Düşük üretim maliyetleri sebebiyle dünya piyasalarını altüst eden Çin, cazibesini kaybetmeye başladı.
Artık Çinli firmalar bile daha uygun şartların bulunduğu çevre ülkelere yöneliyor. Bunun en çarpıcı örnekleri Kamboçya, Laos ve Tayland’da.
Düşük üretim maliyetleri ile dünya piyasalarını altüst eden Çin, cazibesini kaybetmeye başladı. Artık sadece Batılı şirketler değil Çinli firmalar bile daha uygun şartların bulunduğu çevre ülkelere yöneliyor. Vietnam, Kamboçya, Tayland ve Laos gibi ülkeler, bu rüzgârın etkisiyle hızla gelişiyor.
Firmaların Çin’de üretim yapma sebeplerinin başında, üretim maliyetlerinin, özellikle de işçiliğin çok ucuz olması geliyordu. Artık işçilik bu ülkede eskisi gibi ucuz değil, önceden olan bazı teşvikler şimdi yok. Kanuni düzenlemeler maliyetleri artırdı. Bunun yanında bölgedeki gelişmekte olan diğer ülkeler çeşitli teşvik politikalarıyla kendilerinin daha cazip bir üretim üssü olduğunu göstermeye başladı.
Geçtiğimiz günlerde Tayland, Laos ve Kamboçya’yı içine alan seyahatte bir grup iş adamıyla beraberdik. Adana ve Hatay’dan iş adamlarının bulunduğu yaklaşık 25 kişilik grupta, Sağlık Mensupları Derneği üyesi doktorlar ile Adana Milletvekili ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, Uluslararası Üniversiteler Birliği Başkanı Şerif Ali Tekalan ile Memur-Sen Genel Başkanı Dr. Ahmet Aksu da vardı.
Pasifik’te Çin, Japonya ve Güney Kore gibi milyarlarca dolar ticaret hacmine sahip olduğumuz ülkeler var. Bu ülkelerle ticarette özellikle ithalattaki patlama dikkati çekiyor. Bunun yanında, neredeyse hiç girmediğimiz, siyasi ve ekonomik ilişkilerimizin en alt seviyede olduğu ülkeler var. Son dönemde yıldızı parlamaya başlayan Laos ve Kamboçya onlardan ikisi. Bu iki ülke ile ticaretimiz yok denecek kadar az. İlk durağımız olan Tayland’la ticaretimiz Laos ve Kamboçya’ya nazaran oldukça iyi durumda. Ama ihracatla ithalat arasındaki uçurum büyük. Geçen yıl 63 milyon dolarlık ihracata karşılık 1 milyar 229 milyon dolarlık ithalat yapmışız. Bangkok Ticaret Müşaviri Selçuk Ün, bu konuya dikkat çekiyor ve ihracat konusuna eğildiklerini belirtiyor. 65 milyon nüfuslu Tayland’da 100’e yakın Türk iş adamı faaliyet gösteriyor. Bu ülkede geçen yıl kurulan bir de Thai-Türk Ticaret Derneği var. Dernek Başkanı Zafer Kahraman, 70 üyesi bulunan derneğin hedefinin iki ülke arasında köprü olmak, karşılıklı ticareti ve yatırımları geliştirmek olduğunu söylüyor.
Tayland’da 19 Eylül 2006’da yapılan kansız darbe yabancı sermayeyi ürkütse de, kısa süre sonra yapılan seçimler ve demokrasiye dönüş rahatlama sağlamış. Ve Tayland, yabancı sermaye için ilgi odağı olmayı sürdürüyor. Başta otomotivciler olmak üzere Japon şirketlerinin üretim üssü. Batılı ve ABD’li pek çok şirketin bir ayağı da burada. Yapılan yatırımların çoğu iç pazardan ziyade ihracata yönelik. En fazla ihracat ABD, Japonya ve Çin’e. Geçen yılki dış ticaret fazlası 12 milyar dolar. Büyüme oranı ise yüzde 4,8.
TÜRK OKULU VE TÜRK GÜMÜŞÇÜLERİ
1996’da ülkenin ikinci büyük kenti Chiang Mai’de açılan Fatih Koleji Tayland’daki ilk Türk yatırımı. Okulun başarısından etkilenen Eğitim Bakanlığı yetkilileri okul yöneticilerine Başkent Bangkok’ta da faaliyet göstermelerini teklif etmiş ve kapanmak üzere olan iki okulun sahipleriyle görüştürmüş. Ve okul sayısı 2004’te üçe çıkmış.
Tayland’da Türk iş adamlarının yoğunlaştığı en önemli iş kolu takı ve gümüş ticareti ve işlemeciliği. Aslen Yozgatlı olan Uğur Gürbüz, Tayland’da üniversite okuyan ilk Türk öğrencilerden biri. Bir süre tercümanlık yapmış burada, sonra Türkiye’ye kesin dönüş yapmış ama birkaç yıl sonra tekrar geri dönüp kendi işini kurmuş. Şu an Global Lucky Silver’in sahibi ve genel müdürü. Uğur Gürbüz, “Gümüş işçiliğinin iyi ve ucuz olması sebebiyle burası tercih ediliyor. Ham olarak gelen gümüş işlenip dünyanın dört bir yanına satılıyor. Dünya toptancılarının alım yeri burası. Türkiye’den de çok gelen var” diyor. Bazı Türk şirketleri, özellikle de dünyada pazarı olanlar buradaki üreticilere sipariş verip doğrudan ihracat yapmayı tercih ediyor. Öğrendiğimize göre, Goldaş yakında bir mağaza açmayı planlıyor. Bunun yanında Mardinli gümüş ustalarının da buradan mal götürdüğü belirtiliyor.
Sabancı Holding, Kordsa ile Pasifik bölgesine geniş kapsamlı giren ilk Türk şirketlerinden. Çin’den sonra Endonezya’da iki ve Tayland’da bir fabrika sahibi olmuş. Bölgeye yönelen Koç Grubu’nun da Çin’den sonra Vietnam’da da Arçelik ve Beko için üretim planladığı belirtiliyor.
Türkiye’den Tayland’a aslında iş adamından çok turist geliyor. Özellikle güney kesimlere. Vize uygulaması da olmadığı için Pasifik’e gitmeyi düşünen Türklerin ilk tercihi Tayland olabiliyor. 10 milyon nüfuslu başkent Bangkok, THY’nin doğrudan sefer düzenlediği uzak uçuşlardan. THY Bangkok Müdürü Bahri Yılmaz’dan öğrendiğimize göre, yeni uçak alımıyla birlikte haftada 7 olan sefer sayısının 10’a çıkması bekleniyor. Yolcular sadece Türk değil, THY özellikle Avrupalıların tercih ettiği bir havayolu.
Bangkok’tan sonraki durağımız Laos’un başkenti Vientiane oluyor. Laos Havayolları’na ait küçük bir uçakla şehre iniyoruz. Burası, 450 bin nüfuslu oldukça sakin bir kent. 2,5 milyon filin ülkesi olarak bilinen Laos’u Tayland’dan ayıran sınırı ünlü Mekong nehri çiziyor. Vientiane bu nehir kıyısına kurulmuş. Bugün eskisi kadar fil yok ülkede. Anlatıldığına göre, Vietnam savaşı sırasında ABD bombardımanları sonucu 2 milyonu telef olmuş.
LAOS: BÖLGENİN DİNAMOSU
Laos, resmen komünizmle idare edilen dünyadaki birkaç ülkeden biri. Ülke 1975’ten bu yana komünizmle yönetilse de, ekonomik kalkınma için kapılar dünyaya açılmış. Yabancı sermayeye kolaylıklar sağlanmış. Cadde ve sokaklarda, iş ilişkilerinde liberal bir ülkede olduğunuzu hissediyorsunuz. Bir anlamda Çin’in yolunu izliyor. Özellikle enerji yatırımlarıyla sıçrama yapmayı planlıyor. Fakirlik ülkenin en önemli sorunu. Halkın yüzde 80’i geçimini tarımdan sağlıyor. 287 bin kilometrekare yüzölçümü ve 6 milyonluk nüfusuyla küçük bir ülke gibi görünse de, bölge için stratejik öneme sahip. Hızla sanayileşen komşularının enerjiye ihtiyacı var. Laos ise zengin enerji kaynaklarına sahip. Bu sebeple, fakirliği yenme konusundaki en büyük umut Mekong nehriyle, kolları üzerinde kurulacak barajlar ve buradan üretilecek muazzam boyuttaki elektrik enerjisi. Şu an 600 megavat olan elektirik üretiminin üçte biri ihraç ediliyor. Ve kapasiteyi 28 bin megavata çıkaracak potansiyel mevcut. Bu da, Türkiye’deki elektrik üretim kapasitesine yakın bir rakam demek.
2006’da 200 milyon dolar civarında yabancı sermaye girişi gerçekleşirken rakam geçen yıl 500 milyon doları bulmuş. Giriş, başta Çin, Tayland ve Vietnam’dan. Çinliler başkent Vientiane yakınlarında Bung Thatluang’da yeni bir şehir kurmayı planlıyor. Bunun yanında Ton-Pheung ilinde bir de serbest ticaret bölgesi inşa edecekler. Ayrıca boksit madeni için yatırım yapacaklar. Bu projeler için Çin firmalarının dört milyar dolara yakın yatırım yapması bekleniyor. 13 barajın yabancı şirketler tarafından yapımı devam ediyor. Bunun yanında 70 madencilik projesi de ihale edilmiş. Bütün bunlar, 2010 yılına kadar ülkedeki yabancı sermaye yatırımının 10 milyar dolara ulaşacağını gösteriyor. Geçen yıl yüzde 8’lik büyüme rakamına ulaşılmış. Hükümet, bu yıl da aynı seviyede bir büyüme bekliyor. Laos 2010 yılında da Dünya Ticaret Örgütü’ne katılmayı hedefliyor.
Ülkenin iğneden ipliğe her türlü yatırıma ihtiyacı var. Orman ürünlerinden gıdaya, enerjiden tekstile kadar. Genel manzara, 1990’lı yılların başındaki Orta Asya’yı hatırlatıyor. İşçilik ve hammadde pek çok ülkeyle kıyaslanamayacak kadar ucuz.
Tayland’la ilişkilerde belli bir mesafe alınmış olmakla birlikte, Laos’ta bugüne kadar hiç olmamışız. Dış ticaret rakamı da zaten en az ticaret yaptığımız ülkelerden biri olduğunu gösteriyor. Bu ülkede Türkiye bugüne kadar pek tanınmamış. İki ülke arasındaki üst düzey ilk resmî ziyaret, 7 Nisan’da Laos Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Thongloune Sisoulith’in Ankara ziyareti ile gerçekleşti. Ziyarette iki ülke arasında ticari ve ekonomik işbirliği anlaşmasına da imza atıldı. “İkili ilişkilerde daha parlak bir dönem açmak için bu ziyaretime özel bir önem veriyorum” diyen Bakan Sisoulith, Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyine geçici üye adaylığı konusunda da “Bir oyunuz garanti” sözünü verdi.
Bu ülkenin ilk yerleşik Türkleri buradaki Türk okulu kurucuları ve öğretmenleri. Laos halkı Türkiye ve Türkleri onlarla tanımış. Laos’ta Eastern Star adı altında iki Türk okulu bulunuyor. Çekik gözlü Laoslu öğrenciler, Türkiye’den gelen misafirleri çiçeklerle karşılıyor, 10 bin km ötede Türkiye rüzgârı estiriyorlar. Okul 2006’da eğitime başlamış. 400 öğrencisi var ve ülkede eğitim izni almış ilk yabancı okul. Okulların genel müdürlüğünü yürüten Engin Yaşmun, Laos’un yatırım ve ticaret açısından son derece bakir ve güvenli bir ülke olduğunu söylüyor. Bu ülkede yaşayan Türk vatandaşı sayısı bir zamanlar sıfırken okulun açılmasıyla birlikte 18 olmuş. Onun dışında henüz Türkiye’den gelip ekonomik ve ticari faaliyette bulunan hiç kimse yok.
GİYİM MARKALARININ YENİ ÜSSÜ KAMBOÇYA
16 milyon nüfuslu Kamboçya’nın başkenti Phnom Penh. Nüfusu yaklaşık 1 milyon. Laos’un aksine Kamboçya biraz daha hareketli. Başkent trafiği bir felaket, çok sayıda motosikletlinin arasında araba kullanmak ciddi marifet istiyor. Nüfusun önemli bir kısmı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Ülke, yakın tarihte dünyanın en kanlı olaylarına sahne olmuş. Vietnam savaşı sırasında Kamboçya’daki Vietnamlı gerillaları bahane ederek bu ülke topraklarına bomba yağdıran ABD, 600 binden fazla insanın ölmesine sebep olmuş. Peşinden gelen Maoist Pol Pot dönemi (1975 - 1979) ise bu sayının en az üç katı insanı işkence ve farklı yöntemlerle yok etmiş. İnsanın içini ürperten, “işkencehaneye” dönüştürülmüş okullar ve maktullere ait kafataslarının sergilendiği anıt ve “ölüm tarlaları”, bugün yabancı turistlerin ilk ziyaret ettiği yerler. Kamboçya, geçmişin etkilerinden kurtulup yeni bir sayfa açmak istiyor. Güney Asya’daki hızlı kalkınmanın gerisinde kalmak istemeyen ülke, yabancı sermayeye kapılarını açmış, teşvikler getirmiş. Eğitimden tarıma kadar hemen her alanda işbirliğine hazır.
Ağırlığını tekstil ve konfeksiyonun oluşturduğu sanayi sektöründeki büyüme çarpıcı. Yabancı sermaye girişiyle bu alanda adeta bir patlama yaşanıyor. Adidas, Nike ve Gap gibi dünya markalarının önemli bir üretim üssü hâline gelmiş. Hazır giyim sektörü, Kamboçya ihracatının yüzde 80’ini oluşturuyor. 2006 yılındaki 3,7 milyar dolarlık ihracatın 2,6 milyar doları bu sektöre ait. Ve ihracatın yüzde 75’i ABD, Kanada ve Avrupa Birliği ülkelerine yapılıyor. Kamboçya’nın Dünya Ticaret Örgütü’ne girdiği 2004’ten bu yana yabancı sermaye girişleri hız kazanmış. Başta giyim sektörü olmak üzere çeşitli sektörlerde ciddi yabancı sermaye girişi gözleniyor. 2006’daki yabanca sermaye girişi 4 milyar dolar. Başkentte yabancılara ait 300’den fazla konfeksiyon tesisi var. Bunların çoğu Tayvan, Hong Kong, Çin ve Güney Koreli yatırımcılara ait. Son yıllardaki iki haneli ekonomik büyümenin sırrı bu tür yatırımlarda. Ekonomi 2006’da yüzde 10,8, 2007 yılında da 9,6 oranında büyümüş. Bu yılki oran dünya genelindeki yavaşlama sebebiyle biraz düşük bekleniyor. Kamboçya, turizmde de önemli mesafe almış.
Şirketleri Kamboçya’ya çeken en önemli etken, ucuz işçilik ve teşvikler. İşçilik üzerinde vergi, sigorta vs giderler yok denecek kadar az. Aylık ücret 50 dolar civarında. Öğrendiğimize göre, Avrupa pazarlarında en az 50 dolardan satışa sunulan marka bir tişörtün maliyeti 3 doları bulmuyor.
ÖLÜM TARLALARINDAN SEVGİ TARLALARINA
Hükümet yoksulluğun önünü alabilmek için sanayi yatırımları yanında eğitim, sağlık, kırsal kalkınma ve tarım projelerine öncelik veriyor. Türkiye’den yapılan ilk ve tek yatırım, pek çok ülkede olduğu gibi burada da, Türk okulu olmuş. Onun dışında bir yatırım şu an için yok. Ticaret konusunda da son derece düşük bir rakam söz konusu. O bakımdan açılan Türk okulu iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinde önemli bir dönüm noktası olmuş. Kamboçya’da Türkiye ve Türklere karşı ciddi bir sempati oluşmuş.
Ea Hoknym, buradaki Türk okulunun öğrenci velilerinden. Kızı Kim Huong dokuz yaşında. Üç yıl önce birinci sınıfa başlamış. Hoknym, “Son yıllarda Kamboçya büyük bir ekonomik gelişme gösterdi ve halen yatırımlar sürmekte. Diyebilirim ki, ben de bu ülkede iyi bir yatırımcıyım. Yatırımım ise biricik kızımın eğitimi.” diyor. Kızının eğitimi hususunda en uygun yeri bulmak için ciddi araştırma yaptığını ve en iyi okulun Türk okulu olduğuna karar verdiğini söylüyor.
1997 yılında eğitime başlayan Zaman International School’un ikinci kampusu Kamboçya Başbakan Yardımcı Son An ile AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın katıldığı bir törenle hizmete açıldı. Yeni kampusta ilk etapta 300 ana okulu ve ilköğretim öğrencisi eğitim görecek. Diğer kampusta da 700 lise öğrencisi bulunuyor. Zaman International School Genel Müdürü Ali Kökten, okullarının Komboçya’nın en seçkin okullarından biri olduğunu, geçen yıl Romanya’da yapılan Bilgisayar Olimpiyatı’nda bronz madalya aldıklarını söylüyor.
Açılış konuşmasında başarılı çalışmalarından dolayı okul yöneticilerine teşekkür eden Başbakan Yardımcısı Sok An, bundan sonraki aşamada bir üniversite beklediklerini dile getirdi. Başbakan Yardımcısı, burada açılışa katılan Türk iş adamları ile de görüştü, onları ülkesinde yatırım yapmaya çağırdı.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat da “Dünyanın bugün sevgi ve barışa gerçekten çok ihtiyacı var. Bu okul sevgi tarlasına barış fidanları dikiyor. Bu sebepten dolayı barışın ve hoşgörünün bahçıvanı olan öğretmenleri kutluyorum.” dedi. Fırat, Kamboçya’da bir büyükelçilik açılması ile ilgili girişimlerde bulunacağını da belirtti. Açılan kurumun bir okul olmanın yanında Türkiye ile Kamboçya arasında sevgi köprüsü olduğuna dikkat çeken Uluslararası Üniversiteler Birliği Başkanı Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan da konuşmasında, “Bu okuldan mezun olan öğrencilerin hem kendi ülkelerinin hem de insanlığın refah ve huzuru için çalışacağına inanıyorum.” dedi.
UZAKTAKİ FIRSATI GÖRMEK
Anadolu’nun farklı şehirlerinden çok sayıda iş adamının katıldığı törende, Kamboçyalıların dışında yabancı misafirler de bulunuyordu. 14 farklı ülkenin büyükelçileri ile birlikte Endonezya, Tayland, Avustralya, Laos, Vietnam, Burma, Malezya ve Singapur’dan çok sayıda davetli katıldı.
Güneydoğu Asya’da neredeyse hiç girmediğimiz siyasi ve ekonomik ilişkilerimizin en alt seviyede olduğu ülkeleri de keşfetmek zorundayız. Laos, Kamboçya onlardan sadece ikisi.
Süvari Giyim Mağazalar Sorumlusu İsmail Coşkun, izlenimlerini anlatırken, “Yakındaki fırsatlardan herkes haberdar, uzaktakilere bakmak lazım” diyor ve şöyle devam ediyor: “Dünyanın geldiği noktadan haberimiz yok. Mesela Kamboçya’ya Türkiye’den bakınca böyle tahmin etmiyordum. Geldim gördüm ki, durum çok farklı. Bu bölgeyi, bu bölgede yapılanları görünce kendimizin ne kadar küçük işlerle uğraştığımızı anlıyoruz.”
Pasifik Ülkeleri ile Sosyal ve İktisadi Dayanışma Derneği (PASİAD) Temsilcisi Ersin Karaoğlan ise, iş adamlarının bölgeye kısa vadeli bakmamalarını, uzun vadeli düşünmelerini tavsiye ediyor: “Dış pazarı olup maliyetleri düşürmek isteyenler için avantajlı bir bölge burası. Mesela Çin’den kumaş alıp Burma’da imalat yaparak Türkiye’ye, başka ülkelere ihracat yapan Türk markaları var. Çin üzerinden ABD ve AB pazarına giriş zor ama bu ülkelerden kolay. Bu yüzden Çin firmaları da bu ülkelere yönelmeye başladı.”
Öncelikle yapılacak işi, getirisini götürüsünü iyi tespit edip ona göre hareket etmek gerektiğini söyleyen Özkoza İnşaat’ın sahibi Kemal Elibal da, “Başta gıda olmak üzere bazı sektörlerde Kamboçya ve Laos’ta imalat yapıp, çevre ülkelere ihracat düşünülebilir. Kamboçya üretiminin yüzde 80’ini ihraç eden şirketlere vergi avantajı getirmiş. İşçilik ve hammadde ucuz.” tespitinde bulunuyor.
ÜLKE GÜVENLİĞİ, EN UZAK ÜLKEDEN BAŞLAR
Eğitimci gözüyle bölgeyi değerlendiren Memur Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Dr. Ahmet Aksu da, bugüne kadar bu bölgenin ihmal edilmesini eleştiriyor: “Türkiye’nin bugüne kadar burada olmaması tamamen bir talihsizlik. İçe dönük politika yapmanın bir sonucu. Halbuki bir ülkenin güvenliği kendine en uzak ülkeden başlar.” Bu bölgeye yapılacak yatırımların gelecek 10 yılda ciddi kâr getireceğine inandığını söyleyen Aksu, Türk girişimcilerin açtığı okullar için de şu değerlendirmeyi yapıyor: “Buna olumsuz bakanlar Türkiye ve dünya gerçeklerinden habersiz. Bu hizmeti düşünenler, yerine getirenler ve bu hizmete destek olanlar tarih önünde birer kahramandır.”
Dünya yeniden şekilleniyor, Güneydoğu Asya’da önemli gelişmeler yaşanıyor. Çin’in rekabet üstünlüğünün ilelebet devam etmeyeceği, bir gün maliyetlerin yükselmeye başlayacağı bekleniyordu. Bugün Güneydoğu Asya’da yaşanan gelişmeler o günün geldiğinin habercisi. Ve Asya’dan yeni “kaplanlar” çıkacağa benziyor. Türkiye olarak “Küresel ekonominin etkin bir oyuncusu olmalıyız” diyorsak bu gelişmelere bigâne kalamayız.
AKSİYON