İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla ‘hürriyet bayramı’ kabul edilen 23 Temmuz, Osmanlı devrinde savaşlar sebebiyle rahatça kutlanamadı.
Ancak Cumhuriyet’in ilanıyla 1935’e kadar devlet erkânının da katıldığı törenlerle anıldı.
İttihat ve Terakki Fırkası’nın (İTF) İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla resmî ‘hürriyet bayramı’ kabul ettiği ‘23 Temmuz’, Cumhuriyet sonrasında 1935’e kadar kutlanmaya devam edilmiş. Devlet erkânının da katıldığı İstanbul ve Anadolu’daki merasimlerde bu gün, 21 pare top atılarak anılmış. Şehirler bayraklarla ve ampullerle süslenmiş. Yardım dernekleri balolar tertiplemiş. Vatandaşlar mesire yerlerinde bayramın tadını çıkarmış. Cumhuriyet, Vatan, Vakit, Akşam, Hâkimiyet-i Milliye ve İstikbal gibi devrin önde gelen gazetelerinde günün önemine dair yazılar, güneş, kadın, meşale ve kırılmış zincir gibi sembollerle süslü karikatürler yayımlanmış.
Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Hasan Babacan ve Araştırma Görevlisi Uğur Üçüncü’nün “Cumhuriyet’in ilk yıllarında Meşrutiyet Kutlamaları” başlıklı araştırmasından öğrendiğimize göre siyasî, ekonomik, sosyal ve askerî gelişmeler, zamanla kutlamaların tarzını etkilemiş. En önemli kırılma 1926’da İzmir’de Mustafa Kemal Paşa’ya yönelik suikast sonrası yaşanmış. Bazı eski İTF’lilerin olaya karışmakla suçlanması, onların 23 Temmuz’daki rolünün görmezden gelinmesine yol açmış. “Meşrutiyet’in sadece ‘istibdad’a darbe vurduğu, oysa 1 Kasım 1922’de Saltanat’ın kaldırılması ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla hürriyetin tam yerleştiği” fikrinden hareketle yıldönümlerinde İttihatçılar yerine Mustafa Kemal Paşa ön plana çıkarılmış.
1 Haziran 1935’te 2739 sayılı ‘Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesiyle 23 Temmuz, devlet nezdindeki bayram niteliğini kaybeder. Basında birkaç yıl daha güne ilişkin yazılar yer alsa da sonrasında unutulur.
SAVAŞ YILLARI KUTLAMALARI AKİM BIRAKTI
İkinci Meşrutiyet, 23 Temmuz 1908’deki ilanı öncesi ve sonrasıyla hâlâ tartışmalı bir dönem. Kimileri bu devri Sultan İkinci Abdülhamid’in ‘baskıcı’ rejimine son vermesi yönüyle “Türk demokrasisinin kazancı” sayarken kimisi de iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki’nin takip eden senelerdeki yönetimi sebebiyle “demokrasi oyunu” diye niteliyor. İTF’nin o zamanki idarecileri de birinciler gibi düşündüğünden bugünü ‘hürriyet bayramı’ ilan ederek işe başlar. Ancak 1908 sonrası süreç tahmin ettikleri gibi yürümez. Önce 31 Mart Vakası, sonra sırasıyla Yemen isyanı, Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya savaşları sebebiyle sıkıntı çekilir. Yine de halkın moralini yüksek tutma gayesiyle ufak çaplı törenler düzenlenir; ama bunlar hiç de arzulanan nitelikte değildir. 1918 sonrası işgal devrindeyse İstanbul’da yer yer kutlamalar gerçekleşir. Fakat neticede İtilaf Devletleri süngüsü altında ‘hürriyet bayramı’ yâd etme gibi bir gariplik ortaya çıkar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla 23 Temmuz kutlamaları için rahat bir ortam doğar. Takvimler 23 Temmuz 1924’ü gösterirken Yunus Nadi idaresindeki Cumhuriyet Gazetesi, ilanı üzerinden 16 yıl geçen Meşrutiyet’in ‘hürriyet’ kazanımlarını kutlar. Gazeteye göre bu gün “Türk milletinin kayıtsız şartsız millî bağımsızlık ve hâkimiyetinin kaynağı”dır. Dönemin ünlü başyazarlarından Ahmet Emin Yalman ise Vatan Gazetesi’ndeki köşesinde bu günü ‘10 Temmuz 1324’ (Rumî takvime göre 23 Temmuz 1908) başlıklı makalesiyle anar.
Gazeteler İstanbul’daki kutlama programını da sayfalarına taşır: “Vilayet ve belediye bayraklarla süslenip tatil edilecek. Hükümet adına saat 10’dan 11’e kadar resmî kabul gerçekleşecek. Kutlamalarda sadelik ön planda tutulacak. Resmî üniforma ve elbiseler giyilmeyecek.” Böylece 1924’ün 23 Temmuz’u İstanbul’un 10 farklı yerinde kutlanır. Vali; hükümet erkânının, işçilerin, kolordu kumandanlığı ve maliye ileri gelenlerinin, nihayetinde de yabancı devlet temsilcilerinin tebriklerini kabul eder.
Bir yıl sonra da benzer yazılar yayımlanır. Vakit ve Cumhuriyet gazetelerindeki sunuma göre 23 Temmuz, milletin ‘istibdad’a indirdiği bir darbe, Cumhuriyet yolunda bir aşamadır. Yunus Nadi’nin gazetesi bugünü ‘inkılâpların anası’ diye tanımlar. Tabii yazılarda Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922) ve Cumhuriyet’in ilanına dair de atıflar vardır.
İZMİR SUİKASTI VE KIRILMA SÜRECİ
Haziran 1926’da Mustafa Kemal Paşa’ya İzmir’de suikast hazırlığındaki bir grup yakalanır. Kısa sürede kurulan İstiklal Mahkemesi, aralarında Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy ve Rauf Orbay gibi Kurtuluş Savaşı’na büyük emeği geçmiş isimler de dâhil olmak üzere onlarca kişiyi tutuklar. Mahkemeye sevk edilenlerin çoğu eski İttihatçı ve kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası mensubudur. Bir ay sonraki 23 Temmuz kutlamalarına olayın gölgesi düşer. Basının ilgisi de geçmiş senelere nazaran azalır. Cumhuriyet, yıldönümüyle ilgili makalesine ‘10-23 Temmuz’ gibi sade bir başlık atar.
23 Temmuz’u anmayı “Cumhuriyet inkılâbının fecrini takdis” diye niteleyen Vakit Gazetesi’nin hedefinde İzmir suikastına ismi karışan İttihatçılar vardır: “Türk milleti asla nankör değildir. 23 Temmuz inkılâbını hazırlayan kimseleri takdir, hatta takdis etmiştir. Fakat ne kadar elim bir hakikattir ki bu adamlardan birtakımları yardım vazifelerini ifaya devam edecek yerde, cumhuriyet inkılâbımızın ruhu Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya düşman kesilmiş, menfaat ve mevkilerini temin için suikastlarla onun vücudunu izaleye çalışacak kadar ileriye bile gitmiştir.”
O seneki bayram, hafta tatili cumaya denk gelince daha rahat geçer. Her taraf kapanır, resmî daireler ve özel mekânlar bayraklarla süslenir. Öğle üzeriyse 21 pare top atılır. Ayrıca Himaye-i Etfal Cemiyeti yetim ve yoksul çocuklar için rozet dağıtır.
Basında yer alan haberlerden öğrendiğimize göre sonraki senelerde de benzer kutlamalar gerçekleşir. Dönemin sıkı matbuat (basın) kanunu da dikkate alınınca gazetelerde “asıl inkılâbın ve hürriyetin Cumhuriyet’le ortaya çıktığına” dair yazılar hâkimdir. 1927 kutlamalarında Ankara’nın her tarafı bayrak ve ampullerle donatılacaktır.
1931’in 23 Temmuz kutlamalarında sosyal faaliyetler dikkat çeker. Himaye-i Etfal Bebek Şubesi, Bebek bahçesinde danslı kır eğlencesi, Kadıköy Şubesi’yse Suadiye’de balo düzenler. Akşamsa şehir mızıkası Taksim Anıtı yanında halka konser verir. Okullar da kimsesiz çocuklar yararına rozet dağıtır.
Meşrutiyet’in 25’inci yıldönümünde Cumhuriyet Gazetesi ‘23 Temmuz: Hürriyet Bayramı’ başlıklı bir makale yayımlar. Uzun uzun bayramı ve Cumhuriyet’i anlattıktan sonra Mustafa Kemal Paşa’nın hürriyetin nasıl algılanması gerektiğine dair bir ifadesiyle yazıyı noktalar: “Heyet-i içtimaiyemizde, devletimizde hürriyet bipayandır (sonsuz). Ancak bunun hududu onu bipayan yapan esasın mahfuz (korunmuş) bulunmasıyla kaim ve mahduttur (sınırlanmış).”
1 Haziran 1935’te 2739 sayılı ‘Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesiyle 23 Temmuz devlet nezdindeki kimliğini kaybeder.
ANADOLU BASINI DA 23 TEMMUZ’U KUTLADI
İkinci Meşrutiyet’in ilanı sadece İstanbul’da değil, Anadolu’da da kutlanır. 1924’te Ankara’daki Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi’nde “23 Temmuz Sene-i Devriyesi” başlıklı bir yazı yer alır. Sultan İkinci Abdülhamid’in ‘baskıcı’ yönetimine son vermesi hasebiyle bu gün övülse de sonrasında ‘tecrübesiz’ devlet idarecileri yüzünden ‘elem veren’ yılların başladığı ileri sürülür. Suçlanan açıkça İttihat Terakki yöneticileridir.
Trabzon’da İttihatçıların çıkardığı İstikbal Gazetesi’yse 23 Temmuz’u ‘10 Temmuz İnkılâp Bayramı’ makalesiyle karşılar. Yazıya göre bu gün, muzdarip bir halkın refah ve saadeti için yurdun ufuklarındaki ilk doğuşudur. İstikbal, “324 İnkılâbı olmasaydı büyük inkılâp (Cumhuriyet) vücut bulmazdı.” iddiasını da ortaya atar.
AKSİYON