Cumhuriyet kurulurken futbolumuz nasıldı?

Cumhuriyet kurulurken futbolumuz nasıldı?
1905 yılında ilk futbol kulübü olarak kurulan G.Saray, ilk İstanbul şampiyonluğunu 1908-1909 sezonunda yaşadı. Şampiyon takımın futbolcuları, dönemin G.Saray Lisesi Müdürü ve ünlü şair Tevfik Fikret (orta sırada soldan üçüncü) ile beraber.
Dün Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 84. yıldönümüydü. Artan terör belasının da etkisiyle daha bir anlamlı, daha bir coşkuluydu bu seneki kutlamalar. Cumhuriyet, Türk tarihi içindeki kavşak noktalardan birisi; ekonomiden siyasete, kültürden sanata kadar pek çok alanda etkileri hissedildi. İşte bu alanlardan biri de futboldu. Türkiye'de futbol Osmanlı Devleti zamanında oynanmaya başladı. Hatta bugün de faal olan pek çok kulübümüzün kuruluş tarihi 1923 öncesine dayanır. Cumhuriyet öncesi, İstanbul ligleri hayli meşhurdu. Onun dışında da futbol takımları vardı, ama lig statüsünde gelişmiş bir organizasyon yoktu. Şimdi biz 1923 ve sonrasındaki 5-6 yıllık sürece bir göz atalım. Can Kozanoğlu'nun tespitiyle; "Cumhuriyet'in ilk yılları futbol için bir deneme-gelişme sahnesiydi. Bu yeni spor, bu yeni eğlence İstanbul, İzmir ve Ankara'yı aşıyor; Trabzon, Eskişehir, Adana gibi istasyonlar üzerinden Türkiye'ye yayılıyordu. Devlet, o yıllarda futbolu müdahale etmeye değer bulmamıştı. Ne o kadar önemli ne o kadar tehlikeli!" 1920'li yıllar ve hatta epey daha sonrası liman ve demiryolu şehirlerinde futbolun yaygın olduğu, en azından bilindiği bir dönemdi; ancak Anadolu'nun geleneksel ve favori sporu hiç kuşku yok ki güreşti. Pazarlarda, panayırlarda, bayramlarda güreş tutulur, güreş müsabakaları yapılırdı. Buna rağmen Anadolu'da Milli Mücadele ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında kurulan futbol kulüpleri de var. Bunlar genelde liman şehirleri ve gayrimüslim nüfusun da yaşadığı şehirlerin takımları olmuşlar. İzmir ve İstanbul'un haricinde mesela Ankara'da Anadolu Turan Sanatkârangücü 1926'da İmalat-ı Harbiye adını almış ve 1933'te de bugünkü ismi olan Ankaragücü'ne geçmiştir. Gençlerbirliği'nin de 1923 yılında kurulduğunu biliyoruz. Cumhuriyet döneminde başlayan Ankara Ligi'nde ilk yıllarda Muhafızgücü'nin kesin ve net bir hakimiyeti vardır. O dönemde Karadeniz'de de bir futbol hareketlenmesi oluyor. 1913'te kurulmuş olan Trabzon İdman Yurdu'ndan sonra 1921'de Trabzon İdman Ocağı; 1923'te ise Necm-i Ati ve Sebat Gençlik kulüpleri ortaya çıkıyor. Aynı süreçte Giresun'da da Giresun İdman Yurdu'nun yanında Samsun'da, Samsun İdman Yurdu ve Al Yıldız takımlarının yanında Zafer-i Milli İdman Derneği, Bafra Kızılırmak ve Çarşamba Yeşilırmak Gençlik kulüpleri de kuruluyor. 1924'te Samsun şampiyonu olan Al Yıldız, eylül ayında Ankara'da yapılan ilk İdman Birinciliği Kupası'na iştirak ediyor. Burası önemli, zira o dönemde İstanbul merkezine karşı Ankara merkezli bir Anadolu Ligi tesis edilmiş. 1923'te İstanbul'daki 16 kulüp birleşerek Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı'nı oluşturmuşlar. Buna mukabil Ankara İdman Birliği de futbolun Anadolu ayağını oluşturmuş. Hani, bugünkü İstanbul kulüplerinin büyük etkinliğine ve kollanmasına karşı zaman zaman dillendirilen, "onların ayrı ligi olsun o zaman" fikrinin uygulanmış hali bir nevi. 1904'te başlayan İstanbul Ligi'ne bakıldığında ise 1923 sonrası yine Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'ın şampiyonluklarını görüyoruz. Arada sadece birer kez İstanbulspor ve Güneşspor'un şampiyonlukları var. Ayrıca Türk Milli Takımı da ilk maçını henüz daha Cumhuriyet ilan edilmeden birkaç gün önce Taksim Stadı'nda Romanya'ya karşı oynuyor ve 2-2'lik beraberlikle sahadan ayrılıyordu. Yine bu dönemin göze çarpan üç önemli özelliği daha var. Birincisi kesinlikle profesyonelliğin ve tabii paranın olmaması... İkincisi, İstanbul'un şöhretli takımlarının bazen Anadolu turnelerine çıkıp, futbolu da yaygınlaştırmaları ve pek çok Anadolu şehrindeki bazı takımların kuruluşlarında renk ve isim seçiminde onlardan ilham almaları. Üçüncüsü ise Anadolu'daki spor kulüplerinin aynı zamanda bir sosyal kulüp gibi işlemesi. Yani Cumhuriyet'le birlikte gelen birtakım yeniliklerin yayılması gibi... Örneğin futbolcuların tam kadro tiyatro oynadıkları ya da koro oluşturdukları da vakidir. Spor, sanat, eğitim; hepsi iç içedir... MEHMET YILMAZ
30 Ekim 2007 02:22
DİĞER HABERLER