''Görünen o ki sanki Türkiye seçime değil, savaşa gidiyor. Karşılarındakini rakip olarak değil, düşman olarak değerlendiren bir iktidar anlayışı var.''
Celal Başlangıç / artigercek.com
Cumhur İttifakı'nın sinirleri fena halde bozuk
Çarşıda pazarda fiyatlar tutulmuyor. Halk her geçen gün daha da yoksullaşıyor.
Mutfaklarda yangın var. Piyasalar tam anlamıyla durmuş, yaprak kıpırdamıyor.
Türkiye ekonomisi büyük bir iflasın güçlü sinyallerini veriyor.
Suriye politikası tam anlamıyla bataklığa gömüldü. AKP iktidarı Suriye'de hayal ettiği hamleleri bir türlü yapamadı.
Bu konjonktürde seçmenler AKP-MHP ittifakından giderek uzaklaşıyor.
Yapılması planlanan seçim hilelerinin bile Cumhur İttifakı'nın yiyeceği farkı kapatmasına yetmeyeceğine ilişkin ciddi araştırma sonuçları var.
PİAR Araştırma Şirketi Başkanı Kadir Atalay, Diken'den Minez Bayülgen'in sorularını yanıtlarken ilginç bir anket sonucu açıklıyor:
"Son araştırmamızda, MHP'li seçmenlere 'AK Parti'nin aday çıkardığı yerlerde oy verecek misiniz" diye sorduk. Yüzde 50'si 'Hayır', yüzde 30'u 'Evet' dedi. Yani Türkiye genelinde MHP seçmeninin en az yüzde 50'si AK Parti adayına oy vermemeyi tercih ediyor."
Zaten PİAR'ın araştırma sonuçlarına göre 20 yıldan fazla süredir yönettiği başkent Ankara'yı AKP-MHP ittifakı şimdiden yitirmiş durumda. Atalay'ın açıkladığı Ankara'daki yerel seçimlere ilişkin anket sonuçları hayli çarpıcı:
"Bugün her anketimizde CHP'li aday Mansur Yavaş ve AK Parti adayı Mehmet Özhaseki arasında en az altı yedi puan oy farkı Yavaş'ın lehine çıkıyor."
Ankara kulislerinde CHP adayı Yavaş'la giderek açılan oy farkı nedeniyle AKP'nin adayı Özhaseki'nin sağlık sorunlarını bahane ederek çekileceği yolunda haberler konuşuluyor.
Bölgeden gelen anketlere ve 24 Haziran seçim sonuçlarına göre HDP kayyım atanan belediyelerini fazlasıyla geri alıyor.
Daha geçen sene MHP Lideri Devlet Bahçeli Ankara, İstanbul gibi büyük kentlerin kaybedilmesi sonucunda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin tartışmalı hale geleceğini, kayyım atanan yerleri geri alması durumunda da HDP'nin seçim sonuçlarını plebisit sayacağını söylemişti.
Bu Bahçeli'ye göre Cumhur İttifakı için "felaket senaryosu"ydu.
Ancak şimdi görünen o ki Cumhur İttifakı'nın korktuğu başına gelecek.
Bu kaybetme endişesinden olsa gerek, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan çıktığı bir televizyon programında "HDP eşittir PKK, eşittir YPG/PYD" diyebiliyor.
Bir ülkenin Cumhurbaşkanı sadece parlamentonun üçüncü büyük partisini değil, oy veren altı milyon insanı da PKK'li ilan ediyor.
Eğer Erdoğan'ın ilan ettiği kadar PKK'li varsa bu ülke topraklarında, AKP-MHP iktidarı çoktan bu işi kaybetmiş demektir.
Sadece Erdoğan'ın değil, belli ki Bahçeli'nin de sinirleri hayli bozuk.
Sakarya'daki askerî fabrikanın Katarlıların da ortak olduğu bir şirkete satılması ya da 25 yıllığına kiraya verilmesini eleştiren Kılıçdaroğlu'na öyle sert yanıt veriyor ki, ne söylese tatmin olamıyor belli ki.
"Sayın Kılıçdaroğlu tam bir çelişki yumağı, tam bir yalan ve aldatma yuvası", "Vatana, bayrağa, orduya kast edenlerle ittifak kurmuş birisinin ağzına alacağı ne millet ne de milliyetçiliktir, sadece zillet ve rezalettir", "Var git işine sayın Kılıçdaroğlu, incir ağacından oklava, darı unundan baklava, senden de bir halt olmaz", "Cumhur İttifakı 31 Mart'ta zilleti yere serecek, tarihî yenilgisini tattıracaktır. CHP-HDP-İP'ten oluşan derme çatma nifak çatısı milli iradenin rüzgârıyla kurumuş yaprak misali savrulup gidecektir..."
Bahçeli böyle de yardımcılarının daha farklı bir tarzı yok.
Sözcü'den Deniz Zeyrek, Sakarya'daki askerî fabrikasının Katarlıların da ortaklığında BMC'ye devredilmesine ilişkin olarak MHP'ye milliyetçilik eleştirileri yapınca Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'ın gösterdiği tepkideki üsluba bakın.
"Basın dünyasında polemik üslubunu beceremeyip belden aşağıya çeken medya zennelerine son dönemde bir yenisi eklenmiştir", "Kendi oynaklığını kamufle etmek ve CHP Lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na yaranmak için Sayın Genel Başkanımıza saldıran perişan Zeyrek'e haddini bildirmek şart olmuştur", "Zeyrek; dünün CHP aleyhtarı, bugünün CHP yardakçısı, gizli Türklük düşmanı, karakteri oturmamış bir şahsiyettir", "Bu gibiler medya sahnesine çıkıp döktüren zennelerdir. Onlar kıvırmayı, göbek atmayı iyi becerir, maharetle gerdan kırarlar. Öyle ki dansöz kıyafeti onlara dansözlerden bile daha çok yakışır. Bağlı olduğu mahfilleri memnun etme noktasında biraz saray soytarısına da benzerler..."
Belli ki sinirler iyice bozulmuş, iktidar ve ortağını kaybetme korkusu sarmış, hırslarını nereden alacaklarını bilemiyorlar.
İşte tam da bu süreçte, geçmişte organize suç örgütü liderliğinden yargılanıp hüküm giyen Sedat Peker çıkıyor sahneye ve hem Cumhur İttifakı'na desteğini açıklıyor hem de silahlanma çağrısı yapıyor.
"Şimdiden seçimlerde YSK'yı tanımadıklarını söylüyorlar, seçim sonucuna göre insanları, partilerini sokaklara dökecekler. Bunun amacı terör örgütleri mensuplarının da o partililerin arasına katılıp ülkeyi yakmaları ve yıkmalarıdır. Polisimiz, askerimiz güçlüdür ancak bu ülkenin evlatları da bu ülkenin sokaklarını koruyacaklar. (...) Bu sebeple imkânı olanlar ruhsatlı silahlar, av tüfekleri alsınlar, mutlaka hazırlıklı olsunlar."
Bütün bu tabloya bakınca görünen o ki, sanki Türkiye seçime değil, savaşa gidiyor. Karşılarındakini rakip olarak değil, düşman olarak değerlendiren bir iktidar anlayışı var.
Cumhur İttifakı'nın sinirleri çok bozuk. Bu gidiş de gidiş değil...