CHP'nin Diyarbakır raporu: Kardeşi kardeşe kırdırıyorlar, TBMM ne diye duruyor?

CHP'nin Sağlık Komisyonu üyeleri, geçen hafta sonu Sur merkez ilçesinde sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı Diyarbakır'daki incelemelerinin ardından bir rapor hazırladı. CHP Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Ankara Milletvekili Murat Emir, İstanbul Milletvekili Ali Şeker, Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara, Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal'ın hazırladığı raporda, dikkat çekici bilgiler yer alıyor.

Şehit aileleriyle görüşen CHP heyetinin raporunda, şehit ailelerinden bir babanın "CHP Milletvekillerinden rica ediyorum bu işe bir el atsınlar. Kardeş kardeşi öldürmesin. Ben de Kürdüm. Burada benim sabahtan beri konuştuğum askerlerin hepsi Kürt. Kardeşi kardeşe kırdırıyorlar. Bu ülkeyi neden paylaşamıyoruz? Barıştan öte bir şey var mı? TBMM ne diye duruyor orada" dediği aktarılıyor. Şehitlerden birinin ablasının ise "Nazmi'nin hayalleri vardı. Savaş onun hayallerini aldı götürdü." dediği belirtiliyor.

Sosyal medyada hekimlerin ve sağlık çalışanlarının hedef gösterilmesi ve yürütülen linç kampanyasının doğru olmadığının ifade edildiği raporda, özellikle Acil Tıp Teknisyenlerinin ateş altında dahi yaralılara müdahale etmeye çalışarak büyük bir özveri ile çalıştıkları vurgulanıyor. Rapora göre Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy, şu bilgileri aktarıyor: "Çatışmalardan önce Sur'da 24 bin insan yaşıyordu. 20 binden fazlası göç ederek ilçeyi terk etti. Sokağa çıkma yasağının olduğu bölgelerde 2 bin ila 4 bin arasında insan olabileceğini tahmin ediyoruz.

Sur'da kalan vatandaşlara muhtarlar ve güvenlik birimleri aracılığıyla gıda kolileri gönderdik. İlçeden göç edenlerin birçoğu akrabalarının yanında kalıyor. Bu ailelere aylık 300-500 TL arasında kira yardımı yapıyoruz. Barınacak hiçbir yeri olmayan vatandaşlarımız için otellerle anlaşma yaparak 300'ün üzerinde kişinin otellerde konaklamasını sağladık. Tüm masraflar Valilik tarafından karşılandı. Özellikle okula giden çocukların eğitimden yoksun kalmaması, aşı gibi koruyucu sağlık hizmetlerinin sağlanabilmesi için diğer mahallelerdeki okullar ve sağlık kuruluşları yetkilendirildi. Sur'daki esnaf çatışmalardan doğrudan etkilendi. Özellikle ticaretin kilit noktası olan Gazi Caddesi'nde sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi küçük esnafı zor durumda bıraktı. Esnaftan gelen şikâyetler üzerine her türlü riski alarak Gazi Caddesi'ndeki sokağa çıkma yasağını kaldırdık, caddeyi trafiğe açtık. Vergi Dairesi'ne kayıtlı bulunan 603 esnafa nakdi yardım yaptık.

Sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerden yaralıların alınmadığı, cenazelerin buzdolabında bekletildiği, sokaktaki cenazelerin ise kaldırılmadığı iddiaları hakkında yapılan araştırmalar sonucunda Kurşunlu Camii'nden cenazelerin alınmadığı iddiaların asılsız olduğunu gördük. Ancak Yavuz Selim İlkokulu'nda çıkan çatışmada 2 cenaze olduğuna dair bilgi konusunda araştırmalarımız devam ediyor.

Yapılan operasyonlar sonucunda sokağa çıkma yasağının olduğu altı mahallenin yüzde yetmişinde operasyon tamamlandı. Yüzde otuzunda devam ediyor. Patlayıcı tuzakları süreci uzatıyor. 7 Haziran seçimlerinden sonra Sur'da yaşanan hendek ve barikat eylemlerini güvenlik güçleri olarak kurban bayramı itibariyle temizleyip Silvan'da yaşanan olaylara yoğunlaştık. Bu noktada terör örgütü mensupları Sur'a tekrar sızarak hendekler kazdı, el yapımı patlayıcılarla bölgeye tuzaklar kurdu. Silvan'da olayların sonlanmasıyla beraber Sur'da tekrar operasyonlara hız verildi.

Sur'da yaşanan çatışmaların uzun sürmesinin sebebi Sur'un fiziki yapısı, dar sokaklar, bitişik nizam binalar ve mahalleyi çeviren tarihi surlardır. Dar sokaklarda kurulan barikatların bombalı tuzaklarla desteklenmesi nedeniyle, personelimizin can güvenliğini sağlamak için, tank, ağır silah kullanarak uzaktan imha yoluna gitmek zorunda kalıyoruz. Terör örgütü ağır silahlar kullanıyor. Mevzilerin imhası personelin ve sivillerin tahliyesi içinde zırhlı araçlar kullanıyoruz.

Üniversite hastanesine gelen yaralı polis ve askerlerin bilinçli olarak bakılmadığı iddiaları asılsızdır. Üniversite hastanemizde polis ve askerlerimiz tedavi görebilmektedir. Bu iddialar bir polis memurunun beyanı üzerinden kurgu yapılarak basına servis edilmiştir. Askeri hastane Sur'un hemen yanında olduğu için asker ve polisler özellikle buraya getirilmektedir.

Tarihi dış surlarda bir zarar oluşmamıştır. Kurşunlu camii ve Paşa Hamamı'nda operasyonlara bağlı zarar tespit ettik. Sur çerisinde bulunan UNESCO tarafından tarihi ve kültürel değeri tescil edilmiş yapılar hakkında zararın ne olduğunu şu an itibariyle belirleyemedik. Alpaslan İlkokulu, Cumhuriyet İlkokulu ve bir okulumuz daha teröristlerce yakıldı."

Bölgede faaliyet gösteren Özel Hareket Polisi sayısının 3000'den 19.000'e çıkartıldığının belirtildiği raporda, "Ülkenin farklı şehirlerinden Özel Hareket Polisleri bölgeye yönlendirilmiştir. Özel Harekat Polislerine, hayatlarını kaybetseler dahi basına yansımayacağının şart olduğu sözleşmelerin imzalatıldığı konuşulmaktadır." deniyor.

SONUÇ Ve İZLENİMLER

Raporun sonuç ve izlenim bölümünde ise şu görüşlere yer veriliyor:

Sokağa çıkma yasağı nedeniyle yasaklı bölgelere giremedik. Hemen her sokak başında, yasak olmayan bölgelerde trafik akışında bol miktarda güvenlik güçlerine ait akrep ve benzeri zırhlı araçların dolaştığını gözlemledik.

Ziyaretlerimizi, birçok noktada kan ve barut kokuları ve çatışma sesleri altında gerçekleştirdik. Çektiğimiz videolarda sesimizi bastıran yoğun bir uğultu sesinin hakim olduğunu gördük.

Dinlediğimiz tüm Diyarbakırlılar'dan aldığımız en belirgin görüş "Barış istiyoruz. Bunun için CHP devreye girsin" oldu.

Bölge halkı yaşananlar neticesinde ağır bir travma yaşıyor. Devlet kurumları, tensilcileri ve halk arasında ciddi bir güven bunalımı sorunu var.

Bir mahalle muhtarı düşüncelerini "41 gündür yaşanan çatışmalar ve sokağa çıkma yasağı nedeniyle 5 yaşından 70 yaşına kadar orherkes nefret kusuyor. Herkes kiminle kardeş olacağız diyor" diyerek anlatıyor.

Ziyaretimizin asıl konusu olan sağlık hizmetleri çeşitli sıkıntılarla yürüyor. Bölgede görev yapan tüm sağlık emekçileri, ayrım gözetmeksizin görevlerinin sorumluluğunda, ateş altında, zor koşullar altında büyük bir özveriyle çalışmakta. Bu noktada bölgede bulunan sağlık hizmetlerinin aksamaması ve ihtiyaç duyan herkesin sağlık hizmetlerine ulaşabilmesi için çeşitli önlemlerin alınması gerekmektedir.

Çatışmalarda sonrası bırakılan mühimmat artıklarının çocuklar için tehlike oluşturduğu, yaşanan kazalarda biri ağır olmak üzere 2 çocuğun yaralı olarak hastanede yatmakta olduğu biliniyor.

Kalp krizi geçiren bir hastaya ambulansın güvenlik nedeniyle bölgeye girememesi neticesinde, hastanın hayatını kaybettiği belirtildi.

Sık sık yaşanan elektrik kesintileri nedeniyle suni kalp makinası taşıyan bir hastanın her an ölümle burun buruna kaldığı belirtildi.

Ambulanslar güvenlik güçlerinin müsaade ettiği noktaya kadar girebilmekte. Acil çağrı yapılan noktalara ulaşılamıyor, bu da hastaya ulaşımı engelliyor.

Tip1 diyabet hastası 6-7 yaşındaki bir kız çocuğu sürekli kullanmak zorunda olduğu insüline ulaşamadığı için 600 gr/dl şeker değeriyle şeker koması riski altında yaşamını sürdürmek zorunda kalmaktadır. Buna benzer çok sayıda olay anlatılmaktadır.

Aile Sağlığı Merkezlerinin tehdit altında hizmet veremeyecek hale getirilmesi, sağlık binalarına kurşunların isabet etmesi, 112 ambulanslarına yaralı sivillerin erişiminin engellenmesi gerek sağlık çalışanlarının güvenliği gerekse de halkın sağlık hizmetlerine erişimi açısından önemli bir iddiadır. Bu konudaki Uluslararası sözleşme hükümleri dikkate alınarak gerekli önlemler ivedilikle hayata geçirilmelidir.

Bölge halkı AKP hükümetinin uyguladığı politikalar nedeniyle kendisini ötekileştirilmiş, yalnız bırakılmış ve terör örgütünün insafına terk edilmiş hissetmektedir. Devletin güvenlik kuvvetlerine sorunu havale eden politikaları bu sorunu çözmekte yetersiz kalmaktadır. Uygulanan politikalarla gelinen durumun 90'lı yıllarda yaşanan durumdan daha vahim sonuçlar doğurduğu, daha büyük acıların yaşandığı açıktır. Devlet halkın güvenini tazeleyecek ve insan haklarını önceleyecek politikalarla varlığını yeniden tesis etme yoluna gitmelidir.

Bölgedeki olayların böylesi vahim bir duruma gelmesinde istihbarat zaafiyeti olduğu açıktır. Bölge halkının devlete olan güveninin zedelenmemesi için sorumlular hakkında gerekli takibatın yapılarak, acilen gerekli tedbirler alınmalıdır.

UNESCO tarafından uluslararası olarak da tescil edilmiş olan tarihi yapıların zarar görmesi, okulların ve ibadethanelerin hedef haline getirilmesi kentte geri dönülemez yaralara yol açmaktadır. Zarar tespitlerinin acilen belirlenerek, gerekli önlemler alınmalıdır. CİHAN
13 Ocak 2016 14:19
DİĞER HABERLER