Bu hafta sizlerle Türkiye'nin en köklü markalarından biri olan Hatemoğlu'nu ve onun yönetim kurulu başkan yardımcısı Efsane Turan Hanım'ı daha yakından tanıma imkânı bulacağız.
Cumhuriyet'ten yalnızca bir yaş genç olan Hatemoğlu, 2024 yılında Dünya genelinde 1000 mağaza hedefi ile geçmişte olduğu gibi gelecekte de adından sıkça söz ettireceğe benziyor. Vizyonel ve girişimci bir işkadını olan Efsane Turan ile hem iş kadınlığı ve ev dengesi üzerine, hem Hatemoğlu'nun geçmişi ve geleceği üzerine hem de önümüzdeki günlerde yapılacak olan seçimler üzerine İstinye House Cafe'de keyfili bir röportaj gerçekleştirdik.
Röportaj: Sarper ERKILINÇ
Efsane Hanım, sizi bir gün Afrika'da bir toplantıda, bir gün Başbakanımız ya da Cumhurbaşkanımız ile bir programda ya da Amerika'da Nasdaq (Amerikan Teknoloji Borsası) gongunu çalan ekibin içinde görüyor ya da karşılaşıyoruz. Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? Efsane Turan kimdir?
1965 Kayseri doğumluyum. Üsküdar Amerikan Lisesi'nden sonra Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü'nden mezun oldum. Aile şirketimizin çeşitli departmanlarında görev aldıktan sonra şu anda Mib Mağazacılık Dış Ticaret Direktörlüğü ve Hatemoglu Tekstil Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı yapmaktayım. Ayrıca şirketimizi İHKİB, İstanbul Sanayi Odası, Tuskon gibi kuruluşlarda temsil ettiğim için Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, Bakanlarımızın başkanlığında düzenlenen birçok heyete katılma imkanım oldu. Evli ve iki çocuk annesiyim.
Peki, bir işkadını olarak bu çalışma temposunun yanında ev –iş dengesini nasıl kuruyorsunuz?
Burada erken kalkmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Gün bereketleniyor. Mesaimiz 8:00'de başlıyor. Sabah telefonlar çalmaya başlamadan birçok işimizi bitiriyoruz. Ev konusunda annemden ve eşimden çok destek görüyorum.
Çocuklarınız bu duruma nasıl bakıyor, yeteri kadar ilgilendiğinizi düşünüyorlar mı?
Bu konuyu çocuklarımla ara ara konuşuyorum. Hayatlarından memnun görünüyorlar. Büyüdüler de. Büyük kızım zaten kendisi de çalışıyor. Tabii ki kendi tercihleri ama onlar da ilerde benzer bir düzen kurmak durumunda olacaklar.
İş Dünyasının hem ticari hem de sosyal yönünde çok aktifsiniz. İHKİB, İSO, TUSKON…
Şirketimizi, yurtiçi ve yurtdışında, her yerde en iyi şekilde temsil edebilmenin gayretindeyiz. Bu yüzden yurtdışına düzenlenen heyetlere katılmaya gayret ediyoruz. Yurtdışından gelen heyet üyelerini fabrikamıza davet ediyoruz. Sektörümüzün sorunlarının çözümü için Birliklerde, Sanayi Odalarında dile getirmek gerekiyor. Son senelerde Sivil Toplum Kuruluşlarında ve Sektörel Kuruluşlarda kadınların temsili konusunda da destek görüyoruz. Eskiden birçok zorlukla karşılaşırken artık davet ediliyoruz. Gelen ve giden heyetlerde de kadın katılımcı sayısı artıyor ve arttıkça ülkemizin imaji konusunda daha olumlu tepkiler alıyoruz.
Bildiğiniz gibi ticaretin, ortaklıkların ve yatırımın gelişmesi için belli süreçlerin aşılması gerekiyor. İnsanlar önce ülkemize heyetlerle geliyor ve genellikle perakende alışveriş yapıyor. Sonra tatile, ardından ticaret yapmaya ve en sonunda yatırım yapmaya geliyorlar.
Yaptığınız bu çalışmalarda sizi etkileyen ya da şaşırtan bir durumla karşılaştınız mı?
Geçen yıl TUSKON Dünya Ticaret Köprüleri programları kapsamında ülkemize gelen müşteri adaylarımızdan biri Türkiye ziyareti bitince Avrupa'ya gitmekten vazgeçip ülkesine dönüyor ve orada yetkili bulunan Türk arkadaşa aynen şu ifadeleri kullanıyor. "Türkiye'deki bu samimiyeti, sıcaklığı ve misafirperverliği gördükten sonra artık oraya gitmeyi hiç istemiyorum."
Biz gelen kişileri misafirlerimiz olarak görüyoruz. Ülkemizden memnun ayrılsınlar, tekrar gelsinler, hatta başkalarını da göndersinler istiyoruz.
Türkiye'nin en köklü markalarından birinin yönetimindesiniz ve bu haliyle size bazı sorumluluklar da yüklüyor değil mi?
"Cumhuriyetten bir yaş genc" bir aile şirketiyiz. Çok doğru, bu hepimize sorumluluklar yüklüyor. Babam Ertuğrul Saykı, erkek kardeşim Hatem Saykı, eşi Füsun Saykı ve kız kardeşim Esra Saçmacı ile bu sorumluluğun ağırlığını hissederek çalışıyoruz. Kurumsallaşmaya, kaliteli üretim ve hizmet kalitemizi arttırmaya önem vererek 2024‘te 1000 mağaza hedefine ulaşmak için gayret ediyoruz.
Hatemoğlu'nu anlatır mısınız? Nasıl başladı bu 87 yıllık serüven?
Şirketimiz 1924 yılında Hatem Baba'nın oğlu (dedemiz) Hacı Mustafa Bey tarafından Kayseri'de kurulmuş. Rahmetli Hacı Babam İstanbul'dan 3 adet manto alıyor ve bunların birini Paşa'nın eşine, birini Vali'nin eşine satıyor fakat üçüncü mantoyu 1 yıl satamıyor. Bu mantoyu babaanneme hediye ediyor. (Gülüşmeler)
Tabii o günlerden bu günlere çok yol kat edildi. Özellikle ülkemizin hazır giyim tarihçesi ile Hatemoğlu'nun tarihçesi birbiriyle örtüşür. 60'lı yıllarda İstanbul'a geliniyor. 70'li yıllarda kendi markamızla üretip toptan satarken, 80'li yıllarda rahmetli Turgut Özal'ın ihracat hamleleri ile yurtdışı satış rakamları artıyor. O dönemlerde Rusya'ya, Irak'a ve Libya'ya ihracat petrol karşılığı yapılıyor ve ödemeler Merkez Bankası'ndan alınıyor.90'lı yıllarda bayi sayısı artıyor ve 2001 krizinden sonra stratejik kararlar vermek gerekiyor.
Ne gibi stratejik kararlar?
Erkek ürünlerinin çeşidini arttırmaya ve kendi mağazalarımızı açmaya karar verdik. Kadın ürünlerinin üretimine ve satışına, fason üretim yapmaya son verdik. Bu kararların ne kadar isabetli olduğunu bugün daha net görüyoruz.
Şu an yurtiçinde 42 mağazamız var. Yurtdışında dünyanın birçok yerinde müşterilerimiz, ‘Hatemoğlu' korner ve mağazaları bulunuyor. Son olarak 3 ay önce internetten satışa başladık. İki şirketimizde toplam 700 civarında personel istihdamını attırmak için gayret ediyoruz..
İnternet çok önemli değil mi?
Tabi ki, şöyle bir örnek vereyim. Amerika'da çalıştığımız firma bizi internet üzerinde buldu ve ticaretimiz devam ediyor. Web sayfamız da önemli, internet satışları da önemli, şirket içi iletişim de önemli. Yaşadıkça daha iyi görüyoruz.
2001 yılında ciddi bir kriz dönemine girdiniz bu süreçte ne gibi kazanımlar elde ettiniz, neler öğrendiniz?
Aslında krizler belirli şeyleri değiştirmek için bir fırsat. Bizim de bazı şeyleri değiştirmemiz gerekiyormuş ve biz bunu gördük. Markalaşmaya ağırlık verdik ve kendi markamıza yatırım yapmanın ne kadar önemli olduğunun farkına vardık. Ayrıca 2001 krizinden sonra kendi öz sermayemizle büyüme kararı alarak , kredi kullanmadık ve kullanmıyoruz. Çok krizler gördük ama sürekli büyümeye odaklanarak çalışmalarımıza devam ettik.
Tarihçesi Cumhuriyet tarihi ile bir olan bir firmaya bugünkü ihracat rakamları ki, üretiminizin yüzde 10'u gibi bir rakam bu yakışmıyoruz sanki biraz…
Açıkçası biz de bu durumu kendi aramızda çok tartışıyoruz ama bu bir tercih. Yurtiçinde markamız daha iyi tanındığı için, yurtdışından birçok markanın ülkemize geldiği böyle bir dönemde yurtiçine yatırım yapmaya ağırlık vermenin daha isabetli olacağını düşündük. Yurt içi yapılanmayı tamamladıktan sonra yurtdışına da ağırlık vereceğiz.
Yine de ihracat eksenli hedef pazarlarınız vardır elbet değil mi?
Dünyanın dört bir yanından mailler alıyoruz. Türkiye'nin imajı yükselmeye devam ettikçe bu taleplerin artacağını umuyoruz. Öncelikle Avrupa ülkeleri, Orta Asya ve Afrika ülkelerini çok önemsiyoruz ve buralardan ürün ve bayilik konusunda ciddi talepler geliyor.
Tanınmışlık ve bilinirlik oranınızı arttırmak, kaldı ki bu yurtdışı içinde olabilir herhangi bir çalışmanız var mı? Sponsorluk gibi mesela…
Marka bilinirliğini arttırmak için reklam çalışmalarına ve sponsorluklara çok önem veriyoruz. Kurtlar Vadisi, Aşk ve Ceza gibi birçok diziye sponsorluk yapıyoruz. Ortadoğu'da Ürdün de, Afrika'da Sudan'da, Balkanlarda Kosova'da yabancı televizyon kanallarında Türk dizlerine rastladım. Bütün bu faaliyetlerin bize geri dönüşü oluyor ve olmaya devam edeceğine inanıyorum.
Efsane Hanım, ülkemizin seçim atmosferine her geçen gün daha fazla girdiği şu günlerde sizin siyasetten beklentileriniz nelerdir?
İş dünyası için istikrar çok önemli. Çalıştığımız ortamların güvenli ortamlar olması çok önemli. Son 10 yıldır Türkiye'de bazı şeyler çok daha iyiye gidiyorsa bunlar istikrarın neticeleridir.
Seçim sonuçları kimse tarafından bilinmiyor ama büyük firmalar eski seçimlere nazaran yatırımlarını durdurmadılar. Bir öngörüleri var sonuçlara dair sanırım, peki sizin?
Bazen yurtdışındaki firmalar yurtiçindekilerden Türkiye'yi daha objektif değerlendirebiliyorlar. Türk şirketlerine ortak olmak, şirket satın almak istiyorlar. Hatta hiç tahmin edemeyeceğimiz ülkelerden mülk almak için talepler geliyor.