Yöneylem Araştırma Genel Koordinatörü Derya Kömürcü, Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarla AKP ya da AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklemekten vazgeçen seçmenleri mercek altına aldı.
Yöneylem Araştırma Genel Koordinatörü Derya Kömürcü, AKP ya da AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklemekten vazgeçen seçmenlerle ilgili değelendirmelerde bulundu. Kömürcü, "Geçmişte bu iktidarı tutkuyla desteklemiş bazı seçmenler Erdoğan’ın vaat ettiği şeyi başaramadığını ve artık miadını doldurduğunu düşünüyor. Türkiye’nin kötü yönetildiğine inanıyor ve bundan Erdoğan’ı sorumlu tutuyor" yorumunu yaptı.
Kömürcü'nün sosyal medya paylaşımları şu şekilde:
1) "Bugün AKP ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı desteklemekten vazgeçen seçmenlerin önemli bir kısmı, ekonomideki kriz nedeniyle ya da daha doğru bir ifadeyle ekonomik krizin kendi yaşamları üzerinde yarattığı tahribata gösterdikleri tepki nedeniyle oy tercihlerini değiştirmiş durumda.
2) Artık iktidarı desteklememelerinin nedeni, Erdoğan’ın ideolojisi, toplum tahayyülü, yönetim biçimi, tek adam rejimi, demokrasi açığı, adaletsizlik, hukuk devletindeki erozyon, eğitim ve sağlık sisteminin çökmesi, mafya-siyaset ilişkileri, yolsuzluk, adam kayırmacılık vb. değil.
3) Sorun, ekonominin kötü yönetiliyor olması. Tam da bu yüzden, bugün artık Erdoğan’ın tercihlerinin bir sonucu olarak yaşadıkları hayata isyan edip “Erdoğan’a asla oy vermem” diyorlar.
4) Ancak yarın hayatlarını iyileştireceğine inandıkları Erdoğan benzeri yeni bir lidere oy vermemeleri hiçbir neden yok. Belki insan hakları, demokrasi, hukuk devleti vb. değerler bağlamında Erdoğan’dan daha da geri bir noktadaki bir yeni liderin neferleri haline gelebilirler.
5) AKP ve Erdoğan’a oy vermekten vazgeçen seçmenler içinde ikinci ve hiç de küçük olmayan bir küme, sadece ekonomik kriz ve bu krizin hayatlarına olumsuz yansımasına bakarak değiştirmiyor oy tercihini. Bu seçmen kümesi, ekonomik durumun ötesinde bir hayal kırıklığı yaşıyor.
6) Geçmişte bu iktidarı tutkuyla desteklemiş bazı seçmenler Erdoğan’ın vaat ettiği şeyi başaramadığını ve artık miadını doldurduğunu düşünüyor. Türkiye’nin kötü yönetildiğine inanıyor ve bundan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sorumlu tutuyor.
7) Ancak buradaki temel eleştiri Erdoğan’ın yürüttüğü siyaset, liderlik tarzı, yönetim şekli ve yöntemlerine yönelik değil, artık bunların hakkını veremiyor olmasıyla ilgili. Aynı yöntemleri Erdoğan’dan daha iyi uygulayacağına inandıkları bir tek adama kolaylıkla oy verebilirler.
8) Üçüncü bir nokta olarak, ne zaman ekonomik kriz derinleşse, işsizlik artsa, geçim sıkıntısı baş gösterse vatandaşları ortak bir düşmana doğru kanalize etmenin kolaylaştığını görürüz. Yabancı/öteki düşmanlığı artar, aşırı sağın yükselmesine müsait bir ortam oluşur.
9) Bu ortamda normalde söylenmesi ayıp karşılanabilecek şeyler siyasetin konusu haline gelir. Toplumun sinir uçlarıyla oynamaya hevesli siyasetçiler ön plana çıkar. Siyasetin gündemi vatandaşın gerçek sorunlarından, yaratılmış, kurgulanmış ortak bir düşmana doğru yönlendirilebilir
10) Erdoğan’ın temel siyasal strateji olarak belirlediği kutuplaştırma siyaseti altında, seçimi kimin kazanacağından bağımsız olarak Türkiye toplumunun bir arada yaşama, ortak bir gelecek hayal etme, yeniden bir toplum olma konusunda ciddi handikapları olduğunu görmek gerekir.
11) Bu yüzden gücün tek elde toplanmayacağı, kontrol ve denge mekanizmalarıyla güçlendirilmiş daha katılımcı, daha çoğulcu bir yeni rejimin inşası en az seçimi kimin kazanacağı kadar önemli.
12) Dahası yeni iktidarın yozlaşmaması, geçmiş dönemin hatalarıyla yüzleşilmesi ve gerçek anlamda çoğulcu bir yönetim anlayışının yerleşmesi için sadece “Altılı muhalefet”in değil, üçüncü bir ittifakın da Meclis’te güçlü ve etkili bir biçimde bulunması hayati önemde görünüyor."