Çocuğa "Sen Türk bayrağı çiz" diyen öğretmen

Belkıs Berk, Yunanistan'da yaşayan muhacir aileleri Romanya'dan giderek ziyaret edip izlenimlerini Samanyoluhaber için kaleme aldı.

Çocuğu "Sen Türk bayrağı çiz" diyen Yunan öğretmen
BELKIS BERK*

Neredeyse 4 yıl olmuş, aracımıza binip memleketin yolunu tutmayalı. Geçenlerde Ege’nin beri tarafına geçebilmiş muhacir aileleri ziyarete giderken, içimi farklı duygular kapladı. 

Memleket yolunda, onca zaman görmediğimiz yakınlarımız ve anılarımız canlanırdı gözümde. Şimdi, kimlerle karşılaşacağımızın, tanıdık birine rastlamanın ya da buluştuklarımızla ortak tanıdıklar yakalamanın merakıyla düşmüştük yollara.

Gurbet diyarından adeta sılaya gidiyormuşçasına bir heyecandı bu. Ne de olsa varacağımız yer, kan kardeşimiz olmasa da, ondan öte can kardeşlerimizin haneleriydi. 

Atina’ya vardığımızda ilk çaldığımız kapıyı, candan, mütebessim kardeşlerimiz açtı. Huzur tüten hanelerine aldılar bizi. Birbirini tanımayan, ama ilk buluşmada doyasıya sarılan kardeşler olduk her biriyle. Ablayla kardeşin, anneyle evladın buluşması gibi. Vatanın kokusu hala üzerlerinde; kimisi birkaç gün, kimisi aylar olmuş çıkalı.

Ziyaretimizi tek haneyle sınırlı tutmadık elbette. Bir yaşındaki bebekten anneanneye çok farklı kişilerle karşılaştık. Heyecanla beklemişler bizi, “Bizim için mi geldiniz, tanımadan bizleri?” diye başladı sohbetler.

Evet sadece sizi görmeye, ‘sizler bizim için çok kıymetlisiniz’ demek için geldik. Uzaklardan dua eden, selam yollayan, muavenet için çırpınan kardeşlerin varlığından sizi haberdar etmek için…

TÜRLÜ TÜRLÜ HİKÂYELER

Her birinin hikâyesi, farklı hüzün ve sürpriz inayetlerle bezeli. Kimi, babaları yıllardır hapiste olan çocuklarını, bir de annesiz bırakmamak için geçmiş Meriç’ten. 

Eşlerinin sesini aylardır duymayan var içlerinde. Kimisi karnında, kimi kucağında bebeğiyle, bazıları aklı biraz eren çocuklarıyla, gurbette ailecek yeniden bir araya toplanmayı bekliyor sabırla. Tıpkı Hz Hacer’in İbrahim aleyhisselamı beklemesi gibi. 

Meçhul bir bekleyiş bu, ancak Allah’a dayanınca katlanılabilen. Bizden istedikleri dua, kendileri için değil, arkada bıraktıkları için.

Ziyaretimizde konuşmalarımıza dikkat ediyoruz. Her türlü olumsuzluğu, dua yerine geçer diye ağzımıza almaya çekiniyoruz. Farklı bir buuddalar; dünyanın çirkin yüzünü, faniliğini gördüklerinden olsa gerek, dünyayı kalben terk etmişler. 

"MASUMSUN, GİT İFADE VER"

Koca yürekli, aslan parçası genç kızlarımızla tanıştık. Yirmili yaşlarda, hayatın tam baharında, dünya adına geleceği parlak, lakin tüm beklentileri elinin tersiyle itip koyulmuşlar yola. İçlerinde yeni mezun da var, eğitimini yarım bırakan da.

Evin tek evladı, biriciği, yenice mühendis çıkmış biri. İfadeye çağrılınca, ‘Sen masumsun, git, ifade ver’ diyen annesini dinlemiş. Kendini demir parmaklıklar ardında bulmuş. Cezaevi günlerine dair, ‘Geçti, gitti, bitti.’ dedi sadece. 

Tahliyeden sonra yine annesine gitmiş. Duruşmalarda gidişat kötü olunca, ‘beni yine ikna ederler’ düşüncesiyle, Meriç’in bu tarafına geçince aramış ailesini. Zulümden kurtulduğuna sevinmeleri onun için tek teselli.

İnanılması zor anılar biriktirmiş hepsi. Babalarının ihbarıyla hapse düşen kızlar, sahip çıkmayan aileler, dışlayan akrabalar. Eğitime harcadıkları yıllar, diplomalar hiç olmuş birden. Bunca sıkıntılara rağmen yine de sahipsiz bırakmamış onları, Yaradan. Her şeyi şükürle karşılıyorlar. ‘‘Şimdi biz iyiyiz, kurtulduk, özgürüz, ardımızda daha zorda olanlar var.’’ diyorlar.

HİCRET YOLUNDA SÜRPRİZ NİMETLER

Defalarca işittik; başlarına gelen her sıkıntıda rahmet eli uzanmış onlara. Bir genç kızımız, hatırasıyla müdahil oldu konuya: Meriç’ten geçince bir karakola teslim olduk. Nezarethaneye koydular. Uzun süredir açım, canım spagetti çekti. Bir zaman sonra, görevli elinde spagettiyle gelmesin mi! 
Bir kardeşimiz, market alışverişinde ertelediği böğürtlen reçeli, Romanya’dan gelen paketten çıkınca çok duygulanmış.

Bir başkası her market alışverişinde ertelediği böğürtlen reçelinin, Romanya’dan gelen paketten çıktığını anlattı. Oturup ağlamış oracıkta. İnanın çoğumuz için sıradan olan şeyler onlar için şükür sebebi. Verenlere selam edip, bunun bir nasip işi olduğunu vurguluyor.

Bekleme diyarı Yunanistan’da, Allah onları çok özel insanlarla karşılaştırmış. Ev sahipleri hep yardım etmiş. Komşular, çocuklarına hediyeler getirmiş. Yunanlı dostları, gurbetteki hüzünlerini azaltmış. 

Doğuma giden kardeşimize, çanta hazırlayan, hatta refakatçi olarak yanında bekleyen Yunan teyzelerimizin olduğunu öğrendik. 

Bir kısmının Türkçe bilmesi de anlaşmayı kolaylaştırmış elbette. 

Bize en anlamlı gelen hatırayı sona sakladım: Atina’da çocuklarımızdan birinin gittiği ilkokulda, öğretmeni bütün sınıftan bayrak çizip boyamalarını ister. Öyle düşüncelidir ki, çocuğumuzun yanına gelip, "Sen kendi bayrağını çiz ve boya." der.
Sınıfta bayrak çizen çocuklar. 

İki günlük ziyaretimizde gözümüzle gördük, kalbimizle inandık ki, Allah kardeşlerimize gittikleri yeri, halkına da onları sevdirmiş. Geri dönerken arayı uzun tutmamak üzere sözleştik. 

Keşke yaşadığımız ülkelerden daha sık düzenlenecek seferlerle onları misafirsiz bırakmasak…

*Konuk yazar

12 Şubat 2020 13:24
DİĞER HABERLER