Dört yıl Tavşanlı T Tipi Cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra koğuşta koronavirüs kapan KHK’lı polis Veysel Atasoy, entübe olduğu halde yatağa kelepçelenerek can verdi.
Kütahya Tavşanlı T Tipi Cezaevinde koronavirüs kaptıktan sonra gecikmeler ve ihmaller sonucu 12 Eylül 2020’de hayatını kaybeden KHK’lı polis Veysel Atasoy’un yatağa kelepçeli fotoğrafları ortaya çıktı.
Veysel Atasoy’un oğlu Tarık Atasoy ve HDP Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu‘nun paylaştığı fotoğraflar, ölüm döşeğinde olan hasta mahpuslara yapılan muameleleri gözler önüne serdi.
“35 GÜN HASTAYI YATAĞA KELEPÇELEMEK İŞKENCE SUÇU”
Gergerlioğlu, “Tavşanlı Cezaevinde KHK’lı mahpus polis Veysel Atasoy’un gecikmeler ve ihlaller sonucu ölümünün 1. yılında, 35 gün boyunca yatağa kelepçelenmiş fotoğrafı ortaya çıktı! Takipsizlik verip kapatmaya çalıştılar ama itiraz edildi 35 gün bu hastayı yatağa kelepçelemek, işkence suçu!” dedi.
Tarık Atasoy ise “Babam Veysel Atasoy hastaneye yattığı ilk günden vefat ettiği güne kadar 35 gün boyunca kelepçelendi. Entübe edilip uyutulan, kendi başına nefes alamayan, üstelik kapısında 6 jandarma bekleyen bir insanı kelepçelemek işkencedir.” ifadelerini kullandı.
DİLEKÇELERİ DİKKATE ALINMADI
Gülen Hareketi soruşturmaları kapsamında 27 Ağustos 2016’da gözaltına alındıktan 21 Eylül’de tutuklanan ve 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan KHK’lı polis memuru Veysel Atasoy, 7 Ağustos 2021’de koronavirüs testi pozitif çıktı. 9 gün Tavşanlı Mustafa Kalemli Devlet Hastanesi’nde kalan Atasoy’un durumu ağırlaşınca KSBÜ Evliya Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. 25 gün burada yoğun bakımda kalan Atasoy, 47 yaşında hayatını kaybetti.
Babasının cezaevi yönetimine yazdığı dilekçelerin 15 gün sonra dikkate alındığını söyleyen oğul Atasoy, o dilekçelerin ortadan kaybolduğunu, cezaevi hakkında yaptıkları suç duyurusuna da takipsizlik verildiğini belirtti. Cezaevi müdürünün ise taburcu edilen babasının koğuş arkadaşlarına “Sizi hastaneye gönderdiğime dua edin” dediğini yazdı.
“JANDARMALAR YOĞUN BAKIMA YATIRILMASINI İSTEMEDİ”
Yürüyemeyecek durumda olduğu halde babasının hastaneye kelepçeli getirildiğini söyleyen oğul Atasoy, nefes alamayan, yoğun bakımda olan ve kapısında 6 jandarmanın beklediği babasının 35 gün yatağa kelepçelendiğini ve öyle can verdiğini vurguladı.
Jandarmaların ilk başta babasının yoğun bakımda yatmasına izin vermediklerini aktaran Atasoy, “Neden mi? Çünkü hastayı yoğun bakım odasında göremediklerini söylediler. Mahkum servisine yatmasını istediler. Doktor, jandarmalara ‘“Hastanın kesinlikle yoğun bakıma yatması gerektiğini ve kaçacak durumda olmadığını makineye bağlanması gerektiğini’ söyledi. Tartışma sonucu babam yoğun bakıma yattı.” ifadelerini kullandı.
“YALVARDIM YA, RESMEN YALVARDIM, İLAÇ DİYE”
Oğul Atasoy, babasının hapiste tuttuğu günlükten de bir bölüm paylaştı. Hastaneye kaldırılmadan önce ilaç için gardiyanlara adeta yalvaran Veysel Atasoy, günlüğüne “Gardiyanlardan ilaç istetiyorum. YOK. Yav en azından revirde bir iğne vursunlar diyorum. Geceleyin ambulans isteyin onlar vursun diyorum. YOK YOK YOK… Duygusuzca ve zalimce cevaplarla reddediliyorum. Yalvardım ya, resmen yalvardım, bir ilaç, bir antibiyotik diye. Bir iğne vursunlar diye.” diye yazdı.
12 Eylül günü sabah saatlerinde vefat eden Veysel Atasoy’un cenazesi ailesine hemen gösterilmedi, savcı noter izni alınması şart koştu. Veysel Atasoy’un oğlunun paylaşımları şöyle:
“DİLEKÇELER ORTADAN YOK OLDU”
“Babam Veysel Atasoy 2016’da tutuklanan KHK’lı polis memuruydu. Tam bir yıl önce bugün, 35 gün elleri yatağa kelepçelenerek can verdi. Peki perde arkasında neler oldu? Geçen sene temmuz sonlarında koğuşa, cezaevi ihmalleri yüzünden koronavirüs girdi. Koğuştakiler iki hafta boyunca dilekçeler yazdılar ve hiçbirine geri dönüş alamadılar. Dilekçeler ise ortalıktan yok oldu.
“ELLERİ SEDYEYE KELEPÇELENDİ”
Veysel Atasoy da kovid olmuştu, her gün ateş ölçümü yapılıyordu. Babamın ateşi günlerce yüksek çıkmasına rağmen kovid testi yapılmadı. ‘Git elini, yüzünü yıka’ dediler. Günlük tuttuğu defterin satırlarına “Bir ilaç, bir antibiyotik için yalvardım resmen. Evde kendi aileleri aynı durumda olsa yine yok mu diyeceklerdi.” diye yazdı.
İhmaller içerisinde hastaneye yattı. Elleri sedyeye kelepçelendi. Tavşanlı Devlet Hastanesi’nde 9 gün boyunca koğuşundaki iki kişiyle birlikte yattıktan sonra arkadaşları taburcu oldu. Babam ise Kütahya Devlet Hastanesi yoğun bakımına sevk edildi.
“SİZİ HASTANEYE GÖNDERDİĞİME DUA EDİN”
Taburcu olan arkadaşlarına Tavşanlı Cezaevi Müdürü ‘Sizi hastaneye gönderdiğime bile dua edin’ dedi. Babam Veysel Atasoy yoğun bakım için Kütahya Devlet hastanesine geldiğinde yürüyemiyordu. Tekerlekli sandalyeye bindirdiler, elleri yine kelepçeliydi.
Babamın acilen yoğun bakıma yatması gerekiyordu, çünkü çok geç sevk edilmişti. Yoğun bakım katına çıkartıldı ama jandarmalar oraya yatmasını istemediler. Neden mi? Çünkü hastayı yoğun bakım odasında göremediklerini söylediler. Mahkum servisine yatmasını istediler.
Doktor, jandarmalara ‘Hastanın kesinlikle yoğun bakıma yatması gerektiğini ve kaçacak durumda olmadığını makineye bağlanması gerektiğini’ söyledi. Tartışma sonucu babam yoğun bakıma yattı. Elleri sedyeye kelepçelendi. Kapısında 6 tane jandarma diktiler.
Biz doktorlardan bilgi almak için yoğun bakım koridorunda doktorun çıkmasını beklemek istedik. Çünkü doktorlar her gün değişiyordu. Yoğun bakım koridorunda başka insanlar oturabiliyordu ama biz giremiyorduk.
“JANDARMALAR BİZİ KORİDORA SOKMUYORDU”
Bizi görünce önümüze geçip bağırıyorlardı. Halbuki tek istediğimiz babamızı muayene eden doktordan bilgi almaktı belki de bir dakika sürecekti. Ama onlar neredeyse kafamıza silah doğrultacaklardı.
Babam yoğun bakımın 10. gününde entübe edildi. Cezaevi bizi babam entübe edilince ilk defa aradı. Annemi aradılar ve ‘Eşiniz korona oldu, şu an entübe edildi’ dediler. Babam hastaneye yattıktan tam 19 gün sonra haber vermek için aradı zalimler.
“HASTANIN KELEPÇELERİNİ ÇÖZÜN, ARTIK İŞKENCE YAPMAYIN”
Babam entübe edildi ama elindeki kelepçe çözülmedi, kapısındaki jandarma azalmadı. Babam 15 gün boyunca entübe şekilde uyutuldu. Ve yatağa kelepçeliydi hep. Babam vefat etmeden saatler önce bir doktor, jandarmalara: ‘Hastanın kelepçelerini çözün, artık işkence yapmayın’ dedi. Ve kelepçeler babam ölmeden saatler önce çözüldü. Babam 35 gün kelepçelendi. Neden söylemediniz işkence yapmayın diye, 35 gün.
Babam vefat etmeden bir önceki gün hastaneye gittik. Annem sanki anlamış gibiydi babamın sona yaklaştığını yoğun bakım katına çıktık. Zalim, vicdansız jandarma komutanı karşımıza dikildi. ‘Gidin buradan, giremezsiniz demedik mi’ diye bağırmaya başladı.
Allah’tan da mı korkmazsınız, bu kadar mı alçaksınız, hiç mi akıbetinizden korkmuyorsunuz? Asıl sizin elleriniz cehennemde ateşler içinde kelepçelenirse ne yapacaksınız? Mazlum bir insanı ateşler içinde kelepçelediniz?
“BABAM ÖLDÜ, SAVCI NOTERDEN İZİN ALIN, GÖREMEZSİNİZ, DEDİ”
Babam 35 gün yatağa kelepçelendikten sonra 12 Eylül günü vefat etti. Hastaneye gittik. Jandarmalar yine oradaydı. Yine bekliyorlardı. Cesedi mi kaçıracaktık? Babam sabah 11.30 saatlerinde vefat etti ama biz babamızı gece 23.30 saatlerinde görebildik. Neden mi?
Çünkü savcı babamı bize göstermeyeceğini söyledi. ‘Gidin Noter’den izin alın, göremezsiniz’ dedi. Ve babamı detaylı otopsi için Kütahya’dan İstanbul’a gönderdi. Naaşına bile rahat vermediler.
“YÜZLERCE DELİLE RAĞMEN TAKİPSİZLİK VERİLDİ”
Sağlıklı bir insanı dümdüz yatağa yatırıp elini kelepçeleseniz, sağa sola dönemeyip dümdüz yatmaktan iki gün sonra hasta olur. Siz nefes alamayan, uyutulup entübe edilen, kapısında 6 jandarma bekleyen ve kaçması imkansız olan babamı 35 gün kelepçelediniz.
Cezaevi ihmalleri için açılan bir davaya takipsizlik verildi. Bütün fotoğraflar sunuldu. Yüzlerce delile rağmen takipsizlik verildi. Yazılan çoğu dilekçe ise kayıp! Sizin yatacak yeriniz yok!
ŞEREFLİ BİR TÜRK POLİSİYDİ”
Bütün bunların dışında babam 23 yıl istihbaratta görev yapmış, ikinci şark hizmetine gönüllü olarak gitmiş, onlarca takdirnameye sahip, vatanını çocuklarından ve canından daha çok seven şerefli bir Türk polisiydi.
Hukuksuz KHK ile mesleğinden atıldı. Dört yıl bir ay boyunca vefat ettiği güne kadar zindanda acılar çekti. Arkasında iki evladını, eşini, zindanda yazdığı günlüğünü ve şiir defterini bıraktı.”