Çocukları disipline etmede, onlara söz geçirmede sık sık hayvanlarla korkutmaya başvurulur.
Hayvanları henüz tanımayan çocuklar, anne-babalarından 'hayvan korkusu'nu öğrenir. Sonra da zararsız bir böcek, hatta bir sinek görse korkuya kapılıp çığlık atar. Hayvan korkusu, zamanla çocuklarda fobiye dönüşür ve hayatı olumsuz etkiler.
Suzan Hanım, küçük kızı Sena'nın yanından ayrılmasını istemediği için hayvanların zararlı yönlerini öne çıkararak kızını korkutur. 'Oraya gidersen hav hav seni yer.' 'Uslu durmazsan seni aslana veririm.' 'Dolabı karıştırma, böcek seni ısırır.' O yaşına kadar bu hayvanları hiç bilmeyen Sena, içinde hayvan sevgisinden önce hayvanlara karşı korku oluşturur. Şimdi küçücük ve zararsız bir böceği görmesi bile onu ağlatmaya yetiyor.
Birçok anne-babanın çocuğuyla sıklıkla yaşadığı bu diyalog, çocuklarda hayvan korkusu oluşmasının temelini oluşturuyor. Beton binalar içinde, doğal hayattan uzak büyüyen çocuklar, kâinatı paylaştığımız hayvanlara karşı korku fikri ile yetişiyor. Oysaki hiçbir hayvan türü kendisine karşı yönelmiş veya yönelebilecek bir tehdit algılamadığı sürece insana zarar vermiyor. Çocukların yaşadığı çevrede en azından kedi, köpek, arı, sivrisinek, kelebek gibi hayvanlarla karşılaşmaması imkânsız. Ancak korkularla yetiştirilen çocuklar bu hayvanlara karşı bile büyük bir endişe duyuyor. Çizgi filmlerde abartılan ve korku unsuru olarak sunulan hayvanlar, hayvan fobisini artırırken, anne-babanın ürkmeyi tetikleyen cümleleri de cabası. Uzmanlar ailelerin hayvanları, çocuklara karşı sevimsiz ve korkutucu gösteren ifadelerden kaçınmalarını tavsiye ediyor. Psikolog Orhan Dünya, "Anne-babalar, hatta hala ve teyzeler çocukları bir disiplin aracı olarak hayvanlarla korkutmayı bol bol kullanıyor. Sık sık başvurulan yıldırarak terbiye etme yöntemi doğru değil. Burada büyükler kendi korkuları ile çocuklara örnek olmamalı." diyor.
Çocukların doğa ile uyum içerisinde yaşayabilmesi için görev ebeveyne düşüyor. Aile çocuğuyla birlikte bir hayvanla karşılaştığında o hayvana sevecenlikle yaklaşarak hayvanı sakin bir biçimde izlemeli sonra hayvanın özellikleri, çocuğa doğru bir yaklaşımla anlatılmalı. Mesela, köpeğin insanlara zarar vermediği, bir insandan zarar görme endişesi yaşamadıkça insanları ısırmadığı, hangi hayvanın hangi durumlarda zarar verebileceği tatlı dille anlatılmalı. Hayvanla karşılaşan çocuk hayvandan ürkerse, çocuğu hayvana zorla yaklaştırmak, hayvanı çocuğun üstüne atmak, zorla dokunmasını istemek ürkmeyi artırıyor. Korku durumlarında ailelerin olumlu, güven verici, korkuyu desteklemeyen ve açıklayıcı tutumları yeterli. Aileler kendilerinin de korkmadığı bir hayvandan bahsederek çocuğa hayvanlardan korkulmaması gerektiğini anlatabilir. Hayvanat bahçesine gidilerek farklı canlıları tanımasına fırsat verilebilir. Hatta uygun fiziki çevre bulunduğu takdirde ebeveynler korkmadıkları bir evcil hayvanı evlerinde besleyebilir. Doğru ve olması gerektiği gibi bakılan evcil hayvanlar çocuklarda sevgi, sevilme duygusu, kişiler arası duyarlılık ve kişiler arası bağı da güçlendirir.
Celal Bayar Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sami Oluk da çocuklardaki yılan korkusu üzerine yaptığı çalışmada, çizgi filmlerin, ailelerin ve çevrenin etkisinden bahsediyor. Oluk, "Korkular sadece deneyimlerle oluşmaz, çocukların çevreden duydukları da korku sebebi olabiliyor. Bu sebeple ebeveynlerin, çocukları gerçek bilgilerle aydınlatması lazım." diyerek eğitimin önemine vurgu yapıyor.
Hayvan korkusu nasıl aşılır?
Yrd. Doç. Dr. Sami Oluk, şu önerilerde bulunuyor:
İlköğretimde doğal yaşama ait canlılarla ilgili bilgilerin kapsam ve içeriği genişletilmeli.
Çevre eğitiminde yerel değerler, şehir efsaneleri, mitler göz önüne alınmalı.
Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan ya da geçici olarak da olsa buralarda yaşayan insanlara hayvanların ekolojik ve biyolojik özellikleri hakkında bilgi verilmeli.
İnsanların hayvanla karşılaşması veya hayvan tarafından zarar gördüğü zaman (ısırılması, kovalanması) halinde ne yapması gerektiği konularındaki eğitimler yaygınlaştırılmalı.
Çocuğa zarar vermeyecek ve sevgisini artıracak canlılarla ilgili deneyimler yaşatılabilir.
Evcil hayvan beslemesine müsaade edilebilir.
Çocuklara fabl tarzı kitaplar okutarak sevgileri pekiştirilmeli.