Cumhuriyet Gazetesi'ni basan Savcı Murat İnam'ın Erdoğan'la doğrudan bağı olduğu ortaya çıktı.
Cumhuriyet'i basan savcının Erdoğan bağı
Cumhuriyet Gazetesine yönelik operasyonu başlatan Savcı Murat İnam’ın, Yargıtay'da görülmekte olan Selam Tevhid dosyasında "FETÖ" üyeliği suçlamasıyla yargılandığı ortaya çıkmıştı.
Savcı Murat İnam'ın, Selam Tevhid’de yargılanmasına rağmen görevde kalmasının "FETÖ" üyesi olmaktan tutuklu olan ve ihraç edilen 2 HSYK üyesi sayesinde olduğu ise yeni iddia. Az sonra okuyacağınız gerçekler ise bunun tam tersi olduğunu ve Savcı İnam ile Erdoğan arasındaki bağı ortaya koyacak.
Murat İnam’ı HSYK’da cemaatin koruduğu iddiası, Cumhuriyet Gazetesine yönelik operasyonu da cemaate yıkmaya yönelik art niyetli bir çarpıtma. Gerçeklere gelince…
Selam Tevhid dosyası hakkında internet üzerinden detaylı bilgi ve eleştirel yazılara ulaşmanız mümkün. İran ajanları hakkında yürütülen Selam Tevhid soruşturması dosyasında dinleme kararlarında imzası bulunan 63 yargı mensubu hakkında 17 Aralık 2013 ten sonra başlayan süreçte inceleme başlatılmış. Aralarında Bekir Altun, Fuzuli Aydoğdu ve İdris Kurt gibi paralel yapı iddiasıyla başlatılan soruşturmalarda isimleri ön plana çıkan yargı mensuplarının da bulunduğu 9 kişi hakkında her nedense soruşturma izni verilmemiş ve bu kişiler hakkında hiçbir işlem yapılmamış. 54 yargı mensubu hakkında ise HSYK 2. Dairesinde disiplin soruşturması açılmış. 2. Daire 54 kişiden 49'u hakkında 14 Temmuz 2015’te açığa alma kararı vermiş.
Bunun yanı sıra 54 yargı mensubu hakkında ceza soruşturması da yapılmış ve kamu davası açılmış. Savcı Murat İnam'ın da yargılandığı bu dava halen Yargıtay 16. Ceza Dairesinde görülmekte.
49 yargı mensubu 15 Temmuz 2016’daki darbe teşebbüsünün ardından meslekten ihraç edilmişler ve haklarında tutuklama kararı verilmiş iken, savcı Murat İnam'ın da yer aldığı 5 kişi hakkında ise herhangi bir gerekçe gösterilmeden açığa alma kararı verilmediği gibi, bu kişiler hakkında 49 kişiden farklı olarak tutuklama ve mal varlıklarına tedbir konulması kararları da yok.
O İKİ ÜYE BÜTÜN SAVCILAR İÇİN ŞERH DÜŞMÜŞ
HSYK 2.Daire üyeleri Mustafa Kemal Özçelik ve Mahmut Şen 80 sayfalık manifesto niteliğini haiz hukuki gerekçelerle açığa alma kararına muhalif kalmışlar. Özçelik ve Şen'in 54 kişinin tamamı hakkında aynı hukuki ve evrensel ilke ve gerekçelerle görevde kalmaları yönünde oy kullandıkları görülüyor.
İNAM’I KURTARAN ALTIN OYUN SAHİBİ
En çarpıcı olan kısım burası; Ulusalcı kalemlerin çarpıtmaya dönük haberlerinin aksine Murat İnam dahil 5 kişinin görevde kalmaları üyeler Ramazan Kaya ve Muharrem Özkaya sayesinde gerçekleşiyor. Kaya ve Özkaya 49 kişinin açığa alınması yönünde oy kullanırken, hiçbir gerekçe ileri sürmeden 5 kişinin görevde kalmasını istemişler. Anlaşılan o ki, bu 5 kişi tamamen "hamili kart yakınımdır" zihniyetiyle ve Kaya ve Özkaya'nın ayrımcı oylarıyla görevde tutulmuş.
ERDOĞAN'IN AVUKATININ KARDEŞİ
Bundan daha çarpıcı olanı savcı Murat İnam'ı görevde tutan altın oyun üye Muharrem Özkaya'ya ait olması. Peki Muharrem Özkaya kim dersiniz? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Ali Özkaya'nın kardeşi ve HSYK üyeliğine de Erdoğan tarafından bizzat atanmış bir isim.
Ayrıca İnam ile aynı dosyada yargılanan 49 yargı mensubu ile HSYK üyeleri Özçelik ve Şen 15 Temmuz'un hemen akabinde tutuklanıp meslekten ihraç edilmişken, savcı İnam dahil 5 kişiye yine dokunulmamış. İnam'ın Özçelik ve Şen'in oyları ile görevde tutulduğu yalanı bu aşamadan sonra net bir şekilde bir kez daha ortaya çıkıyor. Şöyle ki, HSYK 2. Dairesi, Özçelik ve Şen'in ihracından sonra da aynı dosyayı görüşmek üzere 2 ayda bir toplanıyor ve İnam dahil 5 kişi hakkında aynı yönde karar almaya devam ediyor. Yani Özçelik ve Şen'in yokluğunda toplanan HSYK her seferinde bu 5 kişinin görevde kalması yönünde karar alıyor. Görüldüğü üzere savcı İnam'ın görevde tutulmasının Özçelik ve Şen ile hiçbir ilgisi yok. HSYK isteseydi 15 Temmuz sonrasındaki 4 aylık bu süreçte savcı İnam'ı pekala açığa alabilirdi.
SELAM TEVHİD’TE İMZASI OLUP KOLLANAN DİĞER TORPİLİLER
Bütün bunlar savcı Murat İnam'ın kimin sayesinde görevde tutulduğunu yeterince ortaya çıkarıyor. Soruşturmanın başında 9 yargı mensubunun yukarıdan gelen talimatla dosyadan çıkarıldığı, savcı İnam dahil 5 kişinin ise sonradan daha alt seviyedeki referanslarla korunup kollandığı ifade ediliyor. Örneğin 9 kişiden biri olan ve dosyada çok sayıda kararı bulunan hakim Bekir Altun, iktidarın çok önem verdiği Sulh Ceza Hakimliğine atanıyor önce. Burada çok sayıda tutuklama kararına imza atmasının ardından, geçtiğimiz ay İstanbul Anadolu Adliyesi Komisyon Başkanlığına atanıyor ödül olarak.
Yine aynı dosyadaki meslektaşları tutuklanırken savcı Fuzuli Aydoğdu'nun İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekilliğine, savcı İdris Kurt'un da Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı vekilliğine atandıkları görülüyor. Savcı Murat İnam'ın atanmış olduğu basın savcılığı da iktidarın çok önem verdiği görevlerden birisi. Bunlar yapılırken göz önüne alınan kriteri tahmin etmeniz zor değil aslında; Hükumetin desteklediği YBP'ye oy veren ve iktidara yakın yargı mensupları el üstünde tutulurken, oy vermeyenler ihraç edilip, tutuklanıyor.
YARGI MENSUPLARININ TALİMAT ALMASI
Öte yandan, artık soruşturmanın gizliliği ilkesi ve masumiyet karinesini paspasa çeviren HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz'ın 14 Kasım 2016 günü bazı gazetecilere yaptığı açıklama ile kafalar bulandırılmaya devam ediliyor. Savcı Murat İnam olayı ile köşeye sıkışan Mehmet Yılmaz'dan gelen pası değerlendiren ulusalcı kalemlerin "FETÖ sanığı Cumhuriyet soruşturma savcısı için "görevde kalsın" oyu veren HSYK'nın itirafçı üyesi, oy verirken FETÖ'den talimat almış" şeklinde mesajlar atarak aldıkları pası gole çevirme çabaları sürüyor.
Meğer savcı İnam hakkında görevde kalsın oyu veren HSYK üyesi "FETÖ"den aldığı talimata göre oyunu kullanmış! Öyle mi dersiniz?
Evvela savcı İnam'ın görevde kalmasının üyeler Özçelik ve Şen'in verdiği oylardan değil, Muharrem Özkaya ve Ramazan Kaya'nın oylarıyla sağlandığını tekrar hatırlatalım.
İkinci olarak, HSYK üyelerinin talimatla oy verip vermediği şüphesiz yargılama sonucunda ortaya çıkacak bir husus.
Üçüncü olarak, bir senaryodan ibaret olduğu konusunda her geçen gün yeni bulgular ortaya çıkan 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 2500 yargı mensubu ile birlikte tutuklanan, itirafçı olmalarını sağlamak için cezaevinde hücreye alınıp tecrite tabi tutulan, OHAL bahane edilerek avukatlarıyla ve yakınlarıyla dahi görüştürülmeyen, maddi manevi baskı altında tutulan bir kişinin bu koşullarda verdiği ifadenin geçerliliği hukukçular tarafından ve ileride yargılama safhasında mahkemede tartışılacaktır. Böyle bir baskı ve zulüm ortamında özgür iradeye dayanmayan ifadelere dayanarak karar verilemeyeceğini Mehmet Yılmaz'ın çok daha iyi bildiği kanaatindeyim.
Son olarak, talimat alıp almama, örgütlü hareket etme meselesine gelince, bu hususta Özçelik ve Şen'in 80 sayfalık muhalefet şerhinde bazı doneler mevcut aslında. HSYK'nın kararını okuduğunuzda 49 yargıcın hangi delil ve gerekçeyle açığa alındığına ve diğer 5 yargıcın neden görevde tutulduğuna ilişkin bir bilgi göremiyorsunuz, yargıçların verdikleri kararların tarihleri ve numaraları belirtilmiş sadece.
SARAY’DAN ÖZÜR DİLEYENLERİN HSYK’SI
Özçelik ve Şen'in 80 sayfalık gerekçesinden süzülen ise hukuk, adalet, yargı bağımsızlığı ve hukukun evrensel ilkelerinden başka bir şey değil. Yine aynı gerekçeleri okuduğunuzda kimin talimatla iş gördüğünü, gündem dışı ve muhalif üyelerden habersiz müfettişle gizli toplantılar düzenlediğini, muhalif üyelerden dosya sakladığını, Genel Sekreterliğin muhalif üyelere dosya vermekten imtina ettiğini, örgütlü hareket ettiğini sizler de görebilirsiniz. Ayrıca iktidarın HSYK seçimlerine müdahalesi ile başlayan, HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz'ın tahliye kararı veren hakimlerin açığa alınması olayında C.Başkanından özür dilemesi ile devam eden ve yargıçların sarayda ağırlandığı ve toplantılarının sarayda yapıldığı sürece kadar gelişen olayları bir bütün olarak değerlendirdiğinizde gerçekte talimatla iş yapanların kimler olduğu açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Bir kısım yargı mensuplarının talimatla karar verdiği, oy kullandığı iddialarını soruşturan yargı mensuplarının da talimatla iş yapıyor olmaları kabul edilemez ve bu husus söz konusu soruşturmalara, tutuklamalara büyük gölge düşürmektedir.
Umut Haker/Aktifhaber