Bir soru üzerine M. Fethullah Gülen Hocaefendi, “Kur’an’ın canlı tefsirleri” dediği sahabe efendilerimiz arasında, “Dâsitâni bir kardeşliğin” bulunduğunu ifade ederek, bu kardeşliğin en mühim iki unsuru üzerinde duruyor
SAFVET SENİH- SAMANYOLUHABER.COM
Bir soru üzerine M. Fethullah Gülen Hocaefendi, “Kur’an’ın canlı tefsirleri” dediği sahabe efendilerimiz arasında, “Dâsitâni bir kardeşliğin” bulunduğunu ifade ederek, bu kardeşliğin en mühim iki unsuru üzerinde duruyor: Birincisi: hissî kardeşlik, ikincisi mantikî kardeşlik… O örnek nesil, o yıldız insanlar arasında, duyguda, düşüncede elem ve lezzetlerde tam bir paylaşım yaşanıyordu. Ayrıca güçlü bir İnsibağ da mevcuttu. Kur’an taptaze nâzil oluyordu. Vahyi, Resulullah (S.A.S.) tebliğ ediyor ve tatbike koyuyordu. Sahabe sohbet kökünden bir kelime… Sohbette in’ikâs ve insibağ var. Yani aynı akislere mazhar olma ve aynı boya ile boyanma ayrıcalığı var.
Hissi kardeşlik her zaman yeterli olmayabiliyor. İşte aynı anne babanın çocukları olan kardeşler… Bakıyorsunuz bir miras meselesinden birbirlerine girebiliyorlar, hatta birbirlerini öldürebiliyorlar. Onun için Üstad Bediüzzaman Hazretleri mantıkî yönden şöyle destekliyor: “Sizin Hâlıkınız bir… Mâlikiniz bir… Mabudunuz bir… Razıkımız bir… Bir, bir, bine kadar bir bir… Hem Peygamberiniz bir… Dininiz bir… Kıbleniz bir yüze kadar bir bir… Sonra köyünüz bir… Devletiniz bir… Memleketiniz bir… Ona kadar bir bir… Bu kadar bir birler, vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği, kainatı ve küreleri birbirine bağlayarak mânevî zincirler…” diyor.
Hocaefendi: “Gerçi Hz. Osman ve Hz. Ali döneminde sahabelerin arasında bir kısım ihtilaf ve iftiraklar görülmüştür ama bunları çıkaranlar, arkadan gelen çilesizlerdir.” diyor. Çilesizler hilesiz olamıyor. Emek vermedikleri güzel bir oluşum onların beklentilerine cevap vermiyorsa, onlara göre yok olsun gitsin. Hani Hz. Süleyman Aleyhisselamın mahkemesine iki kadın geliyor her biri bir çocuğun kendine ait olduğunu iddia ediyor ve iddiasını isbat için önemli delil ve argümanlar ileri sürüyorlar. Hz. Süleyman Aleyhisselam fetanet ve ferasetiyle “Peki o zaman bu ihtilaflı durumu halletmek için aranızda taksim etmek gerekiyor. Sonra yarısını sana, yarısını da sana veririz” deyince sahte ana “Tamam öyle yapalım” derken gerçek ana “Ben hakkımdan vazgeçtim” diyor. Hz. Süleyman işte o zaman kararını veriyor. “Bu çocuk senin değil” diyor, sahtekara ve evladı gerçek anaya veriyor. Çilesizlerin durumu bu. Hocaefendi ayrıca, “Bu fitnenin arkasında İslam'ın cibilli düşmanlarının bulunduğunu da göz ardı etmeyelim” diyor. Evet o düşmanlar o fitnelerde çilesizleri bir maşa gibi kullanmışlardır.
Günümüze gelince, bu süreçte bu Hizmeti yok etmeye çalışanlar, dünya çapında koskoca bir devlet gücünü kullanarak hem kanunu nizamı, kalp vicdan ve insafı bir tarafa bırakarak her şey üzerine çullanarak saldırdılar. Dünyayı Hizmet aleyhine ikna edemediler ama maalesef birilerini kullanarak uhuvveti, tesanüdü, ittifakı sarsmaya çalışıyorlar. Bizim olanca gücümüzle birliğimizi ayakta tutmak için gayret göstermemiz gerekir, hem iftiraların ötesinde eğer varsa hata ve kusurlar bunların üzerine gidip düzeltmemiz icap ediyor. Evet çok büyük bir fırtınaya tutulmuş bulunuyoruz. Böyle durumlarda insanlar birbirine tutunmak, hatta sımsıkı sarılmakla ayakta kalıp birlik ve beraberliklerini sağlayabilirler. Allah dik duranı yalnız bırakmaz. Başkalarının fitne, fesat ve iftiralarını Allah’a havale etmek icabeder. Allah, Cebbar’dır, Kahhar’dır, Deyyan’dır; mühlet verip imhâl eder ama asla ihmal etmez. O, öyle bir Allah’tır ki…