CHP, Sulh Ceza Hakimlikleri'nin kaldırılması için kanun teklifi verdi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunda Değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi verdi. CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş tarafından verilen kanun teklifinde, Sulh Ceza Hakimlikleri'nin kaldırılması istendi. Teklifte, "Kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak üzere yürütülen soruşturmalarda hakim tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları incelemek ile ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere asliye ceza mahkemelerince bakılır." deniliyor.

Gerekçe bölümünde ise Barış Yarkadaş, 6545 sayılı 'Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 28 Haziran 2014 gün ve 29044 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve Sulh Ceza Hâkimlikleri kurulmasını öngören kanunun birçok sorunu da beraberinde getirdiğine dikkat çekti. 'Kanunî hâkim' veya 'olağan hâkim' ilkesi de denen 'tabiî hâkim (doğal yargıç)' ilkesi, bir uyuşmazlık hakkında karar verecek olan hâkimin, o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olmasını öngören bir ilke olduğunu dile getiren Yarkadaş, şu ifadeleri kullandı: "Hâkim terimi yerine mahkeme terimini koyarak söylersek, tabiî mahkeme veya olağan mahkeme, yargılanacak olayın meydana geldiği anda, o olayın yargılanması için kanunla kurulmuş mahkeme demektir. Kısacası, tabiî mahkeme (olağan mahkeme), olaydan önce kurulmuş ve somut olay ile kuruluşu bakımından ilgisi olmayan mahkeme demektir. Bu mahkemenin hâkimine de tabiî hâkim denir. Buna göre, bir uyuşmazlık, ancak uyuşmazlığın doğumu anında görevli ve yetkili olan mahkeme tarafından yargılanabilecektir. Böylece tabiî hâkim ilkesiyle, uyuşmazlığın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla kurulacak bir mahkeme tarafından yargılanması yasaklanmakta, yani kişiye veya olaya özgü mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Tabiî hâkim (olağan hâkim) veya kanunî hâkim ilkesinin amacı, yasama organının belirli bir olayı yargılamak için o olaydan sonra mahkeme kurmasının önüne geçmektir. Bu ilkeye uyulduğu takdirde, yasama organı dâhil devletin herhangi bir organı, olaydan sonra, sırf o olayı yargılamakla görevli bir mahkeme kuramayacaktır. Bu ise mahkemelerde yargılanacak olan kişilere büyük bir güvence sağlar. Çünkü onları yargılayacak mahkemeler, sırf onlar için kurulmamış, onları yargılayacak hâkimler sırf onlar için atanmamıştır. Böyle mahkemelerde ve böyle hâkimler huzurunda suçlanan kişiler masum iseler, beraat edeceklerdir. Oysa sırf o olay için kurulmuş ve hâkimi sırf o olay için atanmış bir mahkemede suçlanan kişiler masum olsalar bile mahkûm olabilirler. Tabiî hâkim (olağan hâkim) ilkesinin doğal sonucu, olağanüstü (istisnaî) mahkemelerin kurulmasının yasaklanmasıdır. Olağanüstü mahkeme, olaydan sonra kurulmuş, sırf belli bir olayı veya belli kişileri yargılamak üzere kurulmuş mahkeme demektir. Olağanüstü mahkemelere istisnaî mahkemeler de denir."

Anayasanın 37'nci maddesinde 'kanunî hâkim güvencesi' adı altında düzenlenen şeyin aslında 'tabiî hâkim ilkesi' olduğuna şüphe olmadığını belirten Yarkadaş, şöyle devam etti: "Bir kere, maddenin ikinci fıkrasında, olağanüstü mercilerin kurulması yasaklandığına göre, bundan a contrario, olağan mahkeme ilkesinin kabul edildiği sonucu çıkar. Olağan mahkeme ile tabiî mahkeme aynı şeylerdir. Diğer yandan Anayasanın 37'nci maddesinin Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu Gerekçesinde de bu maddede ifade edilen ilkenin tabiî hâkim ilkesi olduğu açıklanmıştır. Gerekçede şöyle denilmiştir: Bu maddede kanunî ve tabiî hâkim güvencesi birlikte düzenlenmiştir... Tabiî hâkim kavramı ise yargılanacak nizanın vukuu anında bulunan kanunun öngördüğü yargı mercii demektir. Bunlara olağan mahkemeler de denir. Diğer bir deyimle, bir ceza [doğrusu niza], ancak vukuu anında yürürlükte bulunan kanunun tâbi kıldığı yargılama mercii önüne götürülecek; bu kanuna göre, hangi mahkemenin görev ve yetkisine giriyorsa o mahkeme tarafından çözüme bağlanacaktır. Bu suretle dâvanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne götürülmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre, kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır."

16 Haziran 2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunun, bir yandan sulh ceza mahkemelerini kaldırdığını diğer yandan da sulh ceza hâkimliklerini kurduğunu dile getiren Yarkadaş, adı geçen kanunun, kaldırılan sulh ceza mahkemelerinin yargılamaya ilişkin görevlerini asliye ceza mahkemelerine, arama, yakalama, tutuklama kararı verme gibi soruşturma işlemlerine ilişkin diğer görev ve yetkilerini ise yeni kurulan sulh ceza hâkimliklerine verdiğini ifade etti.

Böylece bir soruşturmada arama, yakalama, tutuklama kararı eskiden sulh ceza mahkemelerinin hâkimleri tarafından verilirken, yeni sistemde sulh ceza hâkimleri tarafından verileceğini anlatan Yarkadaş, kanun teklifinin gerekçe bölümünde şu görüşlere yer verdi: "16 Haziran 2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun sonucu sulh ceza mahkemeleri kaldırmış yerlerine az sayıda sulh ceza hâkimi atanmıştır. Örneğin İstanbul Adliyesinde, söz konusu Kanun uyarınca 38 adet sulh ceza mahkemesi kaldırılmış yerlerine sadece 6 adet sulh ceza hâkimi atanmıştır. Eskiden İstanbul Adliyesinde tutuklanması talep edilen kişinin 38 hâkimden birinin önüne çıkması ihtimali var iken, şimdi 6 hâkimden birinin önüne çıkması ihtimali var. Keza eski sistemde bu 38 sulh ceza mahkemesi hâkiminin birinin kararına itiraz edildiğinde itiraz başvurusu, bu 38 hâkimden biri tarafından değil, 55 asliye ceza hâkiminden o gün nöbetçi olan birisi tarafından karara bağlanıyordu. Oysa yeni sistemde bu 6 sulh ceza hâkimin birisinin verdiği karara itiraz edildiğinde itiraz hakkında diğer beş hâkimden birisi karar verecek. Görüldüğü gibi eski sistemde, iktidarın, bir ihtimal, art niyetle arama, gözaltına, tutuklama kararı çıkarmak istemesi durumunda İstanbul Adliyesinde etkilemesi gereken hâkim sayısı 93 iken, yeni sistemde bu sayı 6'ya düşmüştür. Şüphesiz denebilir ki, sayının çok olması veya az olmasının prensipler açısından bir değeri yoktur. Keza kaldı ki, küçük bir yerde eski sistemde tek bir sulh ceza mahkemesi, yeni sistemde de tek bir sulh ceza hâkimi olabilir. Doğrudur. Doğrudur; ancak buradaki can alıcı mesele, söz konusu kanundan sonra, yeni kurulan sulh ceza hâkimliklerine atanan hâkimlerin özel olarak seçilip seçilmediği meselesidir. Adil bir yargılama için en az tabiî hâkim ilkesi kadar önemli bir ilke daha vardır: Hâkimlerin bağımsızlığı ilkesi. Adil bir yargılama için, hâkimin sadece "tabiî hâkim" olması yetmez; aynı zamanda "bağımsız hâkim" olması gerekir. Hâkim, tabiî hâkim olsa bile, bağımsız değil ise, adalet gerçekleşmez. Bu nedenle hâkimlerin bağımsız bir organ tarafından atanması, atandıktan sonra da siyasî ve idarî makamların etkisi altında kalmamaları ve bunun için de çeşitli teminatlara sahip olmaları gerekir. Kendilerini bağımsız hissetmeyen hâkimlerin tabiî hâkim olması, tek başına yargılananlar için bir güvence teşkil etmez.

Suç işlediği iddia edilen bir kişinin iddia olunan suçu işleyip işlemediği sorunu bir şey, bu kişi hakkında karar verecek hâkimin tabiî ve bağımsız hâkim olması bir başka şeydir. Suç işlediği iddia edilen kişiler gerçekten suç işlemişlerse, dosyada da bunların suç işlediğine ilişkin inandırıcı deliller var ise, sadece istisnaî hâkimler değil, tabiî ve bağımsız hâkimler de bu kişiler hakkında, şartları varsa, arama, yakalama ve tutuklama kararı verirler. Ancak bir ihtimal suç işlediği iddia edilen kişiler gerçekten suç işlememişler ise, tabiî hâkim ilkesine aykırı olarak, sırf onlar için atanmış hâkimler karşısına çıkarılırlarsa, bu kişilerin tutuklanma ihtimalleri, masum olsalar bile, çok yüksektir. Dolayısıyla bir kişinin gerçekten suç işleyip işlemediği, ancak tabiî hâkim ilkesine uygun olarak atanmış bağımsız hâkimler önünde yargılandığı zaman ortaya çıkar. Bu Kanun teklifimizle bu hâkimlikler nedeniyle mağdur olmuş veya mağdur duruma düşebilecek vatandaşların mağduriyete uğramasının önünün kesilmesi amaçlanmıştır. Öyle ki kamuoyunda iktidarın sopası olarak nitelendirilen bu hâkimliklerin kaldırılması adil ve bağımsız yargılama hakkının tesis edilmesi konusunda toplumda bir güven duygusunun artmasına sebep olacaktır."

ADLÎ YARGI İLK DERECE MAHKEMELERİ İLE BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YETKİLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 10'uncu maddesi başlığı ile birlikte yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 2- 5235 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, yürütülen soruşturmalarda hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları incelemek ile ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere asliye ceza mahkemelerince bakılır."

MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. CİHAN
08 Temmuz 2015 16:29
DİĞER HABERLER