Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, son dönemde üçüncü dünyacı komplocu hastalığın yeniden nüksetmeye başladığını belirterek, "Muz kabuğuna basıp düşsek, bunu ya Amerikalılar ya da İngilizler yapmıştır! Gökten başımıza meteor taşı düşse, 'dış güçler bunu kasıtlı düşürmüştür' diyoruz." dedi.
Çelik, kendisine ait internet sitesinde yer alan 'Dış Güçler ve Onların Yerli İşbirlikçileri' başlıklı yazısında, Türkiye'deki her gelişmeyi 'dış güçler'e, 'üst akıl'a, 'faiz lobisine' ve 'yabancı istihbarat servislerine' bağlayan anlayışı eleştirdi. Komplocu üçüncü dünya hastalığının ülkede nüksetmeye başladığını ifade eden Çelik, "Dış güçler ve onların yerli işbirlikçilerine lanet okumaya devam edelim ama; onlara, istedikleri gibi at oynatma imkan ve fırsatını veren, ülkede onlar için müsait iklim ve ortam sağlayan 'iç güçler ve onların yerli işbirlikçiler'ni de gözden kaçırmayalım. Yani biraz kendimizle yüzleşelim" ifadesini kullandı.
Çelik'in yazısı şöyle:
Üçüncü dünya ülkelerinin kronik bir hastalığı vardır: Başlarına bir felaket, bir musibet geldiği zaman veya bir başarısızlık, bir olumsuzluk yaşadıkları zaman çoğunlukla sebebi kendi dışlarındaki unsurlara havale ederek kendilerini sorumluluktan kurtarmayı tercih ederler. Hani öğrencilik yıllarımızdan hatırlarız, sınavdan iyi not aldığımız zaman biz almış olurduk; ama not kötü ise onu öğretmen verirdi.
KOMPLOCU ÜÇÜNCÜ DÜNYA HASTALI NÜKSETMEYE BAŞLADI
Yıllardır, üçüncü dünya ülkesi olmaktan çıkmak ve böyle anılmamak için çaba sarf ediyoruz. AK Parti iktidarının "yozlaşmadan dünya ile uzlaşmak "gayreti, yönlendirilen ve yönetilen bir ülke değil, yöneten ve yönlendiren iradenin bir parçası olma çabası, Türkiye'yi dünyaya, dünyayı ise Türkiye'ye taşıma vizyonu şüphesiz ki, takdire şayandır. Ancak üzülerek müşahede ediyoruz ki son yıllarda, daha önce kurtulmaya çalıştığımız, komplocu üçüncü dünya hastalığı bizde yine nüksetmeye başlamış.
Ülkemizde ekonomik kalkınma, birçok alanda gelişme ve bir başarı söz konusu olunca bunu biz yapmış, biz başarmış oluyoruz. Ancak ayağımız kaymaya başladı mı, işler ters gitmeye başladı mı, gelsin 'dış güçler ve onların yerli işbirlikçileri', gelsin 'üst akıl', gelsin 'faiz lobisi' gelsin ' yabancı istihbarat servisleri' vesselam. Muz kabuğuna basıp düşsek, bunu ya Amerikalılar ya da İngilizler yapmıştır! Gökten başımıza meteor taşı düşse, 'dış güçler bunu kasıtlı düşürmüştür' diyoruz.
Kendisine emanet edilen malı çaldıran bekçi, sadece hırsızı suçlayıp kendisini teselli ederse bunun dilde karşılığı nedir? Burada hırsızı temize çıkarmak için bir çaba içinde elbette değiliz. Peki bir yandan hırsıza lanet okuyup, onu bulup cezalandırma gayreti içinde bulunurken bir yandan da sorumluluk sahibi olan bekçiyi cezalandırmak gerekmez mi?
Peygamberimiz (S.A.V), "Ne zulmediniz, ne de kendinize zulmettiriniz" diye buyurmaktadır. Yaklaşık iki milyarlık İslâm alemi, asırlardır kendisinin sömürülmesine rıza gösteriyorsa, İslam ülkeleri kendi halklarına ait olan serveti başkasına kaptırıyorsa suçluyu nerede arayacağız. İslam aleminin bir kısmı ultra lüks ve sefahat içinde yaşayıp, acından ölen fakir Müslümanların feryadını bile duymuyorsa kusuru kimde arayacağız. Müslüman nüfusun ezici çoğunluğu hâlâ diktacı rejimler tarafından idare ediliyorsa hiç mi özeleştiri yapmayacağız. İslam toplumlarının başındaki monarklar, monarşiyi İslâmın bir parçası gibi takdim ediyorsa, hâlâ hanedan aileler insanlara köle muamelesi yapıyorsa sesimizi yükseltmeyecek miyiz?
Bu konu ile ilgili olarak Kur'an-ı Kerim insanlığa çok net ders veriyor. "Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir, O yine de kusurlarınızın çoğunu affeder." (Şûra 30)
Dış güçler ve onların yerli işbirlikçilerine lanet okumaya devam edelim ama; onlara, istedikleri gibi at oynatma imkan ve fırsatını veren, ülkede onlar için müsait iklim ve ortam sağlayan " iç güçler ve onların yerli işbirlikçileri"ni de gözden kaçırmayalım. Yani biraz kendimizle yüzleşelim."
Cihan CİHAN