Kimi için anne, kimi için evlat kimi için kardeş , kimi için de belki bir eş.Listeyi uzatmak mümkün ama değişmeyen bir gerçek var ise o da dünyanın onlar olmadan güzel olamayacağı.Kadınlar… Değerleri anlatılamayacak kadar büyük, yoklukları yüreklerde derin yara…
Dünyanın dört bir yanında kadınlar türlü türlü şiddete maruz kalıyor.Türkiye için bu tablo daha da vahim.Verilere göre, 2017’de 409, 2018’de 440, 2019 yılında ise 474 kadın erkekler tarafından ekonomik sıkıntı, boşanmak istemesi ya da barışma isteğini reddetmesi gibi nedenlerle öldürüldü.
Bu istatistiklere dahil olmayan cinayetler de var tabi.
15 Temmuz Darbe Teşebbüsünün ardından yapılan hukuksuzluklar, işkenceler, cezaevlerinde ilaçlarının verilmemesi gibi olaylar neticesinde 85 kadın hayatını kaybetti. Dile kolay… Tam 85 can… Kimi anne olmayı bekliyordu, kimi de evladının yolunu gözlüyordu.Kimi de üzerine yapışan iftira gömleğini çıkarmaya çalışıyor kimi de yüreğinde dert biriktiriyordu.
Yine bu süreçte 48 çocuk(0-18) yaş arası hayatını kaybederken, 33 anne ise evlatlarını(0-18 yaş) toprağa verdi.
85 sayısı
bitenhayatlar.com'un kendi çabalarıyla tespit edebildiği sayı.Gerçekte bu rakamın daha yüksek olduğu kesin.Kesin olduğu kadarda yürek dağlayıcı.
Cadı avının kurbanı olanlardan hepsinin ayrı hazin bir öyküsü var.Biz ise onların anısına sadece birkaç tanesinin hikayesini anlatacağız.
Halime Gülsu zulme uğrayan kadınlardan biriydi.15 Temmuz sonrası cadı avının kurbanı olmuştu. İngilizce öğretmeniydi. Yardımseverdi ve derdi olanla oturup dertlenirdi. Mazlumlara yardım etmenin bir gün suç olacağını nereden bilebilirdi ki… Dünyadaki insanların bu kadar kötü olabileceği belki de hiç aklından gelmemişti. Halime öğretmen ve arkadaşları 20 Şubat 2018’de ihtiyaç sahipleri için içli köfte yaparken gözaltına alındı, daha sonra da tutuklandı.
Suçu yardıma muhtaç olanlara el uzatmaktı. Sancılı hapishane günleri başladı Halime öğretmen için, zira Gülsu sistemik lupus eritematozus hastası idi. Tüm ısrar ve isteklerine rağmen ilaçları verilmedi. Bu sebeple cezaevinde 2 defa komaya girdi ve dili boğazına kaçtı. Pek çok yetkiliye ilaçlarını alabilmesi için mektup yazdı ancak hiç birine cevap alamadı.Hatta yazdığı son mektubunda Gülsu ;
“Hastalığım (sistemik LUPUS) son derece ölümcül. İlaçlarım verilmiyor. Gardiyanlar yalan söylediğimi düşünüyor ve beni azarlıyorlar. Cezaevi kuralları gereği revire çıkmak için defalarca sayısını dahi hatırlayamadığım ve üzerine ‘Acil’ ibaresi düştüğüm dilekçelerime cevap verilmedi ve revire de götürülmedim”
İfadelerini kullanmıştı. Halime Gülsu göz göre ölüme sürüklendi. Doktor raporlarına rağmen ilaçları verilmeyen ve hastaneye sevk edilmeyen Gülsu, 28 Nisan 2018’de cezaevinde hayata gözlerini yumdu.
Bir başka kadın ise Hamide Şenyurt.
Şenyurt işini çok seven bir anaokulu öğretmeniydi. Mesleğine ve öğrencilerine yürekten bağlı, heyecanlı bir öğretmendi. Ta ki 15 Temmuz’un kurbanı olana kadar. Çok büyük istekleri yoktu hayattan tek isteği iyi bir öğretmen iyi de bir anne olmaktı.
Anne olacaktı ancak onun için bu süreç çok sancılı geçmişti. Tam 8 defa düşük yapmıştı. Sonuncu bebeği anne karnına tutunmayı başarmıştı.Bu sefer anne olacaktı. Hatta öyle ki minik yavrusunun patiklerini bile hazırlamıştı. Ancak onu çok ağır bir imtihan bekliyordu. Doğumuna kısa bir süre kala KHK ile mesleğinden ihraç edildi Hamide öğretmen. Yaşadığı üzüntü neticesinde önce bebeğini kaybetti. Bebeğinin cenazesinde “cennette buluşuruz yavrum” diye gözyaşları döktü. Yüreği kaldıramadı bu iki acıyı. Kanser hastalığına yakalandı. Yürüyemez haldeyken polisler gözaltına aldı. Ancak hastalığının son evresinde olduğu için serbest bırakıldı. İki hafta sonra ise Hamide öğretmen hayata gözlerini yumdu. Geriye hayalleri, umutları bir çiftte bebek ayakkabısı kaldı.
Havva Civelek. Görüş yolunda hayatını kaybeden çileli bir anne.
Kırıkkale Keskin cezaevinde bulunan oğlu Enes Evren Civelek’i ziyarete gidiyorlardı. Her görüşte Düzce’den Kırıkkale’ye gitmek ailece çok zor oluyordu. Ancak ana yüreği evladını görmeden yapamazdı isterse evladı dünyanın diğer ucunda bile olsaydı.
Defalarca başvurmalarına rağmen memleketleri Düzce Cezaevine sevk edilme talebi bakanlık tarafından bir türlü kabul edilmemişti. Kader hükmünü yine bir cezaevi görüşü yolunda vermişti.Ailece trafik kazası geçirdiler. Havva Civelek(58), çok sevdiği torunları Betül (3) ve Naime Civelek (8) ile Emin Balıkçı hayatını kaybetti. Enes Evren Civelek, gözünün nuru evlatları, annesi ve kayınpederinin canazesine elleri kelepçeli getirildi.Ağır imtihana maruz kalan , kazada iki evladını kaybeden ve kazadan yaralı kurtulan Hatice Civelek tarihe geçecek şu cümleleri kurmuştu. “Ben, evlatlarını, babasını, işini, sağlığını kaybetmiş bir insan olarak sizden yardım istiyorum. Hayattaki tek dayanağım olan (ki eşim için de aynısı söz konusu) eşime çok ihtiyacım var. Evlatlarının cenazelerinde bir arada olamayan, birbirine sarılıp ağlayamayan bizler gerçek manada zor günler geçiriyoruz. “ ifadeleri vicdanı olanların yüreğine bir hançer gibi saplanmıştı.
Acının, gözyaşının bir diğer adı Hicran Dalga’ydı.
O da diğer mağdur yakınları gibi suçsuz yere cezaevinde yatan eşini ziyarete gidiyordu. Hatay’dan yola çıkmışlardı. Nerden bilebilirdi ki bu çileli dünya hayatında kendisinin son yolculuğu olacağını…Dalga’nın içinde bulunduğu araç Sivas Sarkışla’da trafik kazası geçirdi. Kazada vefat eden sadece Hicran Dalga değildi elbette. Abisi ve 3 yeğenini de kaybetti.
Acı haber cezaevindeki baba Lütfü Dalgaya tez ulaşmıştı. Eşiyle birlikte 5 akrabasını kaybeden baba Lütfü Dalga’ya cezaevi dar geliyordu. Nasıl gelmezdi ki? Cezaevi yönetimi gürültü yaptığı gerekçesiyle acılı babayı hücreye kapattı. Daha sonra eşinin cenazesine hücreden çıkartılıp elleri kelepçeli bir şekilde getirildi. Minik kızı artık hem annesiz hem de babasız kalmıştı. Acılı baba cenaze töreninde “Artık sabretmek için bir sebebim yok” diyerek yürekleri dağlamıştı.
Nereden ödenirdi ki annelerin hakkı ödenmezdi tabi. Zira cennet onların ayakları altındaydı. O annelerden biriydi Firdevs Karabekmez. Yıllardır gözünden sakındığı evladı haksızlığa uğramış ve cadı avı kurbanı olmuştu. Adıyaman Cezaevine eşiyle birlikte evlatlarınız ziyaret etmek için yola çıkmışlardı. Heyhat ne yazık ki evlatlarını son bir defa olsun göremediler. Geçirdikleri trafik kazasında Anne Firdevs Karabekmez hayatını kaybetti. Yaralanan baba ise eşinin vefat ettiğini duyunca olanlara daha fazla dayanamadı o da hakka yürüdü.
Hayırsever bir esnafın eşiydi Hatice Gündebahar.
Eşi ise Aydın’da bir kırtasiye dükkanı işletiyordu.15 Temmuz’un ardından cadı avından Gündebahar ailesi de nasibini almıştı. Eşi tutuklanmış hayatın ağır yükü Hatice ablanın omuzlarına kalmıştı. Eşinin tutuklanmasının ardından dükkanlarını bir müddet daha işletmeye çalıştı ama olmadı. Hayat yükü ağır geldi ona ve dayanamadı refikayı hayatının başına gelenlere. Evde kimsenin olmadığı bir sırada tavana asılı bir iple intihar ederek hayatına son verdi.
İlkay Mutlu, 38 yaşında işini çok seven bir öğretmendi. Hem kendisi hem de eşi KHK’ların kurbanı oldu mesleklerinden atıldı. İlkay Hoca’ya yaşadıkları çok ağır gelmişti çünkü suçlu değildi ve bunu kimseye anlatamıyordu. Kanser hastalığına yakalandı. 30 Ağustos 2018’de hayata gözlerini yumdu. Asıl olanlar bundan sonra oldu. Onu görevden ihraç edenler vefatından sonra “pardon siz suçsuzmuşsunuz” diyerek görevine iade etti ama her şey için çok geçti.Bir hesap daha Mahkeme-i Kübra’ya kaldı.
Bir başka masum, hayatının baharında, henüz 30 yaşında. Kur’an hafızı. Adı Nesrin Gençosman. Cadı avı onu Ordu’da yakaladı. Tutuklandıktan 41 gün sonra cezaevinin sağlıksız koşullarında zatürre mikrobuna yakalandı. Cezaevi yönetimi Gençosman’ın rahatsızlığını dikkate almayarak geçiştirdi. İlaçları verilmeyince de komaya girerek daha ilk mahkemesine çıkamadan hayatını kaybetti.
Eğer mahkemeye çıkabilseydi suçsuz olduğunu anlatmaya çalışacaktı ama olmadı. Nesrin Gençosman’ın küçük yaşlardan beri hafız olduğunu belirten bir yakını onu şöyle tanımlamıştı: ”Tek işi Kur’ân öğretmekti. Melek gibi bir insandı. Onu tanıdığım 15 yıl boyunca hiç kimseyi incittiğini görmedim. Şimdi hakikaten de melek oldu… Birisine bağırdığını, sesini yükselttiğini hiç duymadım. Etrafında bulunan maddî durumu kötü öğrencilere yardımcı olur, soğuk kış günlerinde onların mont-pardesü almasına yardım ederdi. Acımız, yüreğimizdeki yangın çok büyük. “
Ve pek çok kişinin yakından tanıdığı Maden ailesi. 36 yaşındaydı ve anaokulu öğretmeniydi. Türkiye’deki zulüm onlar için hayatı artık yaşanılmaz hale getirmişti. Sonunda her ne kadar zor olsa da ailecek çok sevdikleri vatanlarını terk etmeye karar verdiler. Ama bu onların da son yolculuğu oldu. Anne Nur Maden, Fizik Öğretmeni Baba Hüseyin Maden, Nadire (13) Nur (10) isimli iki kızı ve Feridun (7) isimli bir oğlu bindikleri teknenin alabora olması neticesinde Ege denizinde hayatını kaybetti.
Bir aile yok oldu. Maden ailesinin çocuklarının cansız bedenleri Midilli Adası’nın Lesvos Plajı’na vurdu. Aylan Bebek için günlerce konuşan kamuoyu Maden ailesi için adeta suspus oldu.
Öldükten sonra bile örnek olan bir yaşamdı onunkisi.Tayland asıllı Rana Öztürk.Eşinin suçsuz yere aylarca hapishanede kalmasını gururuna yediremedi. Kalp krizi geçiren, 3 çocuk annesi genç kadın, hayatını kaybetti. Öztürk yaşarken olduğu gibi öldükten sonra da insanlığa umut oldu. Tıpkı diğer haksızlığa uğrayanlar gibi. Öztürk’ün ailesi kızının organlarını nakil bekleyenlere bağışladı.
Denizli’den gelen öyle bir haber vardı ki dinleyenler için kurşundan ağırdı. 15 Temmuz sonrası yüzbinlerce insan gibi’ın da hayatı karamıştı. Seher hanım eşinden boşanmış ve 17 yaşındaki Serebral Palsi hastası oğlu Eyüp Öztürk ile birlikte yaşıyordu. Anne Seher Baş ile oğlunun, engelli maaşı ile belediyeler ve komşulardan gelen yardımlarla geçinmeye çalışıyordu. Oğlunun durumu ve uğradığı toplumsal linç hayatı onun için yaşanılmaz bir noktaya getirmişti. Baş sık sık komşularına, “Oğlumu da öldürüp intihar edeceğim” diyordu.Toplum her zamanki gibi bu feryada da duyarsız kalmıştı. Anne Baş av tüfeğiyle önce engelli oğlu Eyüp Öztürk’e doğrulttu ve kafasına ateş ederek öldürdü , ardından yine aynı tüfekle kendini başından vurarak intihar etti.
Genç bir anne Tuğba Erdoğan. Henüz yeni doğum yapmıştı. KHK mağduru eşinin cezaevinden çıkacağı günü hasretle bekliyoru. Ama olmadı. Erdoğan Yozgat’ın Sorgun ilçesinde geçirdiği kazada hayatını kaybetti.2 aylık bebeğine doyamadan bu dünyadan göçüp gitti. Eşi Mehmet Reşit Doğan Sincan Cezaevi çıkışında eşi ve çocuğunun kendini beklediğini düşünüyordu. Talihsiz baba tahliye olduğuna daha sevinemeden aldığı acı haberle yıkıldı.
Bir başka masum Zeynep Binen. Diyarbakır’da tıbbi sekreter olarak çalışırken 675 sayılı KHK ile mesleğinden ihraç edildi. Binen, altı aylık hamile iken yaşadığı üzüntü ve stres sonucunda geçirdiği beyin kanaması sebebiyle karnındaki bebeği ile birlikte vefat etmişti.
Hatice Akçabay sürecin yok ettiği bir ailenin bireyi. 15 Temmuz’dan on binlerce öğretmen gibi onun ve eşi Murat Akçabay’ında hayatı altüst oldu. Hizmet Hareketi’yle bağlantıları nedeniyle haklarında arama kaydı çıkartılınca 23 ay saklanmak zorunda kaldılar. Endişeleri ikisinin de tutuklanıp, üç çocuklarının ortada kalmasıydı. 18 Temmuz 2018 gece yarısı Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a geçmeye çalışırken botları alabora oldu. Hatice Akçabay(36), ve üç oğlu Ahmet Esat(6), Mesut(5), Bekir Aras(1) Meriç’in sularında can verdi. Aileden geriye sadece baba Murat Akçabay kaldı.
Meriç nehrinin soğuk sularında bindikleri botun batması sonucu hayatını kaybeden 28 yaşındaki Aslı Doğan ile ailesi(Fahrettin Doğan (30) çocukları İbrahim Selim Doğan (2,5)), aynı botta bulunan Ayşe Abdürrezzak ve ailesi(Halil Münir (3) ve Abdülkadir Enes’e (11)),Atina’da yaşadıklarına dayanamayan ve hayatını kaybeden Esma Uludağ, eski hakim olan eşinin hapiste olmasına dayanamayıp İstanbul Başaksehir’de 9. kattaki evinden atlayarak intihar eden Adalet Betül Çavdır, strese bağlı aort damarının yırtılması sonucu hayatını kaybeden Emniyet Müdürü Hayati Akça’nın eşi Ayşegül Akça, tutuklu iki evladına hasret giden eski Milli Güreşçi Sebahattin Kasap’ın annesi Fatime Kasap, tutuklu damadını cezaevinde ziyaret ettikten sonra çıkışta karşıya geçmek isterken kamyon çarpması neticesinde vefat eden Hatice Atasever…Mazlumlar listesi maalesef uzayıp gidiyor.
Biten Hayatlar ekibi olarak daha buraya yazamadığımız pek çok hikaye var. Yazarken boğazımızı düğüm düğüm yapan bazı ayrıntılara girmeye ise yüreğimiz dayanamadı. Bu vesileyle uğradıkları haksızlıklar,baskılar,işkenceler ve zulümler sebebiyle hayatını kaybeden kadınları Dünya Kadınlar Gününde rahmetle ve saygıyla anıyoruz.