Büyüklere Vefa Programı: 'Hocadan da öte...'

Büyüklere Vefa Programı: 'Hocadan da öte...'
Fatih Üniversitesi, 'Büyüklere Vefa Programları'nın 3.sünü Prof. Dr. Orhan Okay için gerçekleştirdi.
Akademisyen ve yazar öğrencilerinin hocayı anlattığı programda üzerinde durulan ortak nokta, Okay'ın kelimenin tam anlamıyla bir 'hoca' oluşuydu. Önceki gün, hocaların hocası Prof. Dr. Orhan Okay için, kuruluşunda büyük emek verdiği Fatih Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nde bir vefa programı düzenlendi. Okay'ın da hazır bulunduğu etkinlikte akademisyen ve yazar öğrencileri, hocayı anlattı. Okay'ın akademisyen ve yazarlığından çok kelimenin tam anlamıyla bir 'hoca' oluşu üzerine duran konuşmacılar, onun öğrencileriyle kurduğu iletişime vurgu yaptılar. Orhan Hoca'yla ilgili konuşanlar arasında 60 yıllık dostu Prof. Dr. Kemal Eraslan da vardı. Birinci oturumun başkanlığını da yapan Eraslan, "Çağdaşımız neredeyse kimse kalmadı. Giderek yalnızlaşıyoruz." derken, vefa programını izlemeye gelenler koca salonu doldurmuştu. Programı Zambak Yayınları'yla birlikte düzenleyen Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Başkanı Doç. Dr. Yusuf Çetindağ'ın, hocasının adını verdiği oğlu Orhan, kısa bir konuşma yaptı. "Babam bana sizin adınızı verdi. Çok önemli çalışmalar yapmışsınız. Onları anlayacak yaşta değilim ama anladığım kadarıyla büyük bir insansınız." diyen küçük Mehmet Orhan, bütün salon adına hocanın ellerinden öptü. Programın ilk konuşmacılarından Fatih Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fahrettin Gücin, 1996'da Fen Edebiyat Fakültesi'nin kuruluşunda Okay'ın rolünden bahsetti: "O dönemdeki kaygı ve korkularımızı, herkesin 'Orhan Hoca var, merak etmeyin' demesi hafifletmişti." Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karataş ise "Babamdan sonra üzerimde emeği olan değerli bir şahsiyet." diye tanımladığı hocasının sadece bilimsel çalışmalarında yol gösterici olmadığını, insanî ilişkilerde de rol modeli olduğunu anlattı. Prof. Dr. Mehmet Törenek, Okay'ın hocaları Tanpınar'ın sanat adamı, Mehmet Kaplan'ın bilim adamı olduğuna vurgu yapan Törenek, Orhan Okay'ınsa gönül adamı olduğuna dikkat çekti. Doç. Dr. Yılmaz Daşçıoğlu onun muhatabını yüceltmesinin ve daima gözünün içine bakarak konuşmasının ayrıcalığını anlattı. Konuşanların ortak görüşü, Orhan Hoca'nın bu insanî yönleriydi. adını oğullarına verdiler İkinci oturumu yöneten Prof. Dr. Mehmet Tekin de Hoca'nın adını oğluna verdiğini söyledi. Yazar Mehmet Doğan ise hocasının ilk kitabındaki 'Sanat ve Hayat' başlıklı yazısından bir bölüm okudu. Doğan, bu yazıda ifade ettiği gibi Hoca'nın hayata koşanlardan olduğunu söyledi. Prof. Dr. Âlim Kahraman Prof. Dr. Kenan Erdoğan, Prof. Dr. Dilaver Düzgün, Yard. Doç. Dr. Sezai Çoşkun da Okay hakkındaki görüşlerini dile getirdi. Programın düzenleyicilerinden Yard. Doç. Dr. Betül Coşkun, konuşmasında, eşi hasta olmasına rağmen geldiği için Orhan Okay Hoca'ya teşekkür etti ve "Bilim öğrenme, ahlaklanma sürecidir. Ben merkezli algıların yoğun olduğu bir ortamda öğrencilerin elinden tutmak bir ayrıcalıktır. Orhan Hoca, hepimize araştırmalarında yol gösterici oldu." dedi. Neredeyse felsefeci olacaktı "Hayatımda unutamayacağım bu saatleri bana yaşattığı için Fatih Üniversitesi'ne teşekkür ediyorum." diyen Orhan Okay, edebiyat okumasının hikâyesini şöyle anlattı: "Dünyaya bir daha gelsem yine edebiyat öğretmeni olmak isterdim. Lisede kaydımı felsefe bölümüne yaptırdım. Bir gün Kadıköy İskelesi'nde lise hocam Behice Kaplan ile karşılaşana kadar felsefe tahsili yapıyordum. Behice Hoca'nın yanında eşi Mehmet Kaplan ve başka öğretmen arkadaşları vardı. Eşine, 'Orhan idealist bir genç, felsefe okuyor, hoca olarak tayin edilebilecek mi?' diye sordu. O gün, orada, Kadıköy İskelesi'nin üst katındaki çaycıdaki heyet tarafından, yeni açılan Yatılı Yüksek Öğretmen Okulu'na kayıt yaptırmam kararlaştırıldı. 'Bu okulda yatılı okunduğu için mecburi hizmet olur ve öğretmen olur' denildi. Bitirince Artvin'e tayinim çıktı. Öğretmenlik yaparken, Erzurum'da açılan Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin kurucusu Mehmet Kaplan'dan bir mektup aldım. Kaplan hocamdan asistanlık teklifi almasaydım çok sevdiğim öğretmenliğe devam ederdim. Ama kader beni akademik çalışmalara yönlendirdi ve şimdi buradayım."
05 Mayıs 2012 18:16
DİĞER HABERLER