Komedi denince ilk akla gelen isimlerden belkide en önde olanı Cem Yılmaz'dır. İnce ve anlam yüklü esprileri kahkahaya boğarken hakikaten de çok anlamlıdırlar. Şu sıralar ABD'de bir çok eyalette katıldığı şovlarda kaldığı yerden tüm enerjisiyle devam ediyor. Samanyoluhaber.com yazarı Aydoğan Vatandaş, Yılmaz'ın ABD'de esprileri arasında vermiş olduğu mesajları değerlendiren bir yazı kaleme aldı.
İşte Vatandaş'ın o yazısı:
Şu sıralar ABD eyaletlerinde Cem Yılmaz fırtınası esiyor.
ABD’deki ilk şovunda Cem Yılmaz gittiği her eyalette gösteri yaptığı salonları tıka basa dolduruyor ve gerçekten buradaki Türk-Amerikan toplumuna neşeli saatler yaşatıyor.
Cem Yılmaz ABD’de ilk defa program yapıyor ve bu ilk olmanın onurunu burada büyük organizasyonlara imza atan TAN US Events şirketi paylaşıyor.
Cem Yılmaz bir komedyen, bir sanatçı olmanın ötesinde toplumsal olayları, gelişmeleri, kültürü ve kültürün yansımalarını global bir perspektifle kritik edebilen bir isim. Belki de gittiği yerde etrafına her kesimden kalabalıkların toplanması da onun bu özelliğindendir.
Cem Yılmaz’ı New York Lincoln Center’deki gösterisinde izledim. Müthiş bir kalabalık vardı. Zaten ilk espride bu kalabalık üzerine oldu: Bu kadar Türk niye bir araya toplanmış diye kahrolası federaller her yerdeler…
Cem Yılmaz’ın esprilerinden Türkiye’de yaşanan gelişmelerden son derece rahatsız olduğunu anlamak mümkün. Yılmaz’ın Manhattan adasının yarısı kadar olan Central Park’a gidip burayı İstanbul Gezi Parkı ile karşılaştırması ile verdiği mesaj salonu dolduranlar tarafından alınmış olmalı ki seyirciler dakikalarca bu espriye güldüler:
“Central Parka gittim, doğrusu çok şaşırdım, koskoca parkta hiç TOMA yoktu. Bizim küçücük parkımızda her daim 20 TOMA var…”
Türkiye’de son zamanlarda toplumsal hayat konusundaki bazı yasakları da eleştirdi Cem Yılmaz. Türkiye’nin çok değiştiğini söyleyen bir seyirciye değişimin iyi yönde olmadığına dair cevaplar verdi.
Amerika’ya gelip de Amerikan hayat tarzı ve sistemiyle ilgili konuşmamak mümkün mü…
Cem Yılmaz TOMA esprisinden sonra Ekşi Sözlük’te kendisi için yazılan söze atıf yaparak “Ben bir Amerikan projesiyim” darken, Türkiye’de yeni gelişen “Herkesi ve herkesimi Amerikan ajanlığı ve projesi olmakla suçlayanlara” net bir mesaj verdi: “Oysa kahrolası federaller beni ta Boğaziçi Üniversitesi’nde okuduğum yıllardan beri takip ediyorlar, peşimdeler”
Yani, gerçekten Cem Yılmaz formundaydı.
Brooklyn’deki Amity School öğrencileri de salondaydı. Yılmaz, bu öğrenciler için “özel bir okul olduğu anlaşılıyor, Kindergarten mi” diyerek okul öğrencilerine takıldı.
ABD’deki üniversitelerde okuyan öğrenciler için ise “Türkiye’deki herkes sizi birer iPhone olarak görüyor. Hepiniz birer iPhone’sunuz” derken, ABD’ye gelirken kendisine yapılan iPhone siparişlerinden söz etti.
Türkiye’den ABD’ye beyin göçü kavramı üzerinde de durdu: “Siz göçen beyinlersiniz, biz de Türkiye’de sizden geriye kalanlarla uğraşıyoruz, düşünün halimizi”.
Cem Yılmaz gerçekten güldürürken düşündüren bir komedyen!
Düşündürmesi gerekiyor, çünkü babası ona “Oğlum adam olun el alemi bize güldürmeyin” demiş.
En çok düşündürdüğü esprileri ise elbette ölüm ve ölüm ötesi ile ilgili olanlarıydı. İnsanların ölümden sonraki hayatlarında ciddi bir sorgu ile karşılaşacağını anlatırken Michael Jackson’dan örnek verdi. Jackson’un öbür tarafta ay yürüyüşünü yaparken kendisine “bütün numaran bu muydu” diye sorulduğunu varsayan Yılmaz, Jackson’un danslarında ayaklarını birleştirip yere doğru dik biçimde eğilmesini de tasvir ederek “Bu da vardı” demesi salonu kahkahaya boğdu.
Yılmaz, Russell Crowe’un yönettiği The Water Diviner filminde aldığı rolden dolayı Crowe ile çok yakın arkadaş olduğunu anlatırken, kendisinin twitter’da 7 milyon, Crowe’ın ise 1.5 milyon takipçisi olduğunu da söylemeden edemedi.
Yılmaz’a göre bu durum bir tehlikeyi de içinde barındırıyor: “Düşünün bu yedi milyon kişi dediklerimi yaparsa neler olur!”
Tabii gecenin esprisi Çağrı Filmi’nde Hz. Hamza’yı şehit eden köle rolünde oynayan figüran ile ilgiliydi:
“Çağrı filmi için Hz. Hamza’yı şehid edecek “Vahşi Karakteri’ni kimse canlandırmak istememiş. Sonunda otelin birinden bir bellboya o rolü vermişler. Fakat bu filmin sinemalarda gösterilmesinden sonra rolün içerinden habersiz bellboy soklarda gezemez olmuş. Çünkü her görüldüğü yerde herkes ona “Hz. Hamza’yı öldüren vahşi gözüyle bakıp, linç etmeye kalkmış.”
SAMANYOLUHABER.COM