Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Cumhur İttifakı'ndaki müttefiği Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) lideri Devlet Bahçeli'nin "idamı geri getirelim" çıkışı yeni bir tartışma başlattı. T24 yazarı Oya Baydar, "Cellat yağlı urganı kimin boynuna geçirecek?" sorusunu yöneltti.
Cellat yağlı urganı kimin boynuna geçirecek?
Umutsuz, çaresiz bırakılmış toplumun cinnet geçirmekte olduğu; kötülüğün, vicdansızlığın, kin ve nefretin tavan yaptığı; savaş, şiddet, ölüm, kan naralarının vatan-millet sosuna bulanarak kitlelere boca edildiği, salgın nedeniyle büsbütün ağırlaşan şu kâbus ortamında beklediğim ses gecikmedi: Devlet Bey yine idam istedi.
Gün be gün tefessüh eden, çürüyen insan malzememizin sağıltılması, çözülen, dağılan toplumsal dokumuzun onarılması, insanların ahlakî değerlerini, vicdanlarını, iyiliklerini, masumiyetlerini kazanabilmesi için bir idam tartışması eksikti, o da oldu.
Cellatlık hevesleri içlerinde kalmış olan, birkaç kişinin ipe çekildiğini görmeden gözleri açık gidecek ölüsevicilere müjdeler olsun! Devlet Bey eksiği tamamlamak için kolları yeniden sıvadı.
BU HÂLE SAYENİZDE GELDİK BEYLER!
Toplumdaki çürüme, ahlak, vicdan, değer yitimi, insanın kanını donduran cinayetler, kadınlara çocuklara tecavüz, hayvanlara reva görülen işkenceler, hiçbir dönemde görülmedik kin, nefret, ötekileştirme dili, insanı insanlığından utandıran, bu adamlarla aynı toprağı, aynı zehirli havayı paylaşmak zorunda olduğumuz için sadece utanç değil korku da duyduğumuz iğrençlikler…
Bunlara yol açanlar, teşvik edenler dahil herkes, şimdi bize ne oldu, bu ortamda nasıl yaşayacağız, diye soruyor dehşet içinde.
Yıllardır, yazarak konuşarak bu soruya cevap vermeye çalışıyorum. Sakalım olmadığı için, sakalım olsa bile makbul vatandaş sayılmadığım için kimsenin kulak verdiği yok.
Oysa cevap aslında kısa ve çok açık: Bu hâle iktidarın zihniyetiyle, edimiyle, diliyle geldik. Çocuğu katledilmiş ananın miting meydanlarında kitlelere yuhalatılmasıyla; farklı yaşayan, farklı inanan, farklı düşünen, farklı etnik kökenden gelenlerin katli vaciptir anlayışının devlet katlarından yaygınlaştırılmasıyla; miting meydanlarında sallandırılan idam ipleriyle, şehitlik yüceltmeleri, vatan millet nutuklarıyla savaşın, ölümün, kanın kutsanmasıyla geldik.
İktidarın zehirli dilini taklit edip benimseyenlerin cezasız kalmasıyla, tecavüzcü katil yandaşın sırtının sıvanması, suçsuz günahsız muhalifin hapishanelere tıkılmasıyla, fiilen yok edilmesiyle geldik.
En iyi Kürt ölü Kürttür, kahpe Yunan, affedersiniz Ermeni söylemleriyle geldik. 40 yıldır içerde son on yıldır da sınırlarımızın dışında sürdürülen savaşlarla, düşmanlıklarla geldik. Savaş bütün tarafları, bütün toplumu bozar, çürütür.
İDAM DEVLETİN TAAMMÜDEN İŞLEDİĞİ CİNAYETTİR
İktidarın kadim devlet destekli ortağı, kursağında kalan hevesi gidermek için yine idam ipine sarılıyor, yine yağlı urgan sallıyor havada.
MHP lideri Devlet Bahçeli, "İdamı geri getirelim." dedi.
O Devlet Bey ki şimdi idam istemine gerekçe kıldığı suçluların, kadın katillerinin, tecavüzcülerin, mafya babalarının, onca yüz kızartıcı suç faillerinin tahliyesi (örtük affı için) çabalamış sonunda da her zamanki gibi muradına ermişti.
Bu konuda o kadar çok yazdım ki tekrarlamayacağım: İdam şiddet tekelini elinde bulunduran devletin taammüden işlediği cinayettir.
Hiçbir yerde, hiçbir zaman suçun azalmasına, önüne geçilmesine çare olmamıştır. İlkel kan ve ölüm kültürünün parçasıdır. Çağdaş devlette, uygar toplumda yeri yoktur. Türkiye'nin, Bahçeli'nin iktidar ortağı olduğu dönemde idam cezasını kaldırmış olması, Devlet Bey'in tarihe geçecek tek sevabıdır.
Kurt kana doymaz, ama kurt hayvandır, vahşet doğasında vardır. İnsan o vahşet güdüsünü içinden attıkça insan olur. Devletler de kandan, ölümden, idamdan ne kadar arınırlarsa o denli uygarlaşırlar.