Çözüm süreci

Çözüm süreci -Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi Grubu Başkanı Hakyemez: -"Türkiyenin temel sorunu, sorunları konuşamamaktır. Onu çözdüğümüz zaman her şey çorap söküğü gibi gelecektir" -Grup Üyesi Çalışlar: "İnsanlar artık kan du
SAMSUN (A.A) - İlyas Gün - Mustafa Çavuş - Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi Grubu Başkanı Yusuf Şevki Hakyemez, "Türkiyenin temel sorunu, sorunları konuşamamaktır. Onu çözdüğümüz zaman her şey çorap söküğü gibi gelecektir" dedi.
     Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi Grubu, Samsun ve Sinop çalışmalarını AAya değerlendirdi.
     Grup Başkanı Yusuf Şevki Hakyemez, Samsun ve Sinopun BDPli milletvekillerinin gelmesinden sonra yaşananların ardından ister istemez çözüm sürecinde daha fazla ilgi uyandırdığını söyledi.
     Samsun ve Sinopta düzenledikleri toplantılara, çözüm sürecine karşı kesimlerin temsilcilerinin de katıldığını vurgulayan Hakyemez, şöyle devam etti:
     "Sürece karşı olduklarını ve endişelerini söylediler ama medeni bir şekilde ifade ettiler. Zaten Türkiyenin de ihtiyaç duyduğu buydu. Bunları konuşabilecek ortamı tesis etmek. Biz bu ortamı tesis etmeye çalıştık. Yani toplantılarımızda bir görüşe sahip insanlar yok. Çok farklı görüşlere sahip insanlar vardı. Sağdan soldan, İslami kesimden olsun hepsi vardı. Bizim bu süreçteki rolümüz onları dinlemekti ama kendimize göre de sorulan sorulardan hareketle, çok açık şekilde bazı endişelerin yersiz olduğunu söyledik. Zaten bizim bölgenin tümünde yapacağımız budur. Onun ötesinde yapacağımız iş de yok."
     "İkna heyeti" gibi çalışmadıklarını ifade eden Hakyemez, "Biz de halkın içinden gelen insanlarız, çok değişik özeliklerimiz var. İçimizde akademisyen, avukat, gazeteci ve esnaf sanatkar temsilcileri var. 63 akil insanın hepsinin böyle farklı özellikleri var. Toplumdan soyut insanlar değil bunlar. Karadenizde bunu bir avantaj olarak kullandık" diye konuştu.
    
     -"İnsanların, endişelerini dile getirmesini istiyoruz"-
    
     Samsunun Dereköy beldesinde Kürt, Türk, Çerkez, Laz ve Arnavutların huzur içinde yaşadığı Erenköy Mahallesini ziyaret ettiklerini anımsatan Hakyemez, sözlerini şöyle sürdürdü:
     "Burada insanların mutlu bir şekilde yaşadığını gördükten sonra Türkiyenin tümünün de böyle olabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Dereköy çok güzel bir örnek. Onun için orayı ziyaret etmemiz de isabetli olmuştur. İnsanlar Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında çok rahat bir şekilde birlikte yaşayabiliyor. Kürt, Türkçe öğrenebiliyor, Türk, Kürtçe öğrenebiliyor. Bunu sorun olarak da görmüyorlar, kültürel zenginlik olarak görüyorlar. Fevkalade olumlu bir durum. Karadenizde, Samsunda böyle bir şeyin olması bizim için çok önemliydi. Çünkü Karadeniz, Kürt nüfusun en az olduğu bölgelerin başında yer alıyor."
     İnsanların süreci ve barışı sabote etmeyecek şekilde endişelerini dile getirmesini istediklerini kaydeden Hakyemez, "Bu, vitrin ve bir imaj çalışması değildir. Aynı zamanda Karadeniz insanının endişelerini dinlemektir. Her görüş bizim için önemlidir. Özellikle de endişeleri olan vatandaşlarımızı dinlemek istiyoruz. Bu olumsuz görüşlerden de hiçbir şekilde rahatsızlık duymuyoruz. Buna uygun bir konuşma ortamı oluşturduğumuz için bundan memnun oluyoruz. Türkiyenin temel sorunu, sorunları konuşamamaktır. Onu çözdüğümüz zaman her şey çorap söküğü gibi gelecektir" ifadelerini kullandı.
    
     -"Bu süreci istemeyenler..."-
    
     Grup Üyesi Oral Çalışlar, Samsun ve Sinopta vatandaşların kendilerini çok iyi karşıladıklarını söyledi.
     Toplumun önemli bir kesiminin barışçıl olduğunu ve çözüm sürecine çok sıcak yaklaştığını vurgulayan Çalışlar, şöyle dedi:
     "Tabi ki küçük gruplar gösteri yapacak. Bu da demokrasinin ve bu sürecin karakterinin icabı ama zaman zaman öyle hale geliyor ki 2 kişinin yaptığı protesto bizim orada bin kişiyle yaptığımız ve son derece derin, anlamlı, sürece ilişkin eleştiri ve destekleri ikinci plana itiyor. İstiyoruz ki sürece herkes katılsın. Sürecin aslı şu, Samsunda da gördüğümüz, daha önce Düzce ve Zonguldakta da gördüğümüz gibi insanlar artık kan dursun, savaş bitsin ve Türkiye kanatlanarak uçsun istiyor. Bu da çok doğal, sonuçta 3 aydır hiçbir şehit vermedik, bir terör eylemi yok, o yüzden de operasyon yok. Bu süreci istemeyenler ancak bu statükonun, bu savaşın rantını yemek isteyenler olabilir."
     Gezilerden oldukça memnun olduğuna değinen Çalışlar, "Özellikle Samsunda Dereköy beldesinde bulunan Erenköy Mahallesi çok orijinal bir yerdi. Çünkü 93 Harbi diye anılan 1870de oraya yerleşmiş bir Kürt ailenin omurgasını oluşturduğu mahalleye gittik. Mahallenin muhtarı Kürttü. Kendi anadillerini, Kürtçe konuşuyorlar ve orada yaşayan Laz, Gürcü, Arnavut, mübadil ve diğer etnik kökenler karışık bir şekilde yüz yılı aşkın süredir kardeşçe, dostça, birbirlerinden kız alıp vererek yaşamlarına devam ediyorlar. Hatta bazı Türk vatandaşlarımız Kürt vatandaşlarla daha iyi anlaşabilmek için Kürtçe öğreniyor. Bizim örnek almamız gereken de bu" diye konuştu.
    
     -"Her gittiğimiz yerde akil insanlar ile yüz yüze geliyoruz"-
    
     Akil İnsanlar Heyetinden vatandaşların beklentilerinin yüksek olduğunu anlatan Çalışlar, sözlerini şöyle tamamladı:
     "Biz illere bir şeyleri çözmek için gitmiyoruz. Daha çok toplumdaki eğilimleri saplamak için ve biz kendi fikirlerimizi, yani süreci niye desteklediğimizi anlatıyoruz. Akil insanlar, gördüğümüz gibi Türkiyede sadece 63 kişiden ibaret değil. Her gittiğimiz şehir, kasaba ve mahallede de akil, meseleye yaklaşımı dostça ve barışçı şekilde insanlarla yüz yüze geliyoruz. Yani bu mesele nedeniyle toplumun eğilimlerini yeni baştan görmek ve gözlemek, bunu aktarmak, ayrıca hangi konuların çözüme daha muhtaç olduğunu tespit etmek anlamında bir yararı oluyor. Biz de öğreniyoruz, öğrendiklerimizi halkla paylaşıyoruz, televizyonlarda ve gazetelerdeki köşelerimizde yazarak anlatıyoruz. Böylece çözüm sürecinin şeffaflığına halkın katılımı da sağlanmış oluyor. Son derece açık, toplumun gözü önünde herkesin bildiği ve gördüğü bir çözüm süreci yürüyor."
    
     -"İnsanlar süreç daha önceden olsaydı diyor"-
    
     Grup Üyesi Bendevi Palandöken de çözüm sürecinin Samsun ve Sinopta çok olumlu karşılandığını dile getirerek, şunları söyledi:
     "Daha önce gittiğimiz illerde de olumlu izlenimler edindik. Çok az sayıda protesto eden oluyor. Keşke onlar da bizim toplantılarımıza katılsa, kendi fikirlerini anlatsa veya bizim ne söylediğimizi anlasalar. Çünkü Türkiyede çözüm sürecinden başka bir sürecin tartışılması söz konusu değil. Bizim söylemlerimizle onların söylediği örtüşüyor aslında ama maalesef dinlemedikleri için böyle bir reaksiyon gösteriyorlar. Samsunda ve Sinopta esnafı gezdim. Orada alışveriş yapan vatandaşlarla görüştüm. Herkes bu sürecin çok olumlu olduğunu söylüyor. Mutlaka bir yerden başlanması gerektiğini söylüyor. Böyle bir süreç daha önceden olsaydı bu çocuklara, canlara daha fazla kıyılmasaydı diye ifade ediyorlar."
     Geziler esnasında gittiklerin illerde yol üzerinde bulunan köy ve kasabalarda durup vatandaşları dinlediğini kaydeden Palandöken, şunları ifade etti:
     "İnsanlar o kadar olumlu şeyler söylüyor ki ben Samsun ve Sinop gezisinin de daha önceki illere yaptığımız ziyaretlerle pekiştiğini düşünüyorum. Karadenizin zor olduğunu söylüyorlardı ama bence Karadenizli çok anlayışlı ve bize çok güzel ev sahipliği yapıyor. Sinopta yaklaşık 1,5 ay önce Hakların Demokratik Kongresi üyelerine karşı bir tepki olmuştu ancak bizleri daha anlayışla karşıladılar. Sürecin bir an önce neticelenmesini istiyorlar. Tabi bu sürecin yönetimi çok önemli. Yaptığımız toplantılarda vatandaşlarımız zaten söylemek istediklerini rahatlıkla bize iletebiliyor."
    
     -"Sadece 63 değil, daha fazla insan elini taşın altına koymalı"-
    
     Palandöken, Türkiyenin esas meselesi için birilerinin elini taşın altına koyması gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
     "Sadece 63 değil, 663 değil, 6 bin 63 değil çok sayıda bizim gibi insanın elini taşın altına koyması gerekli. Bu bize bir yük değil, ülkemize hizmet etmek için bir fırsat. Umarım sonuçları çok iyi olur. Çözüm sürecinin sonuca ulaşması, barışın ve mutluluğun bir arada olması daha da keyif verecek. Çünkü biz bin yıldır öyleydik. Biz zaten aynı ailelerin çocuklarıyız. Birlikte yaşıyorduk, birlikte oynuyorduk, aynı havayı teneffüs ediyorduk. Maalesef bunu siyasallaştırma yönünde belirli bir süreç oldu. Türkiye büyüdükçe, Türkiye geliştikçe ve bu tabana daha yaygınlaştıkça bunların hepsi bitecek. Bu külfetten nasibini alanların nimetten de nasibini alması lazım. Sonuçta onların bu ülkede kan dökülmesine seyirci kalmadığını düşünüyorum. Herkesin ülkenin nimetlerinden istifade etmesi lazım."
    
     Yayıncı: Hüseyin Likoğlu
24 Nisan 2013 14:00
DİĞER HABERLER