nefret pompalıyor. Bir ders değil, iki ders değil; bir ay değil, iki ay değil; bir yıl değil iki yıl değil. Tam 15 yıl. Ve düşünün bu sınıfın başka öğretmeni yok!
Böyle bir sınıfta en geç bir ay içinde savaş çıkar, kan dökülür.
DÜNYA TARİHİNİN EN ÇOK KONUŞAN ADAMI
Türkiye bu sınıftan farksız. Erdoğan’ın tek sermayesi ve oy kaynağı nefret ve kin söylemi. Konuşmadığı gün yok. Sürekli konuşuyor. Dünya siyaset tarihinde bu kadar çok konuşan ikinci bir politikacı yok. Dileyen araştırabilir. Yok. Ve son dönemdeki neredeyse hiçbir konuşmasında “barış ve kardeşlik” yok. Sadece “öfke ve nefret” var.
Konuşmaların hatta bayram mesajlarının içeriği kin ve nefret. Herkes nasibini alıyor. Alevi… Ermeni… diye aşağılıyor. Tüm muhaliflere “terörist” ve “hain” diyor. Kürtleri, PKK ile özdeşleştirip tüm HDP seçmenlerini şeytanlaştırıyor. 15 Temmuz darbe girişiminden dolayı sadece 2.064 kişi yargılanırken o bu bahane ile tüm Cemaati linç ettiriyor.
ON BİNLERCE “TAYYİP”
Tutuklu HDP eş genel başkan yardımcısı Aysel Tuğluk annesinin cenazesine saldıranlar işte bu nefretin neticesi. Süleyman Soylu’nun “eşraf” dediği o güruhun her bir üyesi minik birer “Tayyip”.
Mezara saldıran nebbaşla fotoğrafı çıkan İçişleri Bakanı’nın “aşağılıksınız” sözü bu nefretin ürünü.
Uçakta Sezgin Tanrıkulu’nu boğma teliyle öldürme hayali kuran hukuk fakültesi araştırma görevlisi bu nefretten peydahlanmış.
Cemaat mensupları için “Gördüğüm yerde boğazlarım yani” diyen damat bakan aynı nefretin mahsulü.
“Bunların karıları ve kızları ganimet olarak bize helaldir” diyen, milletin mal ve mülküne saldıran sapıklar bu söylemden besleniyor.
Yasalara aykırı olmasına rağmen hamile ve yeni doğum yapmış kadınları gözaltına alan, tutuklayan, 700 bebeği hapishanede tutsak eden sefil yargıçlar bu nefretin ürünü.
Binlerce polisi işkenceden zevk alır bir ‘çakal ve sırtlan sürüsü’ne dönüştüren ve on binlerce masum kadın ve erkeğe saldırtan sebep işte bu “nefret ve şeytanlaştırma” telkini.
“Oluk oluk kan akıtacağız” diyen mafya babası bu söylemden cesaret alıyor.
Şu an CHP’lilere, HDP’lilere ve Cemaat mensupların saldırmak üzere bekleyen silahlı ve silahsız yüzlerce linç çetesi oluştu. Bunların hiçbir kutsalı yok. Ne ölüye ne de diriye saygıları var. Yırtıcı hayvan sürüsü gibi hareket ediyorlar.
Erdoğan’ın sözlerinden besleniyorlar. Erdoğan’ın ise beslendiği sadece 3 gıda var: Tutuklama, işkence ve gözyaşı. Nefret telkiniyle peşine taktığı milisler de maalesef bu “gıda”larla büyüyor, semiriyor.
Allah memleketimize ve masumlara merhamet buyursun.