Samanyoluhaber.com yazarı Abdullah Aymaz Yazar İsmet Macit'in yeni çıkan “Çile Toprağında Yeşeren Bahar” kitabını yazdı
ABDULLAH AYMAZ- SAMANYOLUHABER.COM
Arkadaşımız İsmet Macit Bey, Asr-ı Saadetten günümüze iman ve Kur’an Hizmetinde bulunanların devirler değişse de karşılaştıkları benzer cevirler ile ilgili olayları mukayeseli olarak “Çile Toprağında Yeşeren Bahar” isimli kitabında okuyuculara takdim ediyor… Ben de kitaptan bazı bölümler aktararak bir tadımlık bile olsa, sizlere bu çalışmayı tanıtmaya gayret edeceğim.
“Meriç’in soğuk sularında üşüdük.”
Enes bin Nadr’ın şehit edilmiş cesedini nasıl kız kardeşi, parmağından tanımışsa, Meriç’te boğulup şehit olan Aslı Doğan’ın cesedi de parmağındaki Aslı-Fahrettin yazan yüzükten tanındı.
“Yılan dilleriyle iliştiler / Tertemiz mahremine / Bir iftirada boğuldu yürekler / Kur’an şâhit oldu iffetine”
“Ebu Leheb iki oğlunu çağırıp kin ve öfke kokan şu tehdidi savuyrmuştu: ‘Eğer siz Muhammed’in kızlarını boşamazsanız, yanınıza durmak bana haram olsun” Anneleri Ümmü Cemil ise: ‘Muhammed’in iki kızını da boşayın. Çünkü onlar, babaları (hâşâ) sapıtmışlardır.’ dedi.
“Utbe ve Uteybe, Efendimizin (S.A.S.) kızlarını boşadılar. Uteybe, Hz. Ümmü Gülsüm (r. anha) annemizi boşadığı zaman Efendimize (S.A.S.) gelip: ‘Ben senin dinini inkâr ettim ve senin kızını boşadım. Artık ne sen bana gel, ne de ben sana geleyim’ dedi. Bununla yetinmeyip Efendimizin (S.A.S.) gömleğini yırttı.
Bu süreçte de bir kız evladın eşi zulmen ve gadren hapse atılır. Herşeyi biten kız babasının evine sığınır. Kızın babası hacca gider o kutsal topraklardan arayıp ‘O cemaatle ilgini keseceksin, eğer kesmezsen evimi terk et’ der. Bir baba (hem Allah’ın evinden) kızına böyle bir ifadede bulunabilir mi? Bu bacımızın acısı, Efendimizin (S.A.S.) kızlarının acısına ne kadar da benziyor. Dün Ebu Leheb’in oğullarının yaptıklarını bugün öz babaları yapıyor kızlarına.”
“O topluluk, yakında bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.” (Kamer Suresi, 45)
“Ey Meriç sakla bağrında masumları
Sende yürüsün çocuklar ümit dolu yarınlara…”
“Sıla derdine düşünce anlarsın,
Yunanlıya kardeş olduğunu…”
(Bülent Ecevit)
“Devletin bir kurumunda üst düzey memur olarak karı koca beraber çalışıyorduk. (…) Terör örgütü mensubu olarak şikayet edildik. Önce işten atıldık, sonra banka hesaplarımız bloke edildi ve hakkımızda yakalama kararı çıkınca elde ne varsa onunla ülkeden arkamıza baka baka ayrıldık. Meriç’ten Yunanistan’a geçtik. Elimizdeki bütün parayı Meriç’ten geçirenlere verdik. Gece saatlerce yürüdük. Köpek sesleri uzakta insan silüetleri korku, endişe, gözyaşı, hasret… Bir insanı sarsacak ne kadar duygu varsa hepsini aynı anda yaşaya yaşaya Yunan makamlarına teslim olduk.”
“Zindan iki hece, Mehmed’im lafta
Baba katiliyle babam bir safta!
Bir de ‘geri adam’ boynunda yafta…
Hâlimi düşünüp yanma Mehmed’im!
Kavuşmak mı? Belki, daha ölmedim!”
(N. F. Kısakürek)
“Türkiye’deki cadı avından kaçarak iki yıl önce Ruanda’ya yerleşti. Bartın Aktif İş Adamları Derneği Başkanlığı yapan Birol Dikyurt, gurbetteki son durağı olan Almanya’da kanser tedavisi görürken vefat etti. Hastalığının iyice ağırlaştığı son dönemde kendisini hastanede ziyaret eden dostlarına konuşan Birol Dikyurt ağabeyimiz, ‘Abiler hizmetlerine devam etsinler, Hizmet’ten geri durmasınlar. Bana da çok dua etsinler’ diyerek yürüdü Rabbine. Hasta yatağında söyledikleri bir dava adamının haykırışlarıydı. Ağlaya ağlaya izledi bütün dünyaya Hizmet erleri. Her bir cümlesi yüreklere saplandı. ‘Malım, mülküm, evlâdım’ demiyordu. ‘Hizmet, hizmet, hizmet!..’ diye inliyordu. ‘Ne olur abiler! Bırakmayın Hizmet’i… Koşturun… Şu nefesi bekleyenlere yetişin!..’ diyordu.”
Mülteci kardeşler bir Avrupa ülkesinde Pakistanlıların Camiine gidip idarecilerine ‘Kurban Bayramını beraber kutlayalım” teklifinde bulunuyor. Onlar kabul etmiyorlar. Bunun üzerine bir kilisenin Papazına gidiyorlar durumu anlatıyorlar. Papaz, memnuniyetle kabul ediyor. Fakat bir ırkçı militan Pakistanlıların bu mabedine katliam yapmak için silahlarını alıp gidiyor. Tam içeri girerken uyanık hem de yaşlı bir Pakistanlı tarafından fark ediliyor ve kahramanca üzerine atlamasıyla felâket önleniyor… Haber duyulur duyulmaz, Papaz, arkadaşları arayıp üzüntüsünü belirterek “Hiç çekinmeyin, gelin gelin ibadetinizi burada yapın. Biz tedbirini aldık. Biz sizi koruruz. Mutlaka gelin ve asla iptal etmeyin” diye bir de tenbihliyor.
Meseleyi şarkılarla, şiirlerle bitirelim.
“Bütün geceler mecbur varır sabaha.”
“Umudunu kaybedip pes etmek olmaz.”
EY HİZMET!
“Bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek”
Nihayet
“Şarkıların sırası bizde…”
Nerelerden nerelere geldik… Kıyamete ayarlı bu HİZMET… Gecesiyle gündüzüyle, kışıyla baharı ile inşaallah Kıyamete kadar sürecek… Bunu asla SÜREÇLER durduramaz. Hiçbir süreç de kıyamete kadar süremez.