Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecine daha fazla yoğunlaşması gerektiğini söyledi.
Reformlar konusunda 2-3 yıldır geçiş dönemi yaşandığını belirten Gül, "Avrupa'dan da kaynaklanan olumsuzluklar olunca heyecan azaldı tabii. Hükümetin aslında önünde yol haritası hazır." dedi.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi toplantısına katılmak üzere Strasbourg'a giden Gül, uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. Avrupa'ya ilk gezi için Strasbourg'u özellikle seçtiğini anlatırken, "Avrupa Konseyi bir okul Avrupa için... Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü, buranın temel dayanakları." vurgusunu yaptı. Ülkenin her bakımdan ileri gittiğine dikkat çeken Gül, 301. maddeyi değiştirmenin de çok zaman almayacağını söyledi. DTP'lilerin, "PKK'yı kınayamayız." sözlerinin hatırlatılması üzerine ise şu mesajı verdi: "Terörün açıkça karşısında durmazsanız sorunun çözümüne katkıda bulunmaz, yük olmaya başlarsınız. Türkiye'de yeni bir dönem açılıyor. En uç fikirlerin bile açıkça konuşulacağını sanıyorum. Yeni dönemi bozmamak gerekir. Herkesin terör ve şiddetle arasına mesafe koyması gerekir."
AKPM'ye konuşacak ilk Türk cumhurbaşkanı olan Gül, Türkiye'nin bu kurumda geldiği noktayı ise "Türkiye bir zamanlar burada çok sıkıntılıydı. Türkiye takip altındaydı. Konuşmalarımızı bizden başka kimse alkışlamaz, oy da vermezdi. Bunlardan kurtulduk." sözleriyle özetledi. Gül, dışişleri bakanı olduğu dönemde AB sürecinde yaptıkları reformlardaki rolüne ilişkin "lokomotif gibiydiniz" benzetmesine de karşı çıkarak, "Sayın Başbakan her işin başındaydı. Ben de onun talimatıyla çalışıyordum." karşılığını verdi. Cumhurbaşkanı Gül, gündeme ilişkin soruları şöyle cevaplandırdı:
KKTC'ye yavru vatan denildiğine göre ilk yurtdışı ziyaretiniz bu gezi sayılabilir mi?
Doğru, sayılabilir.
İlk geziyi Strasbourg'a yapmanızın anlamı nedir? Özel olarak mı seçtiniz?
Strasbourg'u biraz özel olarak seçtik. Avrupa Konseyi, Türkiye'nin 1948'ten beri içinde olduğu kurum. Avrupa Konseyi bir okul Avrupa için... Demokrasi, insan hakları ve hukuğun üstünlüğü, buranın temel dayanakları. Hatta Avrupa Birliği de bunun içinden çıktı denilebilir.
Avrupa'nın vicdanı denebilir mi?
Denebilir... Büyük tartışmalar antlaşmalar önce burada seslendiriliyor.
301 Avrupa vicdanının neresinde?
Biz zaten müzakerelere başlarken yeteri kadarını yerine getirmiştik. Hâlâ yürüyeceğimiz yol var. Bu tür noksanlıklarımız var ve herkes durumun farkında. Herhalde Meclis yeni döneme başladığında bunları etraflıca gözden geçirecektir. Bakın Türkiye çok mesafe aldı. Ne yasaklar vardı ki hayatımızın bir parçası idi. Bazı konular zaman alıyor, zamanla olur.
BİR ZAMANLAR BİZİ KİMSE ALKIŞLAMAZDI
Ama 301 duruyor.
Türkiye her bakımdan ileri gidiyor, geri gitmiyor. Önemli olan gittiğimiz trend, eğilim. Bu yavaş olur hızlı olur, trend iyi yönde.
Strasbourg'da bunları mı anlatacaksınız?
Bu ziyareti tek bir ülkeye yapmıyorum. Bütün bu konuların tartışıldığı yere gidiyoruz. Türkiye bir zamanlar burada çok sıkıntılıydı. Türkiye monitoring, yani takip altındaydı. Konuşmalarımızı bizden başka kimse alkışlamaz, oy da vermezdi. Bunlardan kurtulduk.
Avrupa Konseyi'nde önce on yıl kadar üyelik yaptınız, sonra başbakan olarak gelip konuştunuz, şimdi cumhurbaşkanı sıfatıyla geliyorsunuz, ne hissediyorsunuz?
Benim siyasi hayatıma çok katkısı oldu. Doğu alemini iş hayatında tanımıştım. İslam Kalkınma Bankası'nda çalışırken çok ülke dolaştım. Afrika ülkeleri, Endonezya... Doğu aleminin zaaflarını gördüm. Milletvekili olduktan sonra Avrupa Konseyi'nde komisyonlarda çalıştım. Buralarda da çok dolaştım. Ama burada çok canlı bir tartışma vardı...
Doğu aleminde tartışma yok mu?
Doğu aleminde çok tartışma yok, çünkü açık toplum yok. Türkiye'nin gücü açık toplumdan geliyor.
2003'te de buraya başbakan olarak geldiniz?
2003 Ocak ayında geldiğimde 'Burası bir insan hakları okulu ben de bu okuldan geçtim' dediğimde çok alkış aldım. Biz konuşurken salonun terk edildiği günlerden buralara geldik.
Terörle Mücadele 8'inci madde 10 yılda değişti, 301 de on yıl alır mı?
Almaz. Biz gittiğimizde Türkiye'nin etrafında savaş, ülkenin yarısında olağanüstü hal vardı. Önemli olan trend.
O zaman Avrupa'ya bazı vaatlerde bulunmuştunuz, tuttunuz mu?
Tuttuk. Tabii ben şimdi oraya başbakan olarak değil, cumhurbaşkanı olarak gidiyorum. İcraatı yapacak olan hükümettir. Ben cesaret, destek vereceğim, moral vereceğim, liderlik yapacağım. Bunu da Meclis konuşmamda söyledim.
Seçim yapıldı; ama hükümetin icraatta bulunmaması dikkatinizi çekti mi?
Herkes yazı tatil yerine çalışarak geçirdi. Büyük yorgunluk oldu. Şimdi Türkiye kendi gündemine dönüyor. Meclis okula döner gibi işbaşı yapıyor.
BAŞBAKAN HER İŞİN BAŞINDAYDI
Seçim dışında da AB reformları yavaşladı ama...
Avrupa'dan da kaynaklanan olumsuzluklar olunca heyecan tabii azaldı. Türkiye 2-3 senedir bir geçiş sürecinde. Şimdi AB sürecine çok daha fazla yoğunlaşmak gerekiyor. Hükümetin aslında önünde yol haritası hazır. Ben dışişleri bakanı iken bütün kurumların katılımıyla her şey hazırlandı.
Ama siz lokomotif gibiydiniz?
Olur mu öyle şey, Sayın Başbakan her işin başındaydı. Ben de onun talimatıyla çalışıyordum.
Anayasa sizin devlet kurumları arasında ahenkli çalışmayı sağlamanızı öngörüyor...YÖK sorunu dışındaki konulara da el atacak mısınız?
Sayın Başbakan'la, Genelkurmay başkanı ile planlı görüşmelerim var zaten. Belirli konularda yoğunlaşan görüşmeler de yapılabilir. Benim görevim en yukarıda durarak anlaşmazlıkları, yanlış anlaşılmaları gidermek olur. Türkiye'nin en önemli meselelerini açık yüreklilikle konuşmazsanız kronikleşiyor. Kronikleşince yük haline geliyor. Benim konumumdaki kişi, meselelerin kronikleşmesini önlemeli. Kıbrıs, insan hakları, Avrupa Birliği gibi. Kimilerine göre terör, kimilerine göre Kürt sorunu..
Genelkurmay Başkanı, DTP'lileri terörü kınamadıkları gerekçesiyle eleştirdi... Siz ne diyorsunuz?
Güvenlik hepimizin meselesi. Güvenlik meselesini sadece asker konuşacak başkası konuşmayacak değildi. Güneydoğu gezisinde askerle en uç siperde beraber oldum. Yaptığım konuşmalarda 'çözüme yardımcı olmak mı gerekir yük olmak mı gerekir?' diye sordum.
KİMSE ANAYASAYA DOKUNMAYIN DEMİYOR
DTP'liler 'PKK'yı kınayamayız yoksa biz de sizleşiriz' diyorlar.
Terörün ve şiddetin eğer açıkça karşısında durulmazsa sorunun çözümüne katkıda bulunulmaz, yük olunmaya başlanır. Terör ve şiddetin dışındaki meseleleri açıkça konuşabiliriz. Bizzat şiddetin içinde olmak gerekmiyor, onun desteklenmesi de tasvip edilemez. Türkiye'de yeni bir dönem açılıyor. En uç fikirlerin bile açıkça konuşulacağını sanıyorum. Yeni bir dönemi bozmamak gerekir. Siyasetçisi, yazarı herkesin teröre karşı açıkça karşı çıkması ve bunu sadece askerin işi saymaması lazım. Herkesin terör ve şiddetle arasına mesafe koyması gerekir. Bu Meclis temsil gücü yüksek bir Meclis. Herkes temsil imkanı buldu. Yenı dönemi gölgeleyecek durum içine girersek yazık olur.
Anayasa çalışmalarında katılım nasıl sağlanır?
Gördüğüm kadarıyla iyi girişimler var. Ortada bir taslak yok ki zaten. Bazıları bir çalışma yapmış, bazıları yapıyor. Neticede bunların bir masaya konulması lazım. Meclis yeni ve temsil kabiliyeti yüksek Meclis.
1982 Anayasası gibi kapalı kapılar ardında hazırlanıyor eleştirilerine ne diyorsunuz?
O zaman toplumda tartışma ortamı var mıydı? Şimdi var. İyi sonuca tartışma ile varılacak. İyi olan bir şey varsa önemli siyasi partiler, anamuhalefet, sivil toplum...Bunların hiçbirisi anayasaya dokunmayın demiyor. Onu deselerdi başka olurdu. Şimdi bütün fikirler ortaya dökülüyor. Herkes fikrini söylesin. Ben ortaya çıkacak eserin, kitabın sağduyuyu yansıtacağına inanıyorum.
Genelkurmay başkanının konuşmasını okudunuz mu?
Okudum tabii. Konuşmalar üzerine görüş bildirmek istemiyorum.
ZAMAN