29 Aralık 2020’de Ankara’da güvenlik kameralarının bulunduğu bir ortamda kaçırıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Hüseyin Galip Küçüközyiğit’in 259 gün sonra Sincan Cezaevi’nde ortaya çıkarılmasını değerlendiren gazeteci Can Dündar, ‘‘Devlet, devlet olma vasfını da kaybetti; hukuktan biraz daha uzaklaşarak, korkuyla yönetmeye çalışarak, güveni ayaklar altına alarak “Ben devlet değilim, mafyayım” diye bağırdı adeta.’’ ifadelerini kullandı.
Gazeteci Can Dündar, Ankara’da 259 gün önce kaçırılan ve 3 gün önce Sincan Cezaevi’nde olduğu bilgisi ailesine verilen KHK’lı Hüseyin Galip Küçüközyiğit konusunda kayıp olmadığını bildikleri için AKP hükümetinin başından beri sustuğunu söyledi. Kızı Nursena Küçüközyiğit’in ‘Babam yaşıyor’ diye tweet attığını ve babasının cezaevinde olmasına sevindiğine işaret eden Can Dündar, ‘‘Çaresizliği düşünün; babanız cezaevinde diye seviniyorsunuz. Kayıp çocuklarının hiç değilse kemiklerini isteyen Cumartesi Anneleri’ni düşününce “hiç değilse öldürmemişler” diye seviniyor insan.’’ dedi.
Can Dündar açıklaması şöyle:
‘‘HİÇ DEĞİLSE ÖLDÜRMEMİŞLER” DİYE SEVİNİYOR İNSAN’’‘‘Hüseyin Galip Küçüközyiğit, 29 Aralık’ta kayboldu. 9 ay sonra dün cezaevinde “bulundu”. “Bulundu”yu tırnak içinde kullanıyorum. Aylardır kayıp babası için kampanya yapıp ısrarla akıbetini soran kızı Nursena, sonunda dün “Babam yaşıyor” diye tweet attı. Başından beri konunun takipçisi olan HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da eski Başbakanlık raportörünün dün akşam Sincan Cezaevi’ne getirildiğini duyurdu. Çaresizliği düşünün; babanız cezaevinde diye seviniyorsunuz. Kayıp çocuklarının hiç değilse kemiklerini isteyen Cumartesi Anneleri’ni düşününce “hiç değilse öldürmemişler” diye seviniyor insan.
‘‘KÜÇÜKÖZYİĞİT DEVLET ELİYLE KAÇIRILDI’’Başından beri bu konuda ısrarla sustu hükümet. Kızının çığlıkları, buzdan bir umursamazlığa çarptı. Ortada bir kayıp yokmuş gibi yaptılar. Çünkü kayıp olmadığını biliyorlardı. Çünkü devlet eliyle kaçırılmıştı Küçüközyiğit… Son dönemde sıkça yaptıkları gibi yürürken yanına sinsice yaklaşmış ve kalleşçe kaçırıp bilinmeyen bir yere götürmüşlerdi. Kaçırıldıkları yerde neler olduğunu ancak bırakıldıktan sonraki fotoğraflarından anlayabilmiştik; yüzlerindeki korku ifadesinden, ya da ellerindeki morluklardan… Belki konuşup anlatmak isterlerdi, ancak belli ki tehdit edilmişlerdi: Konuşurlarsa başlarına iş açılırdı; sadece kendi başlarına olsa iyi; aileleri de güvende olmazdı. Bu tehdit karşısında bağlanmayacak dil var mıdır?
‘‘BEN DEVLET DEĞİLİM, MAFYAYIM DİYE BAĞIRDI’’Sonuçta devlet kaybetti. Bunu sözcüğün iki anlamında da söylüyorum. Hüseyin Galip Küçüközyiğit’i devlet kaybetti. Ne yaptıysa yaptı, bir cezaevine bıraktı. Ama devlet, devlet olma vasfını da kaybetti; hukuktan biraz daha uzaklaşarak, korkuyla yönetmeye çalışarak, güveni ayaklar altına alarak… “Ben devlet değilim, mafyayım” diye bağırdı adeta… Duyduk bu sesi; gereğini yapacağız, andolsun’’