CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, milletin önüne koydukları yeni istikametin ana konularından birinin ''terör tehdidi karşısında etkin bir siyaset geliştirmek'' olacağını söyledi.
Baykal, ''tarıma bugünkünün 2 katı destek vereceklerini, çiftçiye mazotu yüzde 50 ucuz sağlayacaklarını ve sıfır açlık politikasını hayata geçireceklerini'' bildirdi.
Baykal, parti yöneticileri ve milletvekili adayları ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, partisinin ''CHP Pusula'07'' adını verdikleri seçim bildirgesini açıkladı.
Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullarda bir pusulaya ihtiyacı olduğunu vurgulayan Baykal, bu nedenle hazırlanan metne bildirge değil, pusula dediklerini söyledi.
Türkiye'nin içine girdiği süreçte yaşadığı sorunların çok iyi tahlil edilmesi ve çözüm yollarının ortaya konulması gerektiğine dikkati çeken Baykal, bu yönde kapsamlı bir çalışma yaptıklarını bildirdi.
Türkiye'nin milli mücadelenin ardından bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulurken, temel tercihlerini ortaya koyduğunu belirten Baykal, bu tercihlerle de dünyaya örnek olduğunu söyledi.
Baykal, Türkiye'nin çevresinde yaşanan sorunların geçmişte yapılan bu tercihlerin ne kadar doğru ve isabetli olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti. Baykal, bu tercihlerin dünyada ''Türkiye modeli'' adı altında da kabul edildiğini vurguladı.
Türk halkının ezici çoğunluğunun Müslüman olduğunu ama laik bir cumhuriyete sahip bulunduğunu belirten Baykal, Müslüman olmanın laik bir cumhuriyete engel teşkil etmediğini kaydetti.
Baykal, Türkiye'nin, cumhuriyet ile gelen kazanımlarına bugüne kadar sahip çıktıklarını ve bugünden sonra da sahip çıkacaklarını söyledi.
TERÖRE KARŞI KARARLILIK
Terörün sıradan bir olay olmadığını vurgulayan Baykal, terörün, Türkiye'nin kimliğini tehdit eden bir olgu olduğunu, bunun bu şekilde, bu ağırlığıyla kabul edilmesi gerektiğini ifade etti. Terörün iç ve dış kaynakları bulunduğunun farkında olduklarını söyleyen Baykal, bütün bunlara karşı Türkiye'nin çok kararlı şekilde mücadelesini sürdürmesi gerektiğini kaydetti.
Bu mücadelenin ekonomik, siyasi, dış politika boyutu olduğunu ifade eden Baykal, ''Ama, bu konuyu önemsemek, öncelikli bir hedef olarak almak ve bu konuda uyumlu siyasetle kararlı biçimde mücadele etmek mecburiyeti vardır. Bizim milletimizin önüne koyduğumuz yeni istikametin ana konularından birisi terör tehdidi karşısında etkin bir siyaseti geliştirmek olacaktır'' dedi.
Terör tehdidinin yanı sıra bunun bir başka versiyonu olarak giderek gelişmekte olan bir başka sorunun, özellikle büyük kentlerdeki güvenlik sorunu olduğunu belirten Baykal, güvenlik sorunun, yaşamı, toplumun değerlerini, dokusunu ciddi şekilde tehdit eder hale geldiğini söyledi.
BÜYÜK KENTLERDE GÜVENLİK
Buna karşı yeni bir kararlıkla etkin bir mücadelenin ortaya konmasının zorunlu olduğunu vurgulayan Baykal, konunun bilincinde olduklarını, o nedenle gelecek dönemde, Türkiye siyasetinin öncelikle görevinin, kentlerde barışı, huzuru yerleştirmek, kent sokaklarının kadın, erkek, çocuk, yaşlı herkes için güvenli dolaşabilecek bir niteliğe kavuşmasını sağlamak olduğunu dile getirdi. Baykal, bu konuda çok ciddi bir çalışma gerçekleştirdiklerini, bu doğrultuda millete güvenlik konusunda ciddi bir kararlılıkla taahhütler yaptıklarını bildirdi.
EKONOMİ
Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunları oluşturan temellerin başında ekonomik sorunların geldiğini belirten Baykal, parti bildirgesinin, ülkenin karşı karşıya bulunduğu ekonomik sorunları doğru değerlendiren, sorunlar karşısında doğru, yeni yaklaşımlar geliştiren belge niteliğinde olduğunu ifade etti.
CHP Lideri Baykal, ekonomik sorunları ve bu sorunlar karşısında zaman içinde izlenen politikaları çok doğru değerlendirmeye ve bu kapsamda yeni bir ekonomi rotası çizmeye çalıştıklarını anlattı.
Ekonomik sorunlara yaklaşımda, ülkenin mali istikrarının, ekonomik, bütçe, kamu harcama dengesinin gözetilmesinin önemli olduğunu ifade eden Baykal, ''Hiç ödün vermeme kararlığı içinde olduğumuz temel konu, Türkiye'nin mali istikrarını korumak, güçlendirmek ve temellendirmek olacaktır'' dedi.
Yeni ekonomi politikalarını mali istikrarı kurban ederek, mali istikrardan vazgeçerek oluşturma hedefi içinde olmadıklarını belirten Baykal, enflasyonu çok ciddi bir tehdit olarak gördüklerini söyledi. Ekonomiyi enflasyon sarmalına sürükleyecek yanlışlıklardan kararlılıkla uzak duracaklarını anlatan Baykal, mali istikrarı gözetmeyi öncelikli hedef olarak kabul ettiklerini bildirdi.
Türkiye ekonomisinin sadece mali istikrarı güvence altına alarak sorunlarını çözemeyeceğini kaydeden Baykal, içinden geçilen bu dönem ve son 5-6 yıllık dönemin, ekonomik sorunları çok ciddi biçimde ortaya koyduğunu ifade etti.
''Türkiye şimdi mutlaka, reel ekonomisini, üretim ekonomisini ayağa kaldırmak zorunluluğuyla karşı karşıyadır'' diyen Baykal, Türkiye'nin bu mali politikasını uzun vadede sürdüremeyeceğini kaydetti. Baykal, Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durmasına imkan verecek, yeni üretim dengesini, dış ticaret dengesini, cari açık dengesini sağlamayı çok önemli bir hedef olarak gördüklerini belirtti.
Bunları gerçekleştirmek için gerekli alt politikaları bütün ayrıntılarıyla irdelediklerini ve konunun olgunlaştığını belirten Baykal, ''Amaç, Türkiye ekonomisini daha çok üreten, daha çok ihracat yapan ve daha az açık veren ve giderek açık vermeyen bir ekonomi haline dönüştürmektir. Buna yönelik etkin ve uyumlu politikalar demetini ortaya koymak zorunda olduğumuzu biliyoruz'' diye konuştu.
YENİ SANAYİLEŞME POLİTİKASI
Bu hedeflere ulaşmanın temel bir yolu olarak ''yeni bir sanayileşme politikasına'' ihtiyaç olduğunu düşündüklerini kaydeden Baykal, Türkiye'nin yeni bir sanayileşme politikası ortaya koymadan, atılımı gerçekleştirmeden, cari açığına, borçlanma ihtiyacına, yüksek faiz, işsizlik sorununa yanıt bulamayacağını ifade etti. Baykal, ''Türkiye'nin bu sarmaldan çıkmasının yolu, dünya koşullarında rekabet kabiliyetine sahip ürünleri daha çok üreten, ürettiğini dünya rekabet koşulları içinde satabilen, daha çok ihracat yapabilen bir ekonomi haline dönüştürmektir'' diye konuştu.
Türkiye'nin kaynaklarının bilinçli şekilde, böyle bir sanayileşme politikasına yönelik olarak harekete geçirilmesine ihtiyaç bulunduğunu söyleyen Baykal, ''Bunun adı, yeni bir sanayileşme politikasıdır'' dedi.
Bu politikanın, ciddi teşvik uygulamasını gerekli kıldığını anlatan Baykal, kaynakları kullanırken, yeni bir sanayileşme hamlesini gerçekleştirmeye yardımcı olacak, etkin bir teşvik politikasını devreye sokmayı düşündüklerini ifade etti.
Baykal, etkin teşvik politikasının amacının sektör bazında teşvik vermek olduğunu belirterek, teşviğin, ''Türkiye'nin dış ticaret açığının, cari açığının kapanmasına, yüksek faiz baskısından kurtulmasına, işsizliğin hafifletilmesine destek vermek'' anlamına geleceğini kaydetti.
CHP Lideri Baykal, kapsamlı teşvik politikasını uygularken, Türkiye'nin başarılı olabileceği sektörleri en doğru biçimde belirleyerek, bu sektörlerde etkin, kendisini kanıtlamış kuruluşların öncülüğünde, onlara destek vererek, Türkiye'nin atılım yapmasını sağlamaya çalışacaklarını kaydetti.
TARIM
Ekonomi pusulasında tespit ettikleri bir diğer olgunun, ''tarıma sahip çıkmak'' olduğunu anlatan Baykal, tarımın mutlaka desteklenmesi gerektiğini inandıklarını söyledi.
Tarıma verilen şu ana kadarki desteğin düzeyinin ve biçiminin yeterli olmadığını ifade eden Baykal, ''Tarımımıza bugünkünün 2 katı bir destek, Gayri Safi Milli Hasılamızın 1.7'sinin üzerinde bir destek seferber edilecektir. Bu destek sadece sosyal amaçlı olmayacaktır. Yine tarımımızın rekabet kabiliyetini artırmaya, ürün desenin daha çağdaş, daha sağlıklı olmasına yönelik bir destek olacaktır'' diye konuştu.
Tarımda mazot tartışmasının da çok sık konuşulduğunu anımsatan Baykal, mazot konusunun, tarıma yönelik destek politikalarının bir alt unsuru olduğunu anlattı. Bu unsuru, yıllar öncesinden beri ısrarla programlarına aldıklarını belirten Baykal, ''Biz tarımda çiftçimize mazotu ÖTV'siz vereceğiz. Bu propagandaya elverişli bir değerlendirme olarak gözükmüyor ama doğrusu, bilimsel olanı budur. Bunu 2 yıldan beri söylüyoruz'' dedi.
Bunun anlamının, şu andaki fiyatlara göre mazotun fiyatının yüzde 50 oranında azalması olduğunu bildiren Baykal, ''Bu Türkiye'nin elde ettiği mazotu maliyetinin altına satması, zarar etmesi anlamına gelmez. Bu, Türkiye'nin çiftçiden, mazot satışından kendi kamu açıklarını kapatmak için kar almaya kalkışmaması, çiftçinin sırtından açığını kapatmaması anlamına gelir. Bunu da çiftçiye borçlu olduğumuzu düşünüyoruz'' diye konuştu.
İŞSİZLİK
Türkiye'de uzun süreden beri izlenen politikalar sonucunda ortaya çıkan işsizlik ve yoksullaşma tablosu karşısında, devletin yeni bir yaklaşım geliştirmesinin zorunlu olduğunu vurgulayan Baykal, ''Bu tabloyu seyretmeye devam edilemez'' dedi.
Bu konuda doğru, makul, uygulanabilir yeni bir yaklaşımın ortaya konulması gerektiğini söyleyen Baykal, bunu yapmaya kararlı olduklarını bildirdi.
Siyasi parti mekanizmasıyla değil, toplumun ciddi kurumlarının katkısıyla, gerçekten ihtiyaç sahibi, kamu desteğine muhtaç aileleri muhtarlar aracılığıyla belirleyeceklerini anlatan Baykal, muhtarların önümüzdeki dönemde Türkiye yönetiminin, temel bir kurumu haline geleceğini kaydetti.
Türkiye'de muhtarlık mekanizmasının, devreye sokulmadığını, iyi değerlendirilmediğini belirten Baykal, muhtarların, bölgelerinin bütün sorunlarında devletin muhatabı haline gelmesi gerektiğini kaydetti.
Yoksullara yardım konusunda mutlaka muhtarların esas alınması gerektiğini ifade eden Baykal, yardımların, doğrudan ailelere, hatta ailelerde kadınlara yapılacağını söyledi.
''BALIK TUTMAYI ÖĞRETECEĞİZ''
Yardıma muhtaç vatandaşlara ''balık tutmayı öğretmeye yönelik'' yardım götüreceklerini anlatan Baykal, bu vatandaşların iş bulmasını sağlamak için bilgi, beceri, donanım gibi gereksinmelerini de karşılayacaklarını ifade etti.
İşsize, yoksula sahip çıkacakları, iş bulmalarına yardımcı olacakları vaatlerinde bulunan Baykal, işsizler iş bulana kadar ailelerine destek olmayı kamu görevi olarak kabul edeceklerini ifade etti.
''Türkiye'de 'sıfır açlık' iddiasını yaşama geçireceklerini'' belirten Baykal, 2007 yılında insanların yatağa aç giriyor olmasını kabul etmenin mümkün olmadığını vurguladı. Türkiye'de 1 milyon civarında insanın yatağa aç girdiğini, çocukların sabahları okula aç gittiğini söyleyen Baykal, ''Böyle bir şeyi kabul edemeyiz. Sıfır açlığı güvence altına alacağız. Süt içmeyen çocuklar, karnı doymayan ana babalar kendi kaderine bırakılmayacak'' dedi.
Dokunulmazlık imtiyaz olmaktan çıkacak
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, dokunulmazlığın milletvekilliğinin bir imtiyazı bir kalkanı olmaktan çıkaracaklarını ve milletvekilini normal vatandaş haline dönüştüreceklerini söyledi.
Baykal, ''CHP Pusula'07'' adı verilen CHP'nin seçim bildirgesinin açıklandığı basın toplantısında yaptığı konuşmada, CHP olarak öncelikli hedeflerinden birinin ''siyasi yaşamın dürüstlüğünü güvence altına almaya yönelik dönüşümlerin yapılması'' olduğunu kaydetti.
Baykal, Anayasa değişikliği yaparak veya parlamento kararı çıkartarak ''siyasetçilerin haklarındaki bütün iddiaların etkin bir şekilde soruşturulmasının önünü açacaklarını'' belirtti. Baykal, şunları kaydetti: ''Dokunulmazlık, milletvekilliğinin bir imtiyazı, bir kalkanı bir üstünlüğü olmaktan çıkacaktır. Milletvekili normal vatandaş haline dönüştürülecektir. Vatandaş olmanın en yüksek demokratik rütbe olduğu anlayışını herkesin öğrenmesini sağlayacağız. Milletvekilinin ayrıca vatandaşın üzerinde bir hukuk imtiyazına ihtiyacı yoktur. Milletvekili örnek olması gereken vatandaştır. Mahkemeden kaçması gereken değil. Verilecek bir hesap varsa öncelikle hesabını vermesi gereken insandır. Bunu sağlayacağız.''
Milletvekilinin Meclis kürsüsünden her şeyi söyleyebilmesi gerektiğini belirten Baykal, ''Söylenen sözden dolayı kürsüde hiç kimse hesap vermek zorunda kalmamalıdır. Ama milletvekilinin işlemleri, yolsuzlukları mutlaka sorgulanabilir, yargılanabilir ve cezalandırılabilir olmalıdır. Milletvekili de yargıdan, kanundan korkan adam haline gelmelidir'' dedi.
''ÖSS'Yİ KALDIRACAĞIZ''
Gençlerin yurt sorunlarını en etkin şekilde çözmeyi öncelikli bir hedef olarak kabul etiklerini ifade eden Baykal, çok yaygın bir yurt ve barınak kampanyası açacaklarını kaydetti.
Baykal, üniversite öğrencilerinin kredi ihtiyaçlarının miktarını artıracaklarını ve ödeme koşullarını değiştireceklerini bildirdi. Her yıl bir l milyon öğrenciye, 250-375 YTL arasında değişen miktarlarda krediyi yılın on ayı vereceklerini anlatan Baykal, gençlerin bu krediyi iş bulmadan ödeme zorunluluğunu da ortadan kaldıracaklarını söyledi.
BİLDİRGEDE ''ÖSS'Yİ KALDIRMA'' TAAHHÜTÜ
Programlarındaki en temel hedeflerinden birisinin de üniversite ve lise düzeyinde eğitim reformu yapmak olduğunu kaydeden Baykal, ''Çok iddialı ve kapsamlı bir eğitim reformu taahhüt ediyoruz.. Türkiye öncelikle lise sorununu çözerek üniversite sorununu ancak taşınabilir hale getirebilir'' dedi.
Baykal, zorunlu eğitimi on yıla çıkaracaklarını belirterek, dört yıllık lise eğitiminin ilk iki yılı tamamlandıktan sonra lise öğrencilerinin iş ve meslek yaşamına veya akademik yaşama yönlendirileceğini anlattı.
Baykal, ''Bu, dünyada uygulanan, uygulanmış olan bir sistem, bugün Türkiye'deki tablo gerçekten akıl dışı bir tablodur. Vicdan dışı bir tablodur. Bir kollektif çılgınlık Türkiye'de yıllardan beri uygulanmaktadır'' dedi.
Bu çalışmalarının arkasında ciddi bir hazırlıkları olduğunu kaydeden Baykal, ''Böyle bir lise dönüşümü üniversitenin daha etkin ve daha başarılı olmasının yollarını açacaktır'' diye konuştu.
CHP'nin basın mensuplarına dağıtılan bildirgesinde de bu konuda, liseyi bitiren öğrencilerin üniversite kapılarında çektikleri çileye son verileceği belirtilerek, ''ÖSS'yi kaldıracağız. Lisenin son iki yılında öğrencilerini üçte birini üniversiteye yönlendireceğiz'' denildi.
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ
Sosyal güvenlik sistemi konusunda geçen dönem hükümet tarafından TBMM'ye getirilen tasarının kabul edilemez olduğunu, tasarıda emekli olmak için 9000 iş günü çalışmanın öngörüldüğünü ifade eden Baykal, ancak kendilerinin 7000 iş gününü esas alan bir anlayışı benimsediklerini belirtti.
Sağlık güvencesi bakımından bütün vatandaşların sağlık hizmetinden faydalanmalarını sağlayacaklarını anlatan Baykal, ''Herkes nüfus kağıdını göstererek hakkı olan sağlık hizmetini alabilecektir'' dedi.
Baykal sağlık primini ödeyemeyecek olan vatandaşların primini devletin üstleneceğini de kaydetti.
YARGI REFORMU
Yargı reformu konusunun temel hedeflerinden birisi olduğunu da anlatan Baykal, ''Yargı çığırından çıkmıştır, biz buna yargı reformu değil, adalet reformu diyoruz. Türkiye'nin özlemi adalettir'' dedi.
Baykal, ''hızlı, etkin güvenilir, siyasi tavassut arındırılmış bir adalet sistemini mutlaka CHP iktidarında yürürlüğe koyacaklarını'' söyledi.
''ESNAFIN VERGİ YÜKÜ AZALTILACAK''
Esnafın vergi yükünü azaltacaklarını ifade eden Baykal, esnaf için ''KOBİ ve esnaf bakanlığı'' kurulacağını ve esnafın bütün sorunlarının hükümet tarafından takip edileceğini söyledi.
Baykal, memur ve emeklilerin hak ve gelir kayıplarını telafi edecek bir uygulamayı da gerçekleştireceklerini kaydetti.
Yapacakları reformlar için gereken bir yıllık kaynak ihtiyacının 18,5 katrilyon, yani yaklaşık 15 milyar dolar olduğunu belirten Baykal, 15 milyar doların bu projeye harcanması ile Türkiye ekonomisinin çok şey kazanacağını söyledi.
Baykal, açıkladıkları seçim bildirgesini ve programlarını genel olarak şöyle değerlendirdi: ''Böyle bir program, alışılmış ideolojik bir sağ sol çatışması çağrıştıran bir program değildir. Bu program, Türkiye'yi restore etme programıdır. Türkiye'yi rehabilite etme programıdır. Türkiye'yi ayağa kaldırma programıdır. Türkiye'yi güçlendirme programıdır.''
"Cumhurbaşkanı ancak uzlaşmayla seçilebilir"
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'de cumhurbaşkanının ancak uzlaşmayla seçilebileceğinin anlaşıldığını ifade ederek, ''Cumhurbaşkanı seçimini başaramayanlar, kendi başarısızlıklarının ötesinde, Türkiye'yi de ciddi sıkıntıya sokmuşlardır'' dedi.
Deniz Baykal, ''Türkiye'nin AB perspektifinin karartıldığı bir dönemde, Türkiye'nin AB üyesi ülkelerle ilişkilerinin normalleştirilmesini bir ön şart olarak, derhal uygulanması gereken bir talep olarak ortaya atmak, adil, kadirşinas bir yaklaşım değildir'' diye konuştu.
Baykal, parti yöneticileri ve milletvekili adayları ile birlikte seçim bildirgesini açıkladıkları basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, ''Pusulanızda Türkiye'nin AB ile ilişkilerine yer vermediniz. Önümüzdeki dönem Türkiye'nin AB politikasında bir değişiklik olacak mı?'' sorusuna, Baykal, ''Yok, verdik. AB konusu Türkiye'nin bir hedefi olmaya devam ediyor. Burada Türkiye'nin 40 yılı aşkın süredir verdiği emeği, birikimi, hukuku, iddiaları var, Türkiye'ye yönelik yapılmış taahhütler var. Bunları silip atmak söz konusu olamaz'' karşılığını verdi.
Çalışma ve çabaları bu doğrultuda sürdüreceklerini, ortaya çıkan yeni sıkıntı ve güçlükler karşısında Türkiye'nin hakkına, hukukuna sahip çıkarak mücadelesini sürdüreceğini ifade eden Baykal, programlarında da bu konudaki değerlendirmelere yer verdiklerini söyledi.
''TBMM'de beklemekte olan Ek Protokol'ü meclisin onayından geçirecek misiniz?'' sorusu üzerine de Baykal, şunları söyledi: ''Bu protokolü imzalayanlar buna teşebbüs etmediler. Bu imza söz konusu olduğu zaman uyarılarımızı yapmıştık. Türkiye'nin AB üyelik sürecinin Kıbrıs sorunuyla bağlantılı hale getirilmesinin uygun olmadığını çok daha önceden söylemiştik. Türkiye, eğer AB içinde tam üye olarak yer alacaksa üye ülkelerle normal ilişkiler kurması kaçınılmazdır ama Türkiye'nin AB perspektifinin karartıldığı bir dönemde, Türkiye'nin AB üyesi ülkelerle ilişkilerinin normalleştirilmesini bir ön şart olarak, derhal uygulanması gereken bir talep olarak ortaya atmak, adil, kadirşinas bir yaklaşım değildir. Türkiye, AB'ye tam üye olma perspektifini gördüğü zaman elbette AB üyesi ülkelerle ilişkilerini normalleştirme gereğini duyar, o doğrultuda üzerine düşeni yapar. Ama bu konuda somut bir perspektif ortaya konulmamışken, tam tersi varken, Türkiye'ye yönelik bu talepler makul sayılamaz.''
CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ
Baykal, ''İktidara gelirseniz, cumhurbaşkanlığı seçimine hangi perspektiften bakacaksınız?'' sorusunu şöyle yanıtladı: ''Anlaşılmıştır ki Türkiye'de cumhurbaşkanı ancak uzlaşmayla seçilir. Böyle olması da yanlış değildir. Parlamentoda bulunan her partinin görevi uzlaşmaya açık olmaktır. Biz uzlaşmaya açık olduk. Bu parlamento eğer cumhurbaşkanını seçmediyse, herkes bilmelidir ki bunun sorumlusu cumhurbaşkanlığı seçimini yönetemeyenlerdir. 360 milletvekiliyle parlamentoya girip, cumhurbaşkanı seçimini başaramayanlar, kendi başarısızlıklarının ötesinde, Türkiye'yi de ciddi sıkıntıya sokmuşlardır.
Burada, iktidarın kavramadığı uzlaşma ihtiyacıdır. Anayasamızın temelinde yatan da uzlaşma ihtiyacıdır. Cumhurbaşkanı seçilemeyen bu dönemde CHP olarak biz, 'Bir AKP'linin cumhurbaşkanı seçilmesi mümkündür' dedik. Biz bu açıklamayı yaptığımız halde cumhurbaşkanı seçilemedi. Kimse bize, 'Hangi AKP'liyi seçmeyi düşünürsün?' diye sormadı. AKP'nin Genel Başkanı, 'Kendisi, Meclis Başkanı ve Dışişleri Bakanı dışında acaba birisinin seçilmesi gerekirse, kimin seçilmesini istersiniz?' diye kendi milletvekillerine isim telaffuz ederek soru sordu ama bize sormadı o soruları. O soruları bize sorsaydı, ne söylerdik bu ortaya çıkmadı.
'Biz, uzlaşmaya açığız' dedik, muhalefetteyken. İktidara gelirsek, aynı anlayışı sürdürürüz. Tek başımıza iktidara gelirsek de 367'nin üzerinde bir çoğunluğu tek başımıza biz sağlasak da 'cumhurbaşkanlığı için kimi düşünürsünüz' diye mutlaka bütün siyasi partilere sorma gereğini duyarız. Seçilecek olan, bir partinin genel başkanı değildir, 70 milyonun cumhurbaşkanıdır. Onun kim olması gerektiği konusunda herkese söz hakkını tanımak lazımdır, sormak lazımdır. 'Falana gitmem, zaman israfı olur', 'Önlerine attık bir çelik-çomak oynuyorlar' yaklaşımıyla yürürseniz, 360 milletvekiliniz de olsa cumhurbaşkanını seçemezsiniz, seçemediniz.
Cumhurbaşkanının seçilmemesinin sorumlusu bu zihniyettir, bu dayatmacı yaklaşımdır. Hukuku, demokrasiyi, istişareyi, uzlaşmanın önemini kavramamıştır. Sonuç fiyaskodur, başarısızlıktır. Cumhurbaşkanı seçmekte aciz kalmışlardır. Kim? 360 milletvekili olanlar. Gereğini yapamadılar, hukuku, demokrasiyi anlayamadılar. Tenezzül etmediler, kimseye bir şey söyleme gereği duymadılar. 'Size tebliğ ederiz son dakikada' dediler. Balıkçılara sordular, milletvekillerine, bize sormadılar. Sor, balıkçılara da, çiftçilere de, işsizlere de sor ama ana muhalefete de sor. Tam bir fiyaskodur.''
ÇEVRE SORUNLARI
''Türkiye'nin yaşadığı su sıkıntısı ve kuraklık karşısında bir hazırlığınız var mı?'' sorusunu yanıtlarken Baykal, çevre konusunda çok özel bir duyarlılığa sahip olduklarını belirterek, bu konunun günlük siyasete alet edilmemesi gerektiğini, dünyanın çok ciddi ortak yaklaşımlara ve doğru önlemlere ihtiyaç duyduğunu söyledi. Dünyada yaşanan küresel ısınma, çevre ve kuraklık sorununa en büyük katkıyı veren ülkeler ile bunun en büyük sıkıntısını çeken ülkelerin birbirlerinden farklı olduğunu ifade eden Baykal, karbondioksit emisyonunun yükselmesine, gelişmiş olan ülkelerin en büyük katkıyı yaptığını, bunun bedelini Afrika'nın, Türkiye'nin ve başka ülkelerin ödediğini belirtti. Baykal, ''Ortaya çıkan durumun mali ek yükünün adil bir şekilde paylaşılması lazımdır. En büyük fedakarlığı, kalkınmış, sanayileşmiş ülkelerin yapması lazımdır. Onların konforunun ağır bedelini hem mali hem de kirlenme olarak diğer ülkelerin taşımasını talep etmek, çok büyük global adaletsizliğe alet olmak demektir'' dedi.
''ŞEFFAF, AÇIK BİR EKONOMİ POLİTİKASI''
CHP Lideri Baykal, ''IMF ile ilişkiler hangi düzeyde olacak, nasıl bir yol izleyeceksiniz?'' sorusunu yanıtlarken, şöyle konuştu: ''Türkiye'nin önümüzdeki dönemde izleyeceği politikanın uluslararası mali kuruluşlarla mutlak bir çatışma anlayışı içinde değerlendirilmesi doğru değildir. Buna gerek de, ihtiyaç da yoktur. Türkiye, ilişkilerine, taahhütlerine her zaman sadık kalmış, onun gereğini mutlaka yerine getirmiş, sözüne güvenilir bir ülke. Bizim bu anlayışa yönelik bir değişiklik arayışımız hiçbir şekilde söz konusu değil. Türkiye, her hükümetle yeniden kurulmuyor. Devlette süreklilik anlayışı içinde gerekli değerlendirmeler yapılarak, ileriye doğru yürüyor. Gene yürüyüşüne devam edecek.
IMF ile yaptığı anlaşma 2008 başında bitiyor zaten ama bu süreyle götürülecek bir şey değil. Türkiye, dünyaya güven vermesi gereken bir ülke. CHP iktidarında hem ayrı ayrı dünya ülkeleriyle, hem de uluslararası kuruluşlarla ne yaptığımızı herkesle paylaşarak, şeffaf, açık, yön veren doğru bir yaklaşım içinde ekonomi politikamızı götüreceğiz. Bundan kimsenin kuşku duyması için bir neden yoktur. Bunu götürürken de kendi yararlarımızı dünya gerçekleri çerçevesinde göz önünde bulunduracağız.''
BANKALARIN YABANCILARA SATIŞI
Deniz Baykal, ''Bankaların yabancılara satışıyla ilgili temel politikanız nedir?'' sorusunu yanıtlarken ise Türkiye'de bankacılık sistemindeki yerli-yabancı oranı konusunda artık bir değerlendirme yapma noktasına gelindiğini söyledi.
''Her türlü fırsatı değerlendireceğiz'' anlayışı içinde bankaların tümünün yabancı sermayeye aktarılmasının doğru bir tercih ve yaklaşım olmadığını ifade eden Baykal, bütün dünya ülkelerinin bu konuda belli bir duyarlılık içinde olduğunu, Türkiye'nin de dikkatle konuya bakmasının gerektiğini kaydetti.
GÜNEYDOĞU'YA KAMU YATIRIMI
''Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sorunlarının çözümüne yönelik önerileriniz neler?'' sorusu üzerine Baykal, kamu yatırımlarının Güneydoğu Anadolu'da çok önemli bir yer tutması gerektiğini pusulalarında da söylediklerini belirtti.
Baykal, şunları söyledi: ''Güneydoğu'da devlet yatırımı kaçınılmazdır. İşsizlik, kalkınma oralarda ancak kamu sorumluluğuyla gerçekleştirilir. 'Bunun gereğini yapacağız', diyoruz. Çok ciddi ekonomik, sosyal taahhütler yapacağız. Sosyal-siyasal yeni yaklaşımları, eşit vatandaş kimliğinin ortaya çıkmasını, herkesin onurlu bir insan olarak, kökü, kökeni ne olursa olsun milletimizin bir parçası olma duygusu içerisinde yetiştirilmesini, bölgede yatılı okulların devreye sokulmasını öncelik olarak düşünüyoruz. Buna hem ilköğretim hem lise bakımından ihtiyaç var.
Oradaki insanların handikaplı duruma düşmeden, Türkiye'de sistemin bir parçası haline dönüşmelerini sağlayacak, iyi yetişme şansını onlara vermek durumunda olduğumuzu biliyoruz. Çok özel bir duyarlılıkla bölgeye yaklaşacağız. Bölgenin bütün sorunlarına öncelikle eğileceğiz. Bölgenin yaşadığı haksızlıkların, adaletsizliklerin telafi edilmesi için de kamu sorumluluğunu büyük ölçüde üstleniyoruz. O doğrultuda zararların, çekilen acıların telafisi ve tazmini için gerekli girişimleri yapacağımızı söylüyoruz.''
aa