Cemaati bitirme projesi ve sonuç

Yeni Hayat yazarı Veysel Ayhan, Cemaati bitirme projesi ve sonuç başlıklı güne damga vuran bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı.
Video: Arşiv

Hani hırsız olabilirsiniz. 

Hortumcu ve rüşvetçi olabilirsiniz. 

Yakalanınca ne yaparsınız? 

Normalde kaçmaya kalkarsınız. 

Ama devlet gücüne sırtınızı vermişseniz kaçmazsınız. 

Yavuz hırsız olup ev sahibini bastırırsınız. Bunu yaptınız. Savcı ve polisleri “darbeci” diye yaftaladınız. 10 savcı, 20 polis müdürü, 100 polisi sürüp kurtulabilirdiniz. 

Bununla yetinseydiniz bunu da anlayabilirdik. Siz dünya tarihinde hiç bir suç örgütünün cüret etmediği işlere giriştiniz. 

Binlerce hakim, savcı ve polisi “paralel” safsatasıyla sürdünüz, meslekten attınız. On binlerce dürüst devlet memurunu yerinden ettiniz. 

Polis okullarını kapattınız. Binlerce öğrencinin kazanılmış hakkına tecavüz ettiniz. Ailelerine zulmettiniz. Dünya hırsızlık tarihine çağ atlattınız. Evrensel hukuk normlarında ‘suç tanımı’na giren her suçu işlediniz.

Biz zannettik ki sizin öfkeniz, hırsızlığınızın gün yüzüne çıkmasından kaynaklanıyor. Yanılmışız. 

Meğer öfkenizde fark edemediğimiz başka bir nokta varmış. Tüm olanlar misyonunuzun bir parçasıymış.

Anlamalıydık. Çok safmışız…



Cadı avına çok önceden başladığınızı itiraf ettiniz zaten. 17-25, “darbe” falan bahane idi. “Dava” deyip dillendirdiğiniz misyonunuzun imzasını ta 2004’te atmıştınız. 

Bu, 2013’te ortaya çıkınca inanmamıştık. Göstermelik atılmıştır, demiştik. MGK’da neye imza atmıştınız hatırlayalım:

“1- Gülen grubuna ait okulların takip ve rapor edilmesi,

2- Öğrenci evlerinin İçişleri bakanlığınca takip ve engellenmesi,

3- Yapılan bağışların MASAK (Mali Suçlar Araştırma Kurulu) aracılığı ile takip edilmesi,

4- Dışişleri Bakanlığınca büyükelçilere yollanan ‘yurtdışındaki Türk okullarının faaliyetlerine yardımcı olmaları talimatı’nın geri çekilmesi.”

Yalanlayıp uygulamadık dediğiniz bu 4 madde bugün yaptığınız zulümlerin ipucunu veriyor.

Hırsızlık öfkesi değil misyon telaşı

İşte o yüzden yapılan zulümler, hırsızlıkları ortaya çıkaranlarla sınırlı kalmadı. Çünkü misyon cemaat’in bitirilmesiydi. 

“Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet” sözü tam bir göz boyamaydı. İspatı gecikmedi.

Okul, hastane, burs ve zekat düşmanlığı

Şampiyonlar yetiştiren, kendi partililerinin şahitliğiyle toplumun en başarılı, en ahlaklı öğrenci kesimini yetiştiren okulların ne suçu olabilirdi? 

Bir öğretmene “terörist” demenin akıl ve mantıkla izah edilir yanı var mıdır? Yoktur ama misyonunuz cemaati bitirmekse bunu demek zorundasınız.

‘Kedi, yavrusunu sıçana benzetir öyle yermiş’ derler. (Sizin yaptığınız canavarlıklardan hayvanları tenzih ederim.)

Bu yolla “terörist” diye etiketleyip dünyanın en masum insanlarına barbarca ve canavarca saldırdınız. 

Vekil ve bakanlarınız tıpkı tabanınız gibi aklını ipotek etmiş olduğundan size inandı, yaptıklarınızı onayladı.

Dünyanın 160 ülkesine Türk dilini ve kültürünü taşıyan okullar iblis ve ifritlerden başka kimi mutsuz eder?

Bir şehirde binlerce hastaya hizmet veren yüzlerce doktora ve personele istihdam oluşturan bir hastane kime, ne zarar verebilir?

Kimse Yok Mu’dan sadece şeytanlar rahatsız olur

Kimse Yok Mu Derneği’nin yurt içi ve yurt dışında yüz binlerce ihtiyaç sahibinin yardımına koşması kimi üzer? 

Binlerce insanın katarakt ameliyatıyla gözünün açılmasından kim tedirgin olur? 

Susuz çöllere on binlerce su kuyusu açılarak çamurlu su içenlere berrak pınarlar hediye edilmesi şeytanlardan başka kimi rahatsız edebilir? Buyrun cevap verin?

Ama dediklerinizi papağan gibi tekrarlayan bir medyanız varsa doktora da hemşireye de hayırsevere de “terörist” deyip saldırabilirsiniz.

Hiçbir şeyle yetinmediniz. Haçlıları ve Moğolları geride bırakıp burs ve zekat veren, fakir fukaranın yardımına koşan insanlara saldırdınız. 

Ramazan sabahları sahurda, bayram günü namazda gözaltına aldırdınız. Ve “tabanı ibadet” diye tanımladığınız kitleye tüm devlet gücüyle savaş açtınız. 

Masum kadınlara kelepçe takmaktan, 9 aylık hamile kadınları nezaretlere atmaktan utanmadınız. 80’lik ihtiyarları kodese atmaktan çekinmediniz. 

Engelli insanlara saldırma denaetini bile işlediniz. (Ki bunlar hiç bir diktatörün ülkesinde yaşanmadı.)

Yegane başarınız!

Türbanı sömürüp tesettürü bitirdiniz. Besmele çekerek “helal kaygısını” yok ettiniz. Takke takıp faiz yediniz. 

Aşir okuyarak rüşvet aldınız. Ve peşinizden gelen milyonlarca masum Müslümanı Allah’tan uzaklaştırıp, dinden soğuttunuz. 

Dindarlığın itibarını beş para ettiniz. Namaz bitti; tesettür, defile malzemesi oldu. Eracifinizi gizlemek için tüm dini değerleri kirlettiniz. 

Evet bu görevinizi başardınız! Vardığınız noktada Perinçek’le misyon ikizi haline geldiniz. 

Bu da misyon ve görev vericilerinizin aynı odak olduğunu bize gösterdi. 

Müslümanların IŞİD ve El Kaide gibi örgütleri lanetlemesinden ve İslâm’ın dünyada aydınlık yüzüyle temsil edilmesinden rahatsız olan birileri doğru atlara oynamış, yetenekli taşeronlar seçmişti.

Cemaate gelince

‘Rabia’nız şovdan ibaretmiş. Filistin dostluğunuz yalan, İsrail öfkeniz aldatmacaymış. Hepsi ortaya döküldü, dökülüyor. 

Tek sakızınız kaldı: Paralel. O da koktu. Ne kadar üfürseniz, gırtlağınızı yırtsanız şişmiyor.

İşin başında Cemaat mensuplarını Refah partisi tabanı gibi düşünmüştünüz. 

‘Biz Erbakan Hoca’yı ekarte ettik, partiyi böldük, milyonları peşimize taktık; cemaati de böleriz, peşimize takarız’ sandınız. 

Zaten kopmuş iki üç zavallıdan başkasını peşinize takamadınız. Siz saldırdıkça cemaat güçlendi. Siz hücum ettikçe cemaat Allah’a yöneldi. 

Yıkılmaz bir dua abidesi oldu. Cemaatin değer ve gücünün, emtia ve binalardan kaynaklandığı zannettiniz. 

Oysa cemaatin tarih boyunca yıkılmamış ve bitirilememiş bir değeri vardı: İman ve adanmışlık. Kirli elinizi ona süremediniz. 

Adanmış tek bir ferdi yıkamadınız. Hatta zulmünüz sihirli bir tılsım oldu. 

Canını yaktıklarınız, hapse tıktıklarınız velayete yol aldı. Kadınıyla erkeğiyle her biri, yüz binlere, dünyalara değişilmez kıymette havari oldu, kahraman oldu. 

Size kalanlarsa üzerine çöktüğünüz boş yapılar, yıkık harabeler, içi geçmiş sayfalar…

Evet oligarşik azınlığınızla üstlendiğiniz niyet ve göreviniz deşifre oldu. 

Şimdi her şey ayan beyan ortada. Ali Bulaç’ın deyimiyle siz “Çanakkale Savaşı’ndan sonra başımıza gelen en büyük felaket!”siniz. 

Fakat gitme vaktiniz geldi. İhanet ettiğiniz rahmetli Erbakan’ın sözüyle uğurlayalım: “Çekilin gidin, sizi gidi Bizans çocukları…”

15 Temmuz 2016 07:59
DİĞER HABERLER