Can Dündar 'ihanet' suçlamasına cevap verdi

Can Dündar 'ihanet' suçlamasına cevap verdi
Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, MİT TIR’larındaki silahların görüntüsünü yayınladıkları için ‘ihanet’ ile suçlanmalarına tepki gösterdi: “Bütün o ‘Yasaklayın, tutuklayın’ hezeyanları, suçluların telaşının işareti. Korkutarak yıldırabileceklerini zannettiler. Halkın yanında saf tutarak korkmadan yazacağız.”

MİT TIR’larındaki silahların görüntülerini yayınladığı için hakkında ‘terör’ soruşturması başlatılan Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, hükümet medyasındaki ‘ihanet’ haberlerine tepki gösterdi. Ortada bir suç olduğunu ancak suçlunun kendilerinin olmadığını vurgulayan Dündar, “Suçüstü yakalanmış bir uluslararası savaş suçuna kılıf uydurmak için çırpındılar adeta.” dedi. Dündar, kendilerini korkutarak yıldıramayacaklarının da altını çizdi ve ekledi: “Vatana ihanet suçlamalarına rağmen, her zaman hakikatin peşinde, gerçeğin safında olacağız; devletin değil, halkın yanında saf tutarak korkmadan yazacağız.”

Can Dündar’ın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “İhanetin ilacı yok” sözlerine ve bunu manşetlerine taşıyan gazetelere kendi köşesi üzerinden verdiği cevap özetle şöyle:

TIR’LARDAKİ SİLAHLARI GÖRMEZDEN GELİYORLAR

 Kin kusan, ‘ihanet’ başlıklarıyla çıktı dünkü yandaş gazeteler; sözbirliği ederek. Suçüstü yakalanmış bir uluslararası savaş suçuna kılıf uydurmak için çırpındılar adeta. TIR’lardaki silah görüntülerini görmezden geldi hepsi. Bazısı ‘kurgu’ dedi. Kimisi, ‘Doğru, ama göstermek suç’ diye geveledi. Ve dün, Başbakan Davutoğlu, hepsinin örtmeye çalıştığı suçu kürsüde itiraf etti.

‘SUSTURUN’ HEZEYANLARI, SUÇLULARIN TELAŞININ İŞARETİ

Anlaşıldı ki ortada bir suç var; ama suçlusu biz değiliz: Bir devletin kolluk güçlerini birbiriyle çatışma noktasına getiren o gizli dümeni çevirendir suçlu. Birbirine ‘paralel’ iki devlet oluşturup birinin güçlerini diğerininkine silah çeker hale getirenlerdir. Komşudaki kanlı dalaşa taraf olup silah gönderenlerdir. Bu ülkeyi ve halkını, savaşın hedefi haline getirenlerdir. Meclis’e, halkına, medyaya, dünyaya yalan söyleyenlerdir. Dünkü manşetler, demeçler, bütün o “Yasaklayın, susturun, tutuklayın” hezeyanları, suçluların telaşının işareti. Önceki günkü Cumhuriyet’in haberinin yarattığı uluslararası çaptaki infialden, bu boyutta bir suçun cezasız kalamayacağını gördüler. Kendilerini bekleyen yargılamanın, ulusal sınırları aşacağını hissettiler. Yine korkutarak yıldırabileceklerini zannettiler. Bu kez karşılarında korkuyla susmuş bir medya değil, çok kalabalık ve güçlü bir cephe gördüler. Bu telaş, onun telaşı. ‘Gidiyoruz, sonumuz fena’nın telaşı.

GAZETECİNİN GÖREVİ, HALKIN YANINDA DURMAKTIR

 Bize gelince; gazeteci olarak görevimiz, bir parti devletinin bilmediğimiz ‘âli çıkarları’nı savunmak değil, savaş batağına sürüklenen bir halkın yanında durmaktır, onun bilme hakkını savunmaktır. ‘Vatana ihanet’ suçlamalarına rağmen, her zaman hakikatin peşinde, gerçeğin safında olacağız; devletin değil, halkın yanında saf tutarak korkmadan yazacağız. Büyük Usta’nın her daim kulağımızda küpe dizelerini bugüne tercüme ederek söyler isek: ‘Ayakkabı kutularınızın içindekilerse vatan; makam arabalarınız, görkemli saraylarınız, sıfırladığınız dolarlarınızsa vatan; TIR’lardaki silahlarınız, bitmeyen yalanlarınız, doymadığınız talanlarınızsa… Bilin ki biz, bunlar tarih olana dek, vatan hainliğine devam edeceğiz."

TWİTTER'DAN PAYLAŞTI


01 Haziran 2015 06:00
DİĞER HABERLER