CHP İstanbul Milletvekili Av. Mahmut Tanal, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 11. Maddesinde düzenlenen ‘Basın mensuplarının cezai sorumluluğu' hükmünün kötü niyetle kullanıldığının altını çizdi.
Mahmut Tanal, Anayasa’nın 28. maddesinde koruma altına alınan basın özgürlüğüne hükümet tarafından ağır darbeler vurulması sebebiyle Basın Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik teklifte bulundu.
Basın mensuplarının muhalif olmaları haline kolayca tutuklanabilmelerine engel olabilmek için teklif edilen maddeye CHP’li Tanal, şu ibarenin eklenmesini istedi:
“Basın mensupları görevlerini yaparken, basın görevi kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnatlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunması halinde, kendilerine ceza verilemez. Ancak bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve basın mensubunun görevi ile bağlantılı olması gerekir.
Basın mensuplarının basın özgürlüğü kapsamında görevlerinden doğan veya görevleri nedeniyle işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma Adalet Bakanlığı’nın vereceği izin üzerine suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır. Basın kuruluşlarının yazıhaneleri, merkezleri, şubeleri ve basın mensuplarının konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısının denetiminde ve bağlı oldukları meslek odasının bir temsilcisinin katılımı ile aranabilir.”
"BASIN ÖZGÜN OLMADAN DEMOKRASİ OLMAZ"
Tanal, kanun gerekçesini ise şöyle ifade etti: “Günümüzde, yazdıkları yazılar, yaptıkları haberler nedeniyle tutuklu bulunan pek çok basın mensubu bulunmaktadır. Basın mensuplarının yazıları ve haberleri nedeniyle kendilerine açılan pek çok tazminat davası bulunmaktadır. Bu soruşturma ve davalar basın özgürlüğüne etki etmekte ve basının özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Basın mensupları yargılanma ve tazminat ödeme tehdidi altında haber yapmakta ve bu ortamda basının özgür hareket etmesine olanak kalmamaktadır.
Basın özgürlüğü aynı zamanda halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme özgürlüğüdür. Basın özgürlüğü olmadan demokrasi olmaz. Türkiye’de basın özgürlüğünün olup olmadığı, kısıtlanıp kısıtlanmadığı birçok dönemde tartışılmış ve tartışılmaya devam edilmektedir. Bazıları basını kontrol altına almaya çalışırken bazıları basını tehlike olarak kabul etmemiştir. Oysaki demokratik ülkelerde basın, dördüncü kuvvet gibi kabul görmektedir. Farklı bir deyişle basın demokrasinin olmazsa olmazlarındandır...
…Bu kapsamda basın mensuplarının görevlerinden doğan ve görevleri nedeniyle işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı haklarında soruşturma açılması yine yürütme organının iznine bağlanmalıdır. Basın organlarının bürolarının, merkezlerinin, konutlarının aranması ancak mahkeme kararı ile Cumhuriyet savcısı denetiminde ve bağlı oldukları meslek odasının bir temsilcisinin katılımı ile aranabilir.”