Çinli devler yatırım için geliyor

Çinli devler yatırım için geliyor
Bu haftaki röportajımızda sizlere ‘'Yeni Dünya''nın yükselen iki gücünün ortak ekonomik işbirliği çabalarından ve bu yolda attıkları diplomatik düzeyleri de kapsayan adımlarından bahsedeceğiz.
24 Ocak 2011 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack H. Obama'nın Amerikan Kongresi'nde yaptığı konuşmasında ‘'Yes, the world has changed'' (Evet, Dünya değişti) sözleriyle yeni ekonomik düzen de artık varlığı tartışmasız hale gelen ÇİN ve içten-dıştan gelen bütün baskılara rağmen IMF ile stand-by anlaşması imzalamayarak kendi bağımsız ekonomik politikasından taviz vermeyeceğini açıkça gösteren TÜRKİYE. 2-3 Haziran 2011 tarihlerinde TÜÇSİAD (Türk-Çin Sanayici ve İşadamları Derneği) ve Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği tarafından birlikte organize edilecek olan 1.Türk – Çin iş forumu öncesinde TÜÇSİAD Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda İTO (İstanbul Ticaret Odası) Yönetim Kurlu Üyesi olan Murat Sungurlu ile düzenlenecek olan iş forumu ve ÇİN-TÜRKİYE ekonomik ilişkileri üzerine önemli bir röportaj gerçekleştirdik. ‘'21. Yüzyılın İpekyolu'' sloganı ile çalışmalarına devam eden TÜÇSİAD yakın gelecekte temsil ettiği ülkeler gibi adından çokça söz ettireceğe benziyor. Röportaj: Sarper ERKILINÇ ‘'21. Yüzyılın İpekyolu'' TÜÇSİAD'ın Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sungurlu'yu tanıyabilir miyiz? 05 Ekim 1966 yılında Ankara'da başladı hayatım fakat aslen Kayseriliyim. Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Evli ve 3 çocuk babasıyım, inşallah dördüncüyü bekliyoruz. 2001 yılına kadar ticari hayatımıza Ankara'da devam ederken kriz sonrasında İstanbul'a geldik ve burada devam ediyoruz. Tekstil, kuyumculuk ve inşaat sektörlerinde ki firmalarımızla ihracat – ithalat fakat ağırlıklı olarak ihracat eksenli çalışmalar yapıyoruz. TÜÇSİAD'ın başkanı olmam yanında İTO (İstanbul Ticaret Odası) Yönetim Kurulu Üyeliğim de mevcuttur. Böyle bir kuruluşun başkanlığını yapan bir iş insanının Çin ile bağlantıları ve Çinli iş insanları ile de iyi diyalogları vardır sanırım… Çok uzun yıllardır Çin ve Uzakdoğu ile ilişkilerimiz var. Oralarda aile dostlarımız dahi var. 25-30 yıla dayanan dostluklar bunlar. Ticari olarak uzun yıllardır iş ortaklıkları yapmamız nedeni ile oluşan bu dostluklar neticesinde az önce söylediğim gibi çok yakın dostluklarımız oluştu. Ailece görüştüğümüz bu dostlarımızın çocukları oldu, onlar büyüdüler ve evlendiler. Kuşakta kuşağa aktarılacak bir dostluğun temeli olur inşallah bunlar. Çin'i ve Çinlileri çok iyi tanıyorsunuz o halde… Çok iyi tanıdığımı iddia etmesem de iyi bildiğimi söyleyebilirim. Uzun yıllar oldu ve haliyle doğal süreçte çok şey öğreniyorsunuz. Kaldı ki, bu süreçte Çin'in ne kadar büyük boyutta değişime uğradığını da yakinen müşahede ettik ve ediyoruz. Yaşanan değişimi şimdi burada anlatmaya kalksak çok vakit alacaktır fakat herkesin de bildiği gibi doğunun parlayan yıldızı Çin nefes kesici bir biçimde yükselişini sürdürüyor. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde Çin'in Amerika'yı geçerek yeni ekonomik süper güç olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Türkiye ve Çin arasında doldurulacak daha çok boşluk yapılacak çok iş var. Biraz önce kendinizden bahsederken dördüncü evladımızı bekliyoruz dediniz. Kendi işleriniz zaten çok yoğun, büyük şirketleriniz var ve bunları yönetmek çok ayrı bir meziyet. İTO'da yönetim kurulu üyesisiniz ve TÜÇSİAD Yönetim Kurulu Başkanısınız. Bu kadar yoğun olunca, aileye yeterince vakit ayırmada sorun çıkmıyor mu hiç? Aile'den bahsediyorum… Evet, söylediğiniz gibi yoğunluk hepimizde var fakat bu bir gönül işi, özveri işi. Aslında bu bizim işimizin bir parçacı. Milletimiz adına, ülkemiz insanı adına, iş insanlarımız adına ortaya güzel bir şeyler koyma gayretindeyiz ve bu niyetimizi iyi bilen ailemiz de sağ olsunlar bize karşı hep fedakârlar ve bizi anlayışla karşılıyorlar. Sorundan ziyade sürekli desteklerini hissediyoruz, onlara müteşekkirim. Peki, Murat Bey TÜÇSİAD neden kuruldu, böyle bir yapının eksikliğini mi hissettiniz? TÜRK-ÇİN ilişkilerine ne gibi katkıları olacaktır bunun? STK'ların dünyada çok büyük önem arz etmesi ve STK'ların hem ekonomik, hem siyasi, hem de kültürel ilişkilerde çok önemli roller oynamaya başlaması gözden kaçırmamamız gereken bir nokta. Bu sebeplerden dolayı bu gibi kurum ve kuruluşların bulunmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle TÜÇSİAD'a baktığımızda iki büyük ülke olan ÇİN ile TÜRKİYE arasında böyle bir kuruluşun olmadığı görülecektir. Bu boşluğu doldurmak niyeti ile ülkesini seven, Çin'i seven ve sürekli kalkınmayı hedefleyen işadamlarımız ile bir araya geldik ve TÜÇSİAD'ı kurduk. İşin özünde bu bir ihtiyaç aslında. Toplu halde bir takım programlamalar yaptığınızda her zaman daha güçlü ve verimli oluyorsunuz ve bunun hem kendi ticaretlerimiz hem de ülke ekonomimiz adına daha menfaatli olduğunu düşünüyorum. Bu ilişkilerin hem ekonomik, hem siyasi, hem sosyal hem de kültürel katkıları olacaktır. Ekonomi anlamında ticaretlerimizin ithalat-ihracat dengeleri noktasında daha realize edilmesi, siyasi anlamda diplomatik ilişkilerin ekonomik işbirlikleri üzerinden yürümesi, sosyal ve kültürel anlamlarda ise birbirimize katacak çok şeylerimizin olduğunu düşünüyorum. Sloganınız çok manidar, neden 21. Yüzyılın İpekyolu? İpek yolunu uzun uzun anlatmaya gerek yok ama kısaca bahsetmek gerekirse bildiğiniz gibi İpek Yolu; Çin'den başlayarak Anadolu ve Akdeniz aracılığıyla Avrupa'ya kadar uzanan ve dünyaca ünlü ticaret yolunun adıdır. Tarihte ipek yolu aracılığı ile yapılan ticaretler ve gelişen ilişkiler herkesin malumudur. O bir hayal, herkesin canlanmasını istediği bir hayal, açıkçası bir hedef. Baktığımız zaman Çin birkaç yıl içinde ekonomik açıdan Dünya devi olacak, Dünya lideri olacak. Belki siyasi açıdan da. Tükiye'ye baktığınız zaman sürekli yükselen bir trendi var. Merkezde bir çekim gücü haline gelmiş, birçok ülkeye göre kıyasladığınızda güvenilir bir liman haline gelmiş ve trendi yükselen coğrafik bir bölgede söz sahibi olan güçlü bir ülke. Ekonomisi sürekli güçleniyor, siyasi istikrarı yakalamış ve dolayısıyla bu ticari yolun güçlenmesi lazım diye düşünüyoruz. Çin ile Türkiye arasındaki bu yolun güçlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu kapsamda 2-3 Haziran 2011 tarihinde Devlet Bakanı Ali Babacan'ın da katılacağı, Çin'in Ankara Büyükelçiliği ile ortaklaşa 1.TÜRK-ÇİN İŞ FORUMU'NU organize ediyorsunuz. Hedef? Hükümetimizin koyduğu bir hedef var, 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefi. Bu hedefin gerçekleşmesi noktasında Çin'in mutlaka ve mutlaka büyük bir rol oynayacağını düşünüyoruz. Buradan yola çıkarak hem ikili ilişkilerimizi, hem ortak çalışma alanlarımızı ve hem de ticaretlerimizi geliştirmek niyeti ile böyle bir forum düzenlemeye kadar verdik. Bu vesileyle de 2 Haziran 2011 tarihinde İstanbul Ceylan Hotel'de Çin'den alım ve yatırım heyetleri getirerek burada bulunan Türk iş insanları ile görüştüreceğiz. En başından beri bu iş platformunu koordine ederken Sayın Çin Büyükelçimiz ile hareket ettik. Sayın Babacan'ın da bu kadar yoğun programa rağmen katılması buraya verilen önemi gösteriyor. Çin'e verilen önemi gösteriyor işin açıkçası. Küçük bir inceleme yapıldığı zaman Çin ile Türkiye arasında ciddi bir ticaret açığının varlığı göze çarpacaktır. Ticari hacmimiz 17-18 milyar doları buluyor ama bunun 2 milyar doları ihracat geriye kalan 15-16 milyar doları ise ithalat. Açıkçası bu dengesizlikten Sayın Büyükelçi de, Çin hükümeti de rahatsız. Bu açığı mümkün olduğu kadar minimize etmek amacıyla iş forumumuzun ilk ayağı Türkiye'de olacak. İkincisini de Çin'de yapmayı düşünüyoruz. Hatta ve hatta bunu sanayiye yeni açılan, yatırıma yeni açılan Urumçi bölgesinde dahi yapabiliriz. Çünkü hem buraya gelen heyetlerde hem orada yaptığımız ikili görüşmelerde Türk işadamlarının o bölgeye de yönlendirildiğini görüyoruz. Tabi bizim burada ki hedefimiz işin ilk olarak sadece Çine mal satmak değil. Çin sürekli gelişen ve ekonomisiyle nüfusuyla dev olmuş bir ülke. Hayat standartları sürekli yükseliyor. Ciddi de tüketim yapan, ithalat yapan bir ülke. Toplam ticaret hacmine baktığımızda 3 trilyon dolarları buluyor. Bunun yaklaşık 1,3 trilyon doları ithalat ve 1,6-1,7 ‘si de ihracat. Dolayısıyla hem ithalat hem ihracat yapan bir ülke. Bizim bunun bir yerinde olmamız lazım ama biz burada, bu iş platformunu yaparken sadece mal satmayı düşünmüyoruz. Çünkü Çinli işadamları Türkiye'yi çok fazla tanımıyorlar. Dev firmalar var, çok büyük firmalar var, sektöründe lider firmalar var. Bunlar gelip bir sektörünüzü olduğu gibi kalkındırabilirler, olduğu gibi mahsulü alabilirler. Biz fiyatı ve standardı oturtabilirsek belki Çin'in ihtiyacına cevap bile veremeyiz. Bir eyaleti bile Türkiye'den ciddi şekilde alım yapabilir. Biz kendimizi, ürünlerimiz iyi tanıtamadığımızı düşünüyoruz. BİZ TÜRKİYE'Yİ KÖPRÜ OLARAK GÖRÜYORUZ. Hem AB ile ilişkilerimiz, Türkî Cumhuriyetleri ile olan kültürel bağımız, Ortadoğu ile olan dinsel bağımız, komşularla sıfır sorun, sıfır problem ve mümkün olduğu kadar maksimim diyalog görüşümüzün çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Mesela son yıllar da Afrika'ya yaptığımız yatırımlar da çok önemlidir. Çin heyetlerine diyoruz ki; gelin bu köprüyü beraber değerlendirelim ve sadece bizden alım yapmayın, bizde yatırımda yapın. Bir firmayı biz Türkiye'de yatırım yapmaya ikna edebilirsek bu forum aracılığı ile çok ciddi istihdam fırsatı da oluşmuş olacak. İkincisi de yurtdışında müteahhitlik hizmeti veren ilk 500 firmadan birincisi Çinliler ikincisi ise Türkler. Gelin birbirimizle rekabet etmeyelim, birliktelik yapalım, Afrika'da aldığımız bir müteahhitlik hizmetini, yol hizmetini beraberce yapalım istiyoruz. Bununda çok ciddi katkıları olacaktır. Hepimizin bildiği gibi Türkiye'nin bir enerji havzası olması Çinliler içinde büyük bir yatırım kaynağı. Bunların hepsini bizi Çinli işadamlarının öngörülerine sunacağız ve elimizden geldiği kadar onları burada yatırım yapmaya, işbirliği yapmaya, alım yapamaya zorlayacağız. TÜÇSİAD Türk işadamlarına ÇİN ile yapılan ticaretlerde ne gibi tavsiyelerde bulunuyor eksikliklerimiz, fazlalıklarımız nelerdir ve neler yapmalıyız? Türk işadamları genelde işin kolayına kaçıp Çin'den ithalat yapmak istiyorlar ama Çin'e gidip etüd etseler incelemelerde bulunsalar çok daha iyi olur. Bakın ben biraz önce rakamları verdim ihracat kadar ithalat yapan bir ülke burası, hayat standartları yükseliyor. Size çok komik bir şey söyleyeyim, daha yeni ekstra vergiler koyuldu Çin'de ama Türkiye' de ki hazır giyimciler gitseler orada mutlaka ürün satarlar. O fiyatlara, o ürünlere baksınlar, o kalitedeki moda ürünlere baksınlar ve bizim markalarımız Çin'e bir çıkarma yapsalar zaten bir milyar küsürlük nüfustan bahsediyoruz ciddi ürün satabileceklerine inanıyorum. Gidip orayı incelemeleri ve ısrarcı olmaları lazım. Çin'de talep ve maliyet enflasyonlarının yaşanması hakkında ne düşünüyoruz? Maliyetler kesinlikle artıyor. Çünkü hayat standartları yükseliyor. Özellikle Guangdong' da hayat standartları yükseldiği için insanlar iş yapmak istemiyorlar artık. Kolay işe kaçıyorlar ve rakamlar eskisi gibi değil. Artık 50 dolara 100 dolara işçiyi siz Çin'in çoğu yerinde bulamazsınız. Bu üretim ve ekonomik durum anlamında Türkiye için bir şans aslında… Kesinlikle, bu avantajı iyi kullanmak lazım. Çin'in fiyat açısından eski cazibesin kalmadığını herkes biliyor ve ilerleyen zamanlarda da hiç kalmayacak. Murat Bey ülkemizde ki Çin algısı hakkında bir şeyler söylemeniz, kaldı ki sizin gibi bu noktada birinci şahıs sayılabilecek birinin ağzından Çin'i duymak önemlidir diye düşünüyorum. İnsanlar maalesef Çin'i biraz önyargı ile değerlendiriyorlar. 1,5 milyar nüfustan bahsediyoruz ve bunların içinde her türde insan var. Çok geniş bir coğrafya burası. Çin'i sadece ayrı bir ülke olarak değil kendine has ve derin kültüründen dolayı ayrı bir dünya olarak görmek ve değerlendirmek lazım. Uzun zamandan beri Çin'e gidip gelen ve Çinlilerle tanışan biri olarak şunu diyebilirim ki Çinliler bize çok benziyor esasında. Türk işadamlarının Çinlilerle yakın dostluk kurması çok fazla çaba gerektirmiyor bundan dolayı. Tüçsiad ‘ın önümüzdeki dönemden, siyasetten ve siyasilerden beklentiniz nelerdir? Türkiye'nin dünyada en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olmasının altında yatan en önemli nedenlerinden biri tek parti hükümeti ve bunun doğal neticesi olan istikrarlı ortamdır. Türkiye'nin sözü dinlenen, fikri sorulan bir ülke olmaya ve yakaladığı tarihi büyüme hızını sürdürmeye devam etmesi tek parti iktidarının devamına bağlıdır. Bunun yanında, son yıllarda gerek Çin Cumhurbaşkanı'nın gerekse Türk Cumhurbaşkanı'nın karşılıklı ziyaretleriyle Türk-Çin ilişkileri yeni bir ivme ve boyut kazanmıştır. Kazanılan ivmenin devamlılığı üst düzey devlet temasları, kamu kuruluşlarının ortaya koyduğu çalışmalar yanında bizim gibi STK'ların yaptığı ve yapacağı çalışmalarla da doğrudan ilgilidir. Şunu da belirtmek gerekir ki Türkiye'de siyasi iktidarlar gelip geçicidir fakat TÜÇSİAD gibi kurum ve kuruluşlar kalıcıdır. Biz öncelikle bir STK'yız ve önemli bir boşluğu doldurduğumuza inanıyoruz. Türkiye'ye katma değer katan herkes ile işbirliği yapmaya hazırız. Bu noktada siyasilerden en büyük beklentimiz desteklerini her daim arkamızda hissetmektir. Biz yaptıklarımızla, ortaya koyduğumuz gayretle anılmak amacındayız ve bu çabalarımızda üst düzey devlet yetkililerinden tabi sadece siyasetçilerden değil bürokratlardan da destek bekliyoruz.
30 Mayıs 2011 09:21
DİĞER HABERLER