Ceza hukukçusu Katoğlu: Hukuka aykırı faaliyetler 'devlet sırrı' konusu olamaz

Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuğrul Katoğlu, uluslararası kamu hukukundan ve demokratik anayasal düzenden kaynaklanan düzenlemelere aykırı uygulamaların –gizli tutulsa bile– 'devlet sırrı' sayılmayacağını söyledi. Katoğlu, "Hukuka aykırı devlet faaliyeti, devlet sırrı konusu olamaz." dedi.

Adana Barosu'nun İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında Seyhan Oteli'nde düzenlediği 'Türkiye'de İnsan Hakları' konulu panele konuşmacı olarak katılan Doç. Dr. Tuğrul Katoğlu, MİT TIR'ları haberleri nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün tutuklanmalarını "Yaşam hakkı, kişi dokunulmazlığı ve güvenliği, ifade özgürlüğü" çerçevesinde ele aldı.

'KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜ VE GÜVENLİĞİ TEHLİKE ALTINDA; KEYFİ TUTUKLAMA'

Soruna salt bir ifade veya basın özgünlüğünün kısıtlanması gibi yaklaşılmasına karşı çıkan Katoğlu, "Bu olayda basın özgürlüğü çok fazla konuşuluyor; ama asıl kişi özgürlüğü ve güvenliği çok ciddi bir tehdit altında. Şu an ihlal olunan en temel husus bu. Sadece basın özgürlüğüne bir müdahale, ifade özgürlünün sınırlandırılması değil; keyfi tutuklama... Keyfi olarak insanları özgürlüğünden yoksun bırakma... Bundan daha ağır bir keyfilik, öldürmektir. Ben bu soruna salt basın özgürlüğü meselesi olarak değil, kişi özgürlüğü ve güvenliği sorunu olarak da bakılması gerektiği kanısındayım." diye konuştu.

'NASIL OLUR BİR HAKİMLİĞİN VERDİĞİ KARARIN ARKASINDA SAVCILIK DURUR?'

'Yandaş olmayan veya havuza dahil bulunmayan' kitle iletişim araçlarının da bu genel dile kapılmama gibi bir yükümlülüklerinin bulunduğuna dikkat çeken ceza hukukçusu Doç. Dr. Tuğrul Katoğlu, şöyle devam etti: "Yeterince altı çizilmiyor, dile getirilmiyor. Burada her şeyden önce gerçekten bir devlet sırrının açıklanması söz konusu mu? Sahiden devlet sırrı nedir? Veya devlet sırrı ne değildir, neler devlet sırrı olmaz, ifşa nedir? Bunları konuşmak ve daha güçlü bir şekilde dile getirmek gerekir. Çok yadırgadığım bir şey İstanbul Başsavcılığı'nın bir Sulh Hakimliği'nin verdiği tutuklama kararı konusunda yorum içeren bir basın açıklaması yapmış olmasıdır. Bir yargıçlık makamı kararının aslında ne olduğunu bir tür tavzih; açıklıyor: Aslında gazeteci oldukları için tutuklanmadılar, bunun için tutuklandılar. Kararı veren kendisi değil, istemde bulunan teşkilatın başındaki kişidir; bu kadar... Bu da yadırgatıcı bir şey. Bu bize keyfiliği ve rahatlığı gösteriyor. Son derece can sıkıcı bir şey. Nasıl olur bir hakimliğin verdiği bir kararın arkasında savcılık durur? Ve savcılık o kararın niye meşru olduğu ihtiyacı duyar? Bunun hukuk devleti içinde bir yeri var mı?"

"BÖYLE BİR SEVKİYAT YOKSA, O ZAMAN DEVLET SIRRI YOKTUR"

Konuşmasında 'devlet sırı' konusundaki görüşlerini de paylayan Doç.Dr. Katoğlu, (MİT TIR'larının durdurulması) olayıyla ilgili iki temel hususa değineceğini belirterek, şunları kaydetti: "Birincisi böyle bir şey yaşanmadı. Yürütmeden yapılan açıklamaya göre böyle bir olay yok. Böyle bir sevkiyat yoksa –içeriksel olarak– o zaman da devlet sırrı da yoktur. Bu bir devlet sırrı değildir. Varsa, o zaman bu devlet sırrı olabilir mi? Tabi olamaz. Çünkü bunun uluslararası kamu hukukuna ve ulusal mevzuata uyan bir tarafı yok. Eğer anlaşıldığı gibiyse. Hiç bir hukuka aykırı devlet faaliyeti devlet sırı konusu olamaz. Dolayısı ile böyle bir şeyi açıklamak; ki daha önce zaten faş olmuş, zaten malum. Olup olmadığı tartışması 1.5, 2 yıldır yapılan bir tartışma. Dolayısı ile malumun ilamı; eğer varsa... Bu başlı başına hukuka uygun olmayan faaliyettir. Çünkü devlet sırrı çok önemli bir araçtır. Çağdaş, demokratik hukuk devletinde yurttaşlardan hiç bir şey saklanmaz. Sadece bilgi edinme hakkı yoktur. Devletin bilgilendirme yükümlülüğü de vardır. Bu çerçevede neyin devlet sırrı sayılacağı, kim tarafından sayılacağı, nelerin devlet sırrı olamayacağı gibi temel konuları kim belirleyecek; yürütme mi belirleyecek? Bunların farklı hukuk düzenlerinde çözümleri var. Uluslararası kamu hukukundan, yükümlülüklere ve demokratik anayasal düzenden kaynaklanan yükümlülüklere, düzenlemelere aykırı uygulamalar gizli tutulsa bile devlet sırı değildir. Faş olduğunda da sırrın ifşasını oluşturmaz."

"TÜRKİYE'DE HUKUKİ GÜVENLİK ASLINDA YOK"

Hukukun üstünlüğü ve hukuki güvenliği 'ütopya' olmadığını dile getiren Katoğlu, AİHM'de hukuki güvenlikle ilgili ölçütlerin belirlendiğini hatırlattı. Bir batılı yazarın "Güvenliğin teminatı olması gereken sistem bizatihi kendisi güvenliği tehdit eder hale gelmiştir." dediğini aktaran Katoğlu, şu açıklamaları yaptı: "Bu önermeyi bizim sistemimize uyguladığınız zaman insana başka şeyler de düşündürtüyor. Verilen keyif tutuklama, talimatla tutuklama kararları; yargının kendi kendine yaptığı operasyonlar... Bütün bunları düşündüğümüzde bu son derece mühim bir sorun. Devlet sırrının ifşa meselesinde meşhur yargılamalarda 'kanunilik' ilkesinin ne kadar uygulandığı, buna ne kadar saygı duyulduğu tartışılır. Türkiye hukukun bağımsız ve tarafsızlığını sınamak için ölçüt olarak uyguladığınızda HSYK'nın yapısı, seçilme biçimi, yaşadıklarımıza ve Sulh Hakimliklerinin oluşturuluşuna, verdikleri kararlara... Bütün bulanlara baktığımızda çok lehimize bir durum çıkmıyor. Adil yargılamayla ilgili ihlaller Türkiye 1. sıradayken Rusya'nın önünde bundan iki dönem önce aslan payını oluşturuyordu, mahkumiyet kararları içinde. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruların yine aslan payı beşte üçü, adil yargılama hakkı ihlalleriyle ilgili. Demek ki insanlar adil yargılanmıyorlar. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hepimizin tanık olduğu bu davalarda düzenli olarak karşısına çıkan bir durum. Bu olayda (MİT TIR'ları) devlet sırrını ifşası var mıdır? Kaçma şüphesi var mı? Kaçacak insanlara kaçmayacak insan arasında fiziki bakımdan çok farklar var, gözle görülür. Haber ortada. Daha toplanacak ne delil var. Tutuklama kararının gerekçesi sadece haber var, casusluk veya başka bir fiil yok. Bütün bunlara baktığınızda Türkiye de hukuki güvenlik var mı sorusuna atak bir şekilde 'Evet' deme cesaretini kendimde bulamıyorum. Buda beni bu noktaya götürüyor: Türkiye'de hukuki güvenlik aslında yok."

Adana Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Sabahattin Gümüş'ün başkanlığındaki panelde Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Taylan Koç ve Adana Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Mustafa Çinkılıç da birer sunum yaptı.
CİHAN
12 Aralık 2015 11:17
DİĞER HABERLER