CHP’liler Derin Devlet gerçeği ile bir kez daha tanıştı

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Altılı Masa’yı ağır ithamlar eşliğinde tekmeleyerek terk etmesi, iktidarıyla muhalefetiyle tüm kesimlerde büyük şaşkınlığa neden oldu. Bir grup hariç! İktidar ve muhalefetin içindeki derin devletin aparatları için hiç de süpriz olmadı bu hamle.

SAMANYOLUHABER.COM- ANALİZ 

CHP’liler şimdi bir kez daha Derin Devlet gerçeği ile yüzleşti. Eski Washington Büyükelçisi Namık Tan’ın tweeti ve makalesi, yüzleşmenin en net ifadesiydi.

Meral Akşener’in Altılı Masa’yı terk etmesinin, üstelik bunu ağır ithamlar eşliğinde yapmasının mantığını kimse anlayabilmiş değil. “Erdoğan’dan kurtulmak için kazanacak aday belirlensin istedik” gerekçesine kimse inanmıyor. Seçime 2 ay kala masayı devirmenin ve hemen akabinde Ersan Şen’e adaylık teklifi götürmenin hiçbir akıl, mantık ve ahlaki kriterle izahı yok. 

Ya neyle var? Elbette siyaset üstü karar verici odakların, yani Derin Devletin hamleleri ve beklentileriyle.

Meral Akşener’in 1 yıl önce Tv 100’de Candaş Tolga Işık’ın programında yaptığı açıklamalar, Altılı Masa’yı terk etmesindeki Derin Devlet etkisini gün yüzüne seriyor. 

Işık’ın “Millet İttifakını oluşturan diğer 5 parti iradesini Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday gösterme yönünde belirlese, siz İYİ Parti lideri olarak nasıl davranırsınız?” şeklindeki sorusuna şöyle cevap veriyor Akşener: “Herkesin aday gösterdiği bir insan reddedilir mi? Elbette reddedilemez. Ama benim adaylıktan feragat etmemin arka planında tek adayla gitme talebim var. Çünkü birden fazla adayla gidildiğinde, önce birbirinizle rekabet ediyorsunuz, sonra ikinci tura kalmak için gayretiniz var. Daha sonra ikinci tura kalabildikten sonra Erdoğan’la rekabete giriyorsunuz. Bu da yanlıştır.”

Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı çıkmayacaklarını ve Erdoğan’a karşı tek adayla seçime girmek gerektiğini söyleyen Akşener, şimdi bu söylemlerinin tam tersini yapıyor. Sözünden döndüğü çok açık olduğu için de “Hep aynı yer duruyoruz” algısını oluşturmaya çalıştı basın toplantısında.

2018 yılında yapılan seçimlerde, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dahi Abdullah Gül’ün adaylığına razı olmuşken, Akşener itiraz etti ve cumhurbaşkanlığı koltuğu yine Erdoğan’a teslim edildi. Aradan 5 yıl geçti, Akşener koltuğun Erdoğan’da kalması ve Türkiye’nin çukurun dibine daha bir çakılması için hamle üstüne hamle yapıyor.

Gerçekten Erdoğan’dan kurtulmak istiyor olsaydı ve kazacak aday konusunda da samimi olsaydı, Ersan Şen’e Haber Türk canlı yayınında cumhurbaşkanı adaylığı teklif eder miydi?

Neden Kılıçdaroğlu’na bu denli net ve tahkir ifadeleri kullanarak karşı çıktı? Gazeteci Aydoğan Vatandaş’ın şu tweeti bence bu sorunun cevabı niteliğinde: “Kılıçdaroğlu’nun adaylığına kaybetme olasılığı olduğu için değil, depremden sonra ilk defa kazanma ihtimali olduğu ve Erdoğan ve suça bulaşmış bürokrasi istemediği için karşılar.” 



Suça bulaşmış bürokrasinin yanına Perinçek’i, beşli çeteyi, uyuşturucu baronlarını, eli kanlı mafyayı, Nedim’ini, Soner’ini vesairesini, yani Derin Devletin tüm aktör ve aparatlarını koyabilirsiniz.

CHP’liler, Derin Devlet’in 1970’li yıllarda Ecevit’in başbakanlığı dönemlerinde, suikast girişimleri, provokasyonlar, katliamlar, karaborsacılık gibi hamlelerini çok iyi bilirler. Yabancısı oldukları bir durum değil bu.

Şimdi bir kez daha yüzleşiyorlar. Altılı Masa’ya desteği ve Erdoğan rejimine yönelik eleştirileri ile öne çıkan eski Washington Büyükelçisi Namık Tan, attığı tweette bu yüzleşmeyi çok net ifade etti. Tweetinde şu tespiti yaptı Namık Tan: Ülkede, demokrasinin gelişmesi ihtimalinden dahi rahatsız olan, devlet odaklı, “siyaset üstü”, düzenleyici bir güç var. Bu güç, büyük ölçüde tükenmiş olan yerleşik düzeni suni teneffüsle ayakta tutmaya çalışıyor. Son gelişmeleri bu açıdan değerlendirmek doğru olur diye düşünüyorum.”



Namık Tan bu tweetle de yetinmedi, Murat Yetkin’in sitesi Yetkinport için bir makale kaleme aldı. Bu makalede de şu ifadelere yer verdi: “İktidar bünyesindeki odakların devreye soktuğu, altılı masayı hedef alan hamle, ilk defa ‘siyaset üstü güçlerin’ halk tarafından suçüstü yakalanmasını sağladı."

Türkçede yaygın olarak kullanılan “Olanda hayır vardır” sözünün haklılığını bu vesile ile bir kez daha görmüş olduk. Evet, Tan’ın dediği gibi, Altılı Masa’yı hedef alan hamle, ‘siyaset üstü güçlerin’ halk tarafından suçüstü yakalanmasını sağladı, doğru. 

Ama ilk defa değil! Namık Tan sadece Ecevit’e yönelik hamleleri incelese, Altılı Masa’ya yapılan saldırının, Derin Devlet’in ilk hamlesi olmadığını anlar. 

Lakin olsun, bu kadarı da iyidir.

06 Mart 2023 13:01
DİĞER HABERLER