CHP İstanbul milletvekilleri Eren Erdem ve Ali Şeker, Türkiye'den IŞİD'E kimyasal silah olarak kullanılan sarin gazı verildiğine ilişkin iddialarla ilgili basın toplantısı yaptı. Erdem, "Adana Cumhuriyet Başsavcılığı sarin gazı maddelerinin Türkiye'den Suriye'ye gönderildiğine dair iddianame hazırlamış ve bu dava kapatılmıştır. İşin içinde Makine Kimya Enstitüsü'nün de adı geçiyor. Telefon kayıtlarının hepsi dosyada. Terör saldırıları üzerinden siyaset yürütmek zorunda mısınız? Siyasi çıkarlarınızın gerçekleşmesi için insanlar ölmek mecburiyetinde mi?" dedi.
Basın toplantısında ilk olarak söz alan Ali Şeker, "Adana Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye'de kimyasal silah üretildiğine ve bunun Suriye'ye nakline ilişkin teknik takip ve izlemeyle dava açıyor. Dava konusunda, sarin gazı imalinde kullanılan bir çok kimyasal madde var. Bu maddelerin Türkiye'den temini konusunda Hayyam Kasap adlı El Kaide'ye bağlı bir gurubun içerisinde militan olarak bilinen bir kişi tarafından temin edilmesi ve bu süreçte yaşananlarla ilgili bir dava süreci yürütülüyor. Bu maalesef Türk basınında 'sarin gazı dendi antifriz çıktı' diye yer aldı. Halbuki o tarihte bu maddelerin neler olduğu, telefon görüşmelerinde nerede neler yaşandığı, aynı zamanda bunları nakledecek füzelerin de nasıl imal edilmeye çalışıldığı, elektronik mühendisi olan bu kişinin eline geçen bir çok elektronik devrelerle bu el yapımı füzeleri nasıl yapmaya çalıştıklarının delilleri var. Füze imal edildiği, kimyasal silah imal edildiği ortada olduğu halde maalesef bundan şu anda tutuklu kimse yok. İlk anda 13 kişi tutuklanıyor. Maalesef şu an da hiç tutuklu yok. Hani deniyor ya 'Biz bu terör örgütlerine karşı IŞİD'e, El Kaide'ye karşı gerekli soruşturmaları yapıyoruz'. Maalesef bu dosyada da tutuklu yok." diye konuştu.
Şeker, "Burada kullanılan gaz bir ara Suriye'nin Rusya'dan aldığı gaz şeklinde halka aktarılmaya çalışıldı. Bunun üzerinden de 'kimyasal silah kullanıldı, Amerika bölgeye bir an önce müdahale etsin' gibi bir yaklaşım sergilendi. Hani tapelerde de 'iki füze attırırım savaşı başlatırım' mantığının bizim ülkemizin de böyle bir hazırlığın yapıldığını bile bile seyirci kalmasının alt yapısını açıklıyor." dedi.
ERDEM: DÖNEMİN BAŞBAKANI BU KONUDA HESAP VERMEK ZORUNDADIR
Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianameyi gösteren Eren Erdem, "Bu iddianame Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde işlenen bir savaş suçunun belgesidir. Hani Suriye'de kullanıldığı söylenen havuz medyasında da Esad güçleri kullandı diye tanımlanan sarin gazı saldırısı var ya, o saldırının arka planının belgeleridir. İddianame içindeki telefon konuşmalarını okuduğumuz zaman antifriz değil sarin gazı imalatı yapılması bağlamında kimyasal maddelerin yurt dışından Türkiye'ye getirtildiğini, bu işin içerisinde Makine Kimya Enstitüsü gibi kurumların da adının geçtiğini, MKE'ne malzeme sağlayan isimlerin bu işin içerisinde olduğunu, sınırı geçerken pasaport ve kimlik noktasında zorlanmadıklarını, emniyet güçlerinin, istihbaratın bu hazırlıkların tümünden haberdar olduklarını çok net görüyoruz. Bu insanların ceza evinde olması gerekirken sınır dışına çıkartıldıkları iddia ediliyor. Bu dosya örtülmüş bir dosyadır. Savaş suçunun açık bir şekilde işlendiğinin resmi belgeleridir. Dönemin İçişleri Bakanı, dönemin Başbakan'ı bu konuda hesap vermek ve kamuoyunu aydınlatmak zorundadır." ifadelerini kullandı.
Adana Ağır Ceza Mahkemesi'nde yürüyen bu iddianamenin içeriğiyle ilgili bilgi veren Erdem, şöyle devam etti: "El Nusra tanıtılıyor. Ne kadar tehlikeli bir terör örgütü olduğu söyleniyor. Bu kimyasal maddeleri Suriye'ye talep eden Hayyam Kasap isimli şahıs tanıtılıyor. Hayyam Kasap'ın, El Kaide ve El Nusra gibi terör örgütlerinin önemli bir ismi olduğu iddianamede yer alıyor. Hayyam Kasap'ın Türkiye'deki bağlantılarıyla ilgili yapmış olduğu telefon konuşmaları burada yer alıyor. Konuşmalarda, 'aman dikkat et, üstü kapalı konuş başın belaya girmesin', 'yanarız', 'sen sınırı dert etme ben hallederim', 'geçiş kolaydır' gibi laflar yer alıyor. Sarin gazı olarak bilinen, o insanlık suçu, savaş suçunun temelini oluşturan silahın yapımında kullanılan malzemelerin nasıl temin edileceği, Türkiye'ye nasıl getirileceği, birkaç milyon dolarlık ihracat yapan ciddi şirketlerin katılımıyla bu işin nasıl toparlanacağı ve resmi kurumların sevkiyat hususunda sorun çıkarmayacağı, bizzat muhatapların telefon konuşmalarında yer alıyor."
TERÖR SALDIRILARI ÜZERİNDEN SİYASET YÜRÜTMEK ZORUNDA MISINIZ?
Ankara'daki bombalamada faillerin tümünün dinlendiğini, eylem yapacaklarının bilindiğini belgelerle ortaya koyduklarını söyleyen Erdem, "Buna rağmen bir operasyonun yapılmaması birilerinin ifade ettiği gibi Ankara saldırısından sonra artmasını bekledikleri oylarıyla alakalı bir şeydi. Ankara saldırısı sonrası oylarımız arttı dediler. Buradan Sayın Davutoğlu'na soruyorum. Bu sebepten dolayı mı Ankara katliamını gerçekleştirenleri dinleyip, 7 sülalelerini izleyip, hiçbir müdahalede bulunmadınız. Sebebi bu muydu? Oylarınızın artması mıydı? Terör saldırıları üzerinden siyaset yürütmek zorunda mısınız? Siyasi çıkarlarınızın gerçekleşmesi için insanlar ölmek mecburiyetinde mi? Suriye'de, Türkiye'de dünyanın her yerinde insanlar ölüyor. Bunun üzerinden siyaset üretmeye çalışan bir mekanizma ortada garip garip işler yapıyor." diye konuştu.
KİMYASAL SİLAHLARA GÖZ YUMANLARA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNUYORUZ
Kameralar önünde suç duyurusunda bulunduklarını söyleyen Erdem, "Bu işe takipsizlik veren, bu kimyasal silahların sevkiyatını engellemeyen, bu sevkiyatı bildiği halde durdurmayan, bu sevkiyatı yapanları tutuklayıp kısa süre sonra serbest bırakarak sınırı geçmesine göz yumanlarla ilgili kendileri hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Biz bu ülkeye barışı getireceğiz. Bu takiplerin hepsi var. Hangi IŞİD hücresi hangi evde, hangi canlı bomba hangi sokakta, nerede nereye eylem yapmaya planlıyor bunların hepsi biliniyor. Tonlarca belge var. İstikrarlı bir hükümet emniyeti harekete geçirir. Bütün bu sorunu bitirir. IŞİD hücrelerini, kimlerin bu işin içinde olduğunu biliyoruz. Günü geldiğinde hepsini belgeleriyle açıklayacağız." şeklinde konuştu.
CUMHURBAŞKANI'NA BUNDAN SONRA 'EBU BİLAL' DİYECEĞİM
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın IŞİD ismi yerine DAEŞ'i kullanmasını eleştiren Erdem, "DAEŞ Arapçanın kısaltılmasıdır. Eğer biz terimleri Arapça kullanmak mecburiyetindeysek Sayın Tayyip Erdoğan'a bizim Ebu Bilal dememiz lazım. Çünkü onun ismi Arapçada Ebu Bilal'dir. Kendisi Arapça telaffuz etmeyi çok sevdiği için biz de o zaman Ebu Bilal diyelim kendisine. Sayın Cumhurbaşkanı IŞİD'e Arapçasını DAEŞ olarak ifade etmeye devam ederse ben de kendisine bundan sonra Ebu Bilal diyeceğim." dedi.
CİHAN