Alev Coşkun, çikolata kutularında teslim edilen milyonlarca dolar rüşvetin deşifre edildiği 17-25 Yolsuzluk Operasyonları sayesinde oturduğu koltuğunu yine çikolata kutusundaki rüşvet skandalıyla kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.
Cumhuriyet Gazetesi’ndeki kriz, gazetenin bağlı olduğu Cumhuriyet Vakfı’nın yöneticisi avukat Turan Karakaş’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusuyla başladı.
Karakaş suç duyurusunda, gazetenin eski genel yayın yönetmeni Arif Kızılyalın, idari-mali işler müdürü Osman Selçuk Özer ve reklam müdürü Esra Bozok’un bir e-ticaret firmasından Ocak 2023’te yürürlüğe giren e-ticaret yasası aleyhine manipülatif haber yapma karşılığında çikolata kutusunda kayıt dışı para aldıklarını iddia etti.
Dilekçesinde bu paradan Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun’un da haberinin olduğu ve üstünü kapatmaya çalıştığı belirtti Karakaş.
Olayın ortaya çıkmasından sonra, gazetenin genel yayın yönetmeni Tuncay Mollaveisoğlu, Alev Coşkun ve vakıf yönetimindeki İrfan Hüseyin Yıldız ve Işık Kansu'yu eleştiren bir yazı yazdı, ancak yazıyı tepe yöneticisi olduğu gazetesinde yayınlatamadı, yazı sansürlendi.
Ancak Mollaveisoğlu yazısını sosyal medyadan yayınladı. Cumhuriyet Gazetesi ise derhal yayınladığı açıklamasında, "Mollaveisoğlu gazeteye uyum sağlayamadı. Cumhuriyet işgal edilemez" ifadelerine yer verdi.
Akabinde Mollaveisoğlu da görevden alındı. Kriz Mollaveisoğlu’nun görevden alınmasının ardından daha da büyüdü.
Cumhuriyet Vakfı yönetim kurulu üyeleri Turan Karakaş, Birol Başaran ve Barış Doster, ‘manipülatif haber için çikolata kutusunda para alma’ olayını ‘kapatmayı önerdikleri’ gerekçesiyle vakfın yönetim kurulu başkanı Alev Coşkun ve diğer üyeler Işık Kansu ve İrfan Hüseyin Yıldız’ı istifaya çağırdı.
Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tüm bu iddialara rağmen soruşturmaya yer olmadığına karar verdi, dosyayı kapattı.
Cumhuriyet Gazetesi’ni sarsan ve Alev Coşkun’u hedefe oturtan sipariş “haber” karşılığı çikolata kutusunda gelen paranın hikayesi böyle.
Gelelim Alev Coşkun ve ekibinin çikolata kutularındaki rüşvetler sayesinde Cumhuriyet’in yönetimini ele geçirmesinin öyküsüne.
Alev Coşkun ve birlikte hareket ettiği İnan Kıraç, Cumhuriyet Vakfı’nın yönetimini 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonlarının hemen öncesinde, 2013 yılı Nisan ayında yapılan genel kurulda kaybettiler.
Cumhuriyet Vakfı Başkanlığı’na avukat Akın Atalay seçildi. Atalay ve ekibi gazetenin genel yayın yönetmenliğine gazeteci Can Dündar’ı getirdi.
Can Dündar ve ekibi, gazeteyi sol demokrat çizgide yönetti ve bilhassa 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonlarından sonra Erdoğan’ı çok zorlayan yayınlar yaptı.
Reza Zarrab’ın çikolata kutuları içinde Egemen Bağış’a gönderdiği milyon dolarlık rüşvetlerin belgeselini de çekti Can Dündar.
Suriye’ye silah ve bomba götüren MİT Tırları haberi nedeniyle hapse atıldı, Adliye önünde silahlı suikasta uğradı.
Erdoğan’ın diktatörlüğünü inşa ettiği 15 Temmuz Tiyatrosu’ndan sonra, İnan Kıraç’ın himayesindeki Cumhuriyet Vakfı’nın eski yöneticileri Alev Coşkun ve Mustafa Balbay gibi isimler Erdoğan’la ittifak kurdu ve 3 yıl önceki vakıf genel kurulunun iptal edilmesi için girişim başlattılar.
29 Eylül 2016'da A Haber'e açıklamalar yapan Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, eski kararın aksine Balbay ve Coşkun'un itirazlarını haklı bulduklarını ve Cumhuriyet Vakfındaki seçimlerin yenilenmesi gerektiğini söyledi.
31 Ekim 2016 sabahı İstanbul Başsavcılığı, usûlsüzlük iddiasının yanı sıra “Terör örgütü adına suç işlemek” iddiasıyla Cumhuriyet gazetesine operasyon başlattı; gazetenin bağlı olduğu vakfın yöneticilerinin evleri arandı.
Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu başta olmak üzere, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Kadri Gürsel, Musa Kart, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Turhan Günay, Bülent Utku, Önder Çelik ve Eser Sevinç’in aralarında bulunduğu 18 yazar, muhabir ve editör gözaltına alındı.
Can Dündar, Türkiye dışında olması nedeniyle gözaltına alınamadı.
Hikmet Çetinkaya ve Aydın Engin serbest bırakılırken, Murat Sabuncu ile Kadri Gürsel, Musa Kart, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Turhan Günay, Bülent Utku, Önder Çelik ve Eser Sevinç tutuklandı.
Operasyon sırasında Türkiye dışında bulunan Akın Atalay da geri döndü ve o da tutuklandı.
Akabinde Erdoğan, çikolata kutusu müttefikliği gereği olarak, İnan Kıraç ve Alev Coşkun’un ricasını kırmadı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, 3 yıl önce yapılan ve daha önce hiçbir usulsüzlük olmadığı tespitiyle tescil ettiği Cumhuriyet Vakfı Genel Kurulu’nu iptal etti.
Erdoğan, Cumhuriyet Gazetesi yönetimini İnan Kıraç’a ve Alev Coşkun’a teslim etti.
Akın Atalay, Murat Sabuncu ve arkadaşları, 2 yıla yakın cezaevinde kaldı. Yargılamanın yapıldığı mahkemedeki duruşmalarda İnan Kıraç ve Alev Coşkun, Akın Atalay ve ekibinin aleyhinde ifade verdi.
Akın Atalay yıllar sonra, cezaevi günlerinde yaşadığı Erdoğan’ın Kıraç ve Coşkun ile kurduğu ittifakı gözler önüne seren hadiseyi şöyle anlattı: “Hapse girdikten iki-üç hafta sonra Mustafa Balbay ve Alev Coşkun’u temsilen bir milletvekili ziyaretime geldi. (…) Vakıfta yeni bir yönetim oluşmasını kabul etmemi, belli sayıyı geçmemek üzere isim önermemi, aralarında benim adımın da olabileceğini, eğer bu öneriyi ve çözümü kabul edersem en geç 1-2 haftada tüm Cumhuriyet tutuklularının serbest kalacağını söyledi.”
Alev Coşkun ve Mustafa Balbay, isteklerinin kabul edilmesi karşılığında tahliye sözü verebilecek kadar Erdoğan’ın piyon müttefiki haline gelmişlerdi.
Evet, Erdoğan da İnan Kıraç ve Alev Coşkun da istediklerini aldılar. Cumhuriyet Gazetesi danışıklı muhalif yayın yapmaya ve Erdoğan’ın değirmenine su taşımaya başladı.
Erdoğan ayrıca, en köklü muhalif gazetenin nasıl “özgürce” yayın yapabildiğini dünyaya göstererek, Türkiye’deki basın özgürlüğünü ispat etme fırsatını yakaladı.
Ancak yalancının mumu yatsıya kadar bile yanmadı, Reza Zarrab’ın çikolata kutularındaki milyon dolarlık rüşvetleri sayesinde kurulan Kıraç - Coşkun saltanatının maskesi, yine çikolata kutusunda servis edilen sipariş “haber” rüşveti” ile yıkımın eşiğine geldi.
Alev Coşkun bunca rezilliğin üstüne bir de dün sürmanşetten Cumhuriyet Gazetesi için “En güvenilir gazete” haberini yayınladı.
Reza Zarrab’ın “milli kahraman” ilan edildiği ülkede, Cumhuriyet’in “en güvenilir gazete” olduğunu iddia etmesi şaşılacak bir şey değil tabii ki.
Lakin bir çikolata kutusu çıkıverir, evvel ahir tüm sahtekarlığınızı yüzünüze çarpar, ipliğinizi pazara çıkarır, hırsızı tüm dünya ve tarih önünde rezil rüsva eder.
Değişmez kaidedir;
Beşer zulmeder, kader adalet eder.