Can Dündar hakkında takipsizlik verildi

İSTANBUL (CİHAN)- 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürütürken görevden alınan savcı Celal Kara ile yaptığı röportajlarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'a takipsizlik verildi. Kararda ifade özgürlüğü ve halkın gerçekleri öğrenmesinin demokratik toplumun olmazsa olmaz koşulu olduğu vurgulandı. Basının denetim, uyarma, eleştiri ve gerçekleri açıklamasının doğal görevi olduğu kaydedildi.

Can Dündar hakkında açılan soruşturma kapsamında savcı Umut Tepe, takipsizlik kararı verdi. Kararda, Edoğan'ın avukatı Ahmet Özel'in Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan "1 numara Erdoğan'dı", "Yolsuzluğa yol oldular", Odama Giren çıkanı izlediler", "Bakan çocukları süt dökmüş kedi gibiydi", "Fethullahçı değil mi" ve "7 konuşmada Erdoğan'ın adı geçiyor" başlıklı manşetten verilen yazı dizilerinde müvekkilinin kişilik haklarının ihlal edildiğini, hakaret ve iftira suçunun işlendiğini iddia ettiği hatırlatıldı.

Dündar'ın ifadesinde röportajlarda herhangi bir yorumda bulunmadığını, hakaret ve iftira kastının bulunmadığını söylediği kaydedildi. Dündar, savcı Kara'nın ifadeleri doğrultusunda yapılan yazı dizisi olduğunu belirtti. Bir döneme damga vuran 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasını yürütürken dosyası elinden alınan savcının, söyleyeceklerinin öneminin büyük olduğunu vurgulayan Dündar, gazeteciye düşenin bunları gizlemek değil, toplumla paylaşmak olduğunu kaydetti.

Savcı, AİHS maddesi ve AİHM'nin birçok kararında ifade özgürlüğünün demokratik toplumun asli temellerinden biri olduğunun ifade edildiğini kaydetti. Savcı Tepe, AİHM'nin örnek bir kararında, bir gazetecinin bir başkasının ileri sürdüğü iddianın yayılmasına ceza verilmesinin basının kamu yararına konuların tartışılmasına katkısını engelleyeceğini belirttiğini hatırlattı.

İfade özgürlüğü ve halkın gerçekleri öğrenme hakkının demokratik toplumun olmazsa olmaz koşulu olduğunu kaydeden savcı, kişilerin tanınmışlık veya medyada yer alışları dikkate alınarak içinde yer aldığı olayların haber yapılmasının hukuka aykırı kabul edilmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Bu nitelikteki kişilerin diğer vatandaşlardan farklı olarak toplumun gözü önünde yaşanan hayat içerisinde yer aldıklarını kaydeden savcı, bu kişilerin konumları itibariyle yaşantı, söz ve davranışlarının toplumda merak ve öğrenme isteği uyanması sonucunu doğurduğunu, kamu merakını aydınlatmanın da basına yüklenen görev olduğunu belirtti.

Şikayete konu olan röportajın doğrudan veya dolaylı olarak müştekiye yönelik aşağılama amacıyla haberleştirilmediğini ifade eden savcı, röportajın Celal Kara'nın aktarımından ibaret olduğunu, bu aktarımda ise küçültücü ve hakaret içeren bir sözün bulunmadığını vurguladı.

İftira suçlaması yönünden, iftiraya uğradığını belirten kişi hakkında soruşturma veya dava açılması ya da idari bir yaptırım yapılmasını sağlamak amacıyla hareket edilmesi gerektiğini ifade eden savcı, ayrıca hakkında isnatta bulunulan kişinin bu suçu işlemediğinin bilinmesi gerektiğini de söyledi. Savcı, Yargıtay kararlarında da gündemde olan olaylarla ilgili yorum ve haber yapan kişilerin ne şekilde iftira kastı ile hareket ettiğinin belirlenmesi gerektiğinin anlatıldığını belirtti. Bu kapsamda yapılan haberlerde değinilen hususların hukuka aykırı isnat olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını ve iftira suçunu oluşturmadığını vurguladı.

İfade özgürlüğünün sadece iyi karşılanan veya rahatsız edici bulunmayan bilgi ve fikirler için değil aynı zamanda saldırgan bulunan, sarsıcı etki oluşturan veya rahatsız edici türdeki bilgi ve fikirler için de geçerli olduğu kaydedildi. Bunların demokratik toplumun vazgeçilmez özelliği olan çoğulculuğun, açık fikirliliğin ve hoşgörünün gereği olduğu işaret edilen kararda, ifade özgürlüğünün de bir dizi sınırlamaya tabi olduğu hatırlatıldı. Basın için de bunun geçerli olduğu ifade edilen kararda, kamu yararını ilgilendiren bilgi ve fikirlerin açıklanmasının basının görevi olduğu kaydedildi.

Basının toplumu ilgilendiren olaylarda haber verme hakkı bulunduğu hatırlatılan kararda, denetim, uyarma, eleştiri ve gerçekleri açıklamanın basının doğal ödevleri arasında bulunduğu, demokratik yaşamın gelişmesinde, ulusal birliğin sağlanmasında, kamuoyunun sağlıklı bir şekilde oluşmasında, sosyal ve siyasal ilerlemede basının çok önemli fonksiyonu olduğu belirtildi.

Savcı kararında, şikayete konu yazının sadece aktarımdan ibaret olduğunu, gazetecinin kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla gazetecilik görevini yaptığını, herhangi bir yorum yapmadan sorular sorduğunu, soru sorarken de herhangi bir kişiyi hedef almadan sorduğunu, cevapların da bir iddia olarak doğrudan yayınlandığının anlaşıldığını vurguladı.

Savcı, AİHM'nin örnek bir kararında, "Bir gazetecinin bir başkasının ifadelerinin yayılmasına yardım ettiği gerekçesiyle cezalandırılmasının basının kamu yararına olan konuların tartışılmasına katkıda bulunmasını engelleyeceğini, bu nedenle çok güçlü sebepler olmadıkça böyle bir yola başvurulmaması gerektiğine." işaret edildiğini hatırlattı.

Savcı Tepe, söz konusu haberin düşünce açıklama, bilgi verme sınırları içerisinde kaldığını belirtti. Savı kararında, "Söz konusu röportajın yapılmasında gazetecinin uzun zamandır gündemde olan ve tüm kamuoyunun yakından takip ettiği soruşturmalar ve onun neticesinde çıkan olaylar kapsamında olduğu değerlendirildiğinde, gazetecinin bu olayların doğrudan ve dolaylı muhattabı olan bir Cumhuriyet savcısının değerlendirmelerini ve görevi sırasında yaşadığı olayları haberleştirerek aktarmasının gazetecilik görevi olduğu ve basın özgürlüğü kapsamında bunun haberleştirilmesinin suç sayılamayacağı, gazetecinin gazetecilik görevinin engellenmesinin basına tanınan hakların engellenmesine yol açacağı, aksi taktirde kamunun gözü kulağı olan basının hiçbir şekilde ödevlerini yerine getiremeyeceğinin anlaşıldığı." dedi.

Cevap ve düzeltme hakkının da mümkün olduğunu hatırlatan savcı, atılı suçların oluşmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi.



CİHAN
05 Mart 2015 17:14
DİĞER HABERLER